Gazeteci yazar Sedat Ergin, iktidarın Suriye politikasında bir dönemin sona erdiğine dikkat çekerek "Tam beş yıl geçtikten sonra geldiğimiz noktada, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad Şam’da Başkanlık Sarayı’nda konaklamaya devam etmekte" dedi.
Sedat Ergin, "Suriye politikasında bir dönemin sonu" başlıklı dünkü (14 Aralık 2017) yazısının bir bölümü şöyle:
"Türkiye’nin Suriye politikasında ne kadar büyük bir dönüş yaptığını görmek için iç savaşın patlak vermesinden sonra ortaya konan ihtiraslı hedefleri kısaca hatırlamak yeterlidir. Suriye’ye dönük en iddialı niyet beyanı 5 Eylül 2012 tarihinde partisinin resmi bir toplantısında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından şu sözlerle duyurulmuştu: “İnşallah biz en kısa zamanda Şam’a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camisi’nde namazımızı da kılacağız. Bilali Habeşi’nin, İbn-i Arabi’nin türbesinde, Süleymaniye Külliyesi’nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu’nda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz...”
O yakın gün hiç gelmemiştir. Tam beş yıl geçtikten sonra geldiğimiz noktada, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad Şam’da Başkanlık Sarayı’nda konaklamaya devam etmekte ve ülkesinin geleceğiyle ilgili müzakerelerde ülkenin merkezi otoritesini temsil eden taraf olarak masaya oturmaktadır.
(...) Bir bu kadar önemli olan, Suriye’nin artık ABD, Rusya ve İran gibi oyuncuların askeri güç bulundurarak nüfuz mücadelesine girdikleri bir alan haline gelmiş olmasıdır. Ve kuvvetle muhtemeldir ki, yeni bir Suriye tasarımı ortaya çıktığında bu, eskiden olduğu gibi merkezi otoritenin bütün ipleri elinde tuttuğu birleşik yekpare bir Suriye olmayacaktır.
Türkiye’nin o tarihte bütün yumurtaları aynı sepete koyup Beşar Esad’ın gideceği varsayımına kendini bağlamasının isabetli bir tutum olmadığı bugün gelinen noktada çok daha iyi anlaşılmaktadır. (...) Evet, geçmişteki Suriye tahminleri doğru çıkmamıştır. Buna karşılık, gelecekte bu krizin tarihi yazılırken, Cumhuriyet döneminin dış politikadaki en majör hatalarından biri olarak hüküm verileceğini söylemek çok isabetsiz bir tahmin gibi gözükmüyor.