Asrının hidayet güneşidir Ahmed bin İdris.
Her evliyanın üstünde bir evliyanın olduğunu; insan için bir yol göstericinin, rehberin daima var olduğunu; istemeyi, ibadet etmeyi bilmemiz gerektiğini anlatan bir güneş... Rabbim şefaatine mazhar eylesin.
Buyrun onu tanıma yolculuğumuza...
***
1758’de (H. 1172) Fas’ın Araiş bölgesinde bulunan Meysur’da doğdu. 1837’de (H. 1253) Yemen’in Subye köyünde vefat etti. İdrisiye tarikatının kurucusu olup, Hz. Hasan soyundan, yani şeriflerdendir.
Ahmed bin İdris Fas’ta pek çok hocadan ilim tahsil etmiş, yüksek dereceye yükselmiştir. Hocalarından icazet alarak dersler vermeye başlamıştır.
Şenkit alimlerinden Allame Müceydiri isminde bir hocası vardır. Bu zat zaman zaman Fas’a gelirdi. Ahmed bin İdris onun yanına gider, hadis-i şerif ve fıkıh kitaplarını mütalaa ederdi. Bir gün hocası Şenkit’e döneceği zaman Ahmed bin İdris ona; “Efendim! İzin verirseniz zat-ı âlinizle geleyim. Geri kalan okuyamadığım yerleri okumuş olurum” der. Müceydiri o zaman “Hocamdan senin için izin alıncaya kadar sabret; o zaman olur” buyurunca, Ahmed bin İdris hayretle; “Efendim, siz büyük bir âlimsiniz. Bu halinizle hocanız mı var?” der. Müceydiri “Evet, hocam Abdülvehhab Tazi’dir” buyurur. Ahmed bin İdris, hocasının da hocası olabileceğine çok şaşırır. Aradan az bir zaman geçer. Müceydiri; “Hocam sizin benimle Şenkit’e gitmenize izin vermedi. ‘Onu bana getir’ buyurdu” der. Birlikte Abdülvehhab Tazi’nin huzuruna giderler. Ahmed bin İdris onun görünüşünden, vakar ve hallerinden velî bir zat olduğunu anlar. Abdülvehhab Tazi ona; “Nerede o boşa geçen günlerin?” buyurup, ders okuttuğu zamanlarını hatırlatır. Daha sonra da kendisine tasavvuf yolunun edeblerini öğretir. Ahmed bin İdris artık onun talabesi olmuştur.
Ahmed bin İdris’in çok kerâmetleri görülmüştür. En büyük kerâmeti uyanık halde iken Resulullah (asm) Efendimizi görmesi ve ondan şifahen salâvat-ı şerifeleri öğrenmesiydi. İnsanlar her taraftan gelip derslerine katılıyorlardı. Gittiği yerlerde talebe yetiştirdi. Bu talebelerini dünyanın her tarafına göndererek asrının hidayet güneşi oldu.
Kerâmetlerinden bazıları şöyledir:
Ahmed bin İdris birgün bir kısım talebelerine bir yere gitmelerini emreder. İçlerinden birini de emir, başkan yapar. Talebeler yola çıkarlar. Cidde’ye yaklaştıklarında azıksız, parasız kalırlar. Onların emiri, gece rüyasında Ahmed bin İdris’i görür. Ahmed bin İdris kendisine bir mektup verip; “Bunu al, Allahü Teala’nın izniyle yoluna devam et” buyurur. O da alıp cebine koyar. Sabahleyin emir olan kişi rüyayı arkadaşlarına anlatır ve elini cebine sokar. Mektup cebindedir. Mektubun üzerinde zorluk ve sıkıntı zamanlarında okunup faydası görülen “Rabbi yessir velâ tüassir. Rabbi temmim bilhayr. Ya Kerim” duâsı yazılıdır. Hepsi buna çok sevinirler, duayı okuyup yollarına devam ederler. Hiçbir sıkıntı görmeyip arzu ettikleri herşeye kavuşurlar.
İbrahim Reşid bir arkadaşından şöyle anlatır:
“Seyahate çıkmıştım. Bir çölde mahsur kaldım. Hava çok sıcaktı. Açlık ve susuzluktan öleceğimi anladım. Çaresizlikle yol kenarındaki bir ağaca yaslandım. Orada kendim için bir yer hazırladım ve; ‘Herhalde burası kabrim olacak’ dedim. Sonra hocam Ahmed bin İdris’in şu sözünü hatırladım: ‘Bizim bir talebemiz garpta olsa, biz de şarkta olsak ve bizden yardım istese yardımına koşarız.’
“Bu halimle ondan yardım istedim. Ağaç kenarında sırt üstü yatmış ve yüzümü elbisemin bir parçasıyla örtmüştüm. O esnada bir ses duydum. Yüzümü açtım. Ağacın dalında, bir torbada iki çörek ve bir karpuz gördüm. Kendi kendime hayal görüyorum deyip örtüyü yüzüme çektim. O zaman içimden; ‘Gördüğüm hakikat olmasın?’ diye geçti. Tekrar örtüyü açtım. Karpuz ve çörekler olduğu gibi duruyordu. Aldım ve yedim. Yeniden güç kuvvet bulup memleketime vardım.”
İşte evliyanın, üstadın himmeti, Rabbimizin yardımı. Nerede olursak olalım, hep bir yardımcımız vardır bize vesile kılınan.
Ahmed bin İdris’in talebelerinden biri, Mekke-i Mükerreme’de vefat eder. Onu Mualla Kabristanlığına defnederler. Defin sırasında orada bulunan keşf sahibi bir talebe, Azrail Aleyhisselâmın Cennet’ten bir yaygı ve büyük kandiller getirdiğini ve kabri göz alabildiğine genişlettiğini görür. Bu hale gıpta edip; “Keşke, öldüğümde benim için de Rabbim böyle bir ikramda bulunsa” der. O zaman Azrail Aleyhisselam; “Sizden herbiriniz, Allahü Teala’nın sevgili kulu olan hocanız Ahmed bin İdris’in devamlı okuduğu salavat-ı şerifler bereketiyle böyle ikram ve ihsanlara kavuşacaksınız” buyurur.
Ahmed bin İdris’in eserlerinden bazıları şunlardır: Risaletü’l-Esas, Risaletü’l-Kavaid, Ruhu’s-Sünne, Es-Süluk, Kitabü’l-Ahzab, Kimyaü’l-Yakîn.
Kabrimizin aydınlık, geniş, ikramların bolca olması duasıyla...
Rahmetullahi aleyh
ARZU KONAN