Sözlükte ifrat; söz ve fiillerde ileri gitmek haddi aşmak, tefrit de; gevşek ve ihmalkâr davranmak, çabuklukta çok geri kalmak, normalden aşağı olmak demektir.
Her iki aşırı ucun ortası ise itidâldir. Kur’ân ve Sünnette ifrat ve tefrit yasaklanmış, dengeli davranılması istenmiştir. Ayrıca pek çok âyette israf ve cimrilik yasaklanarak harcamalarda dengeli olmak emredilmektedir. İsraf; ifrat hâli, cimrilik ise tefrit hâlidir. Bu ikisinin ortası ise dengeli olmaktır. Rabbimiz biz insanları ahsen-i takvim suretinde yaratmış. Ve çok ehemmiyetli istidatlarla donattığı gibi istidatlarımıza göre bize çok ehemmiyetli vazifeler vermiştir. Ve bunun yanında da içimize yerleştirdiği çok güzel duygularla da donatmıştır. Kendi istikametimizi çizmemiz için de cüz-i iradeyi serbest bırakarak vazifelerimizin bilinciyle yaşamamızı emretmiş. Bütün donanımlarla teçhiz edilen insanoğlu bazı olaylarda pusulanın rotasını ya ifrata çeker ya da tefrite kaçırır. Bu genele baktığımızda ikiye ayrılan insan tiplemelerinde daha bariz bir şekilde ortaya çıkar. Mütedeyyin insanlar Sünnet-i Seniyye dairesinde yaşamış olsalar bile bazen duygularını yanlış kullanma yoluna gidebiliyor ve dinî konularda ifrata giderek bu seferde dinin yasakladığı bid’alara kapı açarak kaş yapayım derken göz çıkarıyorlar. Bu da o insanların yaşadıkları konuda sünnet dairesinden sapmasından kaynaklanıyor. Bu demek değildir ki dinî hassasiyetleri olmayanlarda bu duygularını doğru yolda kullanamaz. Dinî hassasiyeti olmayıpta cüz’î iradesini çok güzel kullananları da görüyoruz. Sünnet-i Seniyyeyi bilmek farklıdır, uygulamak daha da farklıdır. İnsan bildiği bir şeyi uygulamadıktan sonra o bildiği de sadece lâfta kalmış olur bu da birşey ifade etmez. Oysa ki dinî hassasiyetleri olmayan insanlara da baktığımızda bazıları iradelerini tam istikamette kullanarak ne ifrata kapı açıyor ne de tefrite. Bu da Rabbimizin bize verdiği akıl nimetinin kıymetini gösteriyor. Akıl bir nimet iken kötüye kullanınca da bir nikmet oluyor. Ve insanlardan dinî hassasiyeti olan da olmayan da duyguları yönlendirmede tam istikameti çizmeyip yaşadığımız olaylar karşısında zik zaklar çiziyoruz. Bu zikzaklardan kurtulmanın yolu ifrat ve tefritte olan duygularımızın yönünü vasat hale çevirip daha verimli hale getirmek için Sünnet-i Seniyye kal’asına sığınıp yaşamak lâzım. Eğer bizler hakikî olarak Sünnet-i Senniyye dairesinde yaşarsak ifrat ve tefriti ayrıt edebiliriz. Bazı duygularımızda o daireden şaşarsak işte o zaman duygularımızı yönlendirmekte zorlanırız. Müslümanların olmazsa olmazı olan Sünnet-i Seniyye yolu en kısa ve en sağlam olarak hayatımıza geçirirsek hayatımız istikrar ve istikamet üzerinde olur.
Duygularımızı sağlıklı bir şekilde yönlendirip kullanmamız açısından çok önemli şeyleri içinde barındıran ve benim bir nev’î duygu terazisi olarak anlandırdığım akıl ve kalbin devreye girerek ortaya çıkardığı bu terimler genele baktığımızda halk arasında farklı deyimlerle kullanılır.
Meselâ, en küçük mevzudan en büyük meseleye kadar his, heyecan ve akıl dengesini sağlamak çok önemlidir. Müslüman denge insanıdır. Kur’ân dengeyi sırat-ı müstakîm olarak ortaya koyar. Denge ise, ifrat ve tefritlerden uzak yaşama demektir. Fatiha Sûresi’nde de Allah (celle-celâluhu) daha Kur’ân’ın hülâsası olan bu sûrede, güç ve kuvvetini ifade ettikten, bizi kulluk sırrına çağırır, kendisinden yardım istemeye bizi dâvet eder. Hemen sonra da en büyük yardımın sırât-ı müstakîme hidayet olduğunu buyuruyor.
Bir kimseyi aşırı sevip bütün sırlarını ona vermek ifrattır. Arkadaşına sevgisini belirtmemek her şeyini ondan gizlemek de tefrittir. Düşmanlıkta aşırı gitmek ifrattır. Dostlukta da ve düşmanlıkta da aşırı gitmemelidir. Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki; “bir kimseyi günün birinde aranızın açılabileceğini hesaba katarak sev. Buğzettiğinde de günün birinde dost olabileceğini düşünerek dost ol. Dinimizde ifrat ve tefritin yani aşırılığın yeri yoktur. Dinimiz orta yolda olmayı emreder. Bir hadis-i şerifte: “İşlerin hayırlısı vasat olanıdır” buyruldu. (Beyhaki)
Hassas yapılı ve ince duygulu insanlarda ifrat ve tefrit derecelerinin daha fazla olduğunu görürürüz. Bazen çok kıskanç insanlar da kıskançlıkta ileriye gittikleri zaman seveyim derken “yavrusunu severken öldüren” misali sevdiğini ruhen öldürebiliyor. Çünkü erkek ve kadın sevgide ifrat derecesine gittikleri zaman sevgi canavara dönüşüp sevdiğini parçalayabiliyor. Hele bir de bu ifrat evhama kapı açmış ise ipin ucu kopup sevgiler öldüren bir zehir haline gelebiliyor. Tefritte de bayan için “eşim beni sevmiyor, benimle konuşmuyor” diyerek bayan kendini yalnızlığa itiyor ve fani dünyanın yükünü zayıf beline yüklediği gibi yıpranıp dünyasına küsüyor.
Herşeyin aşırısı ifrat ve normalden aşağısı tefrit zararlıdır. Merhametin, sevginin ve diğer duyguların yönünü vasata çekip, ancak bunlara güç ve takat yetiştirebiliriz. Rabbim vasat yolda gidenleri istikametinde daim etsin. Gidemeyenlere de vasat yolda gitmeyi ve uygulamayı nasip etsin.
SEMA CEYHAN
[email protected]