Elifnur Uşunlu - BURSA

Filistinli müslüman kardeşlerimizin yaşadığı olaylar, insanlık tarihinde görülmemiş zulümler karşısında üzüntülerimizi dile getirmekten ve manevi destek olmaktan başka ne yapılabilir fikriyle bir yardım programı düzenlemeye karar verildi. 

Bunu yaparken Risale-i Nur penceresinden hadiselere hikmet-hakikat noktasıyla bakmak, akıllarda kalan soruları cevaplamak, asıl boykot nedir, boykotun nasıl yapılacağını anlatmak, Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin bakış açısını, tesbitlerini, çözümlerini konuşmak için beraberinde Seminer programı düzenlendi.

Programa Yeni Asya Hanım Okuyucuları yanı sıra tanıdık, dost, akraba ve yardımsever bir çok insan iştirak etti. Abla ve kardeşlerimiz ile uhuvvet, muhabbet ve şevkin pekiştiği anlar yaşandı. Kahvaltı ile başlayan programda hanımların hizmeti, gayreti çok güzel etkiler bıraktı. Bu gayret misafirlerimizi de şevke getirdi. Program vesilesi ile yakın çevre illerden gelen kardeşlerimiz, ablalarımızla hasret giderip muhabbet ettik. Maddi desteklerimiz de kahvaltı vesilesiyle Filistinli kardeşlerimize Avustralya Nur Vakfı aracılığı ile ulaştırılacak.

Kahvaltı sonrası program seminer ile devam etti. Seminer salonu girişinde Yeni Asya Neşriyat standı programa özel indirimleriyle yerini aldı. Yeni çıkan neşriyat kitaplarımız da standımızdaydı. Ayrıca dergi ve gazetelerimiz, yeni gelen misafirlerimize ücretsiz olarak takdim edildi.

Adapazarı’ndan programa davet ettiğimiz Aslınur Torun, “Nev-i Beşerin Musibetlerinin En Dehşetlisi: Savaşlar” başlıklı hazırladığı semineri sundu. Risale-i Nur’dan aldığı şu kısımlar bizlere tekrar hatırlatıcı oldu.

“Madem fâni dünya hayatı, küçücük ve menfî milliyetin muvakkat menfaati ve selâmeti için bu harika fedakârlığı yapan Ermeni fedaileri karşımızda görünürler. Elbette hayat-ı bâkiyeye ve pek büyük İslâm milliyet-i kudsiyesinin müspet menfaatlerine çalışan ve ‘Ecel birdir’ itikad eden talebeler, o fedailerden geri kalmazlar. Lüzum olsa o kat’î ecelini ve zâhirî birkaç sene mevhum ömrünü milyonlar sene bir ömre ve milyarlar dindaşların selâmetine ve menfaatine tereddütsüz, müftehirâne feda ederler.”

“Her halde iki harb-i umumî ile ettiği ve kâinatı ağlattıran cinayetleri ve yuttuğu zakkum şerleri hazmetmediği için kustuğu ve zeminin bütün yüzünü pislendirdiği vaziyetiyle, beşeriyeti en berbat bir dereceye düşürüp bin senelik terakkiyatını zîr ü zeber etmek cinayetini beşer hazmetmeyecek. Her halde çabuk başında bir kıyamet kopmazsa, hakaik-i İslâmiye beşeri esfel-i sâfilîn derece-i sukutundan kurtarmaya ve ru-yi zemini temizlemeye ve sulh-u umumiyi temin etmeye vesile olmasını Rahmân-ı Rahîmin rahmetinden niyaz ediyoruz ve ümid ediyoruz ve bekliyoruz.”

“Biz, Risale-i Nur’la, bu memleketin ve istikbalinin en büyük iki tehlikesini def etmeye çalışıyoruz ve bilfiil çok emarelerle, hattâ mahkemede de kısmen ispat etmişiz.

Birinci tehlike: Bu memlekette, hariçten kuvvetli bir sûrette girmeye çalışan anarşiliğe karşı sed çekmek.

İkincisi: Üç yüz elli milyon Müslümanların nefretlerini kardeşliğe çevirmekle, bu memleketin en büyük nokta-i istinadını temin etmektir.”

“Herkesin, iman mukàbilinde, bu zemin yüzü kadar bağlar ve kasırlarla müzeyyen ve bâki ve daimî bir tarla ve mülkü kazanmak veya kaybetmek dâvâsı başına açılmış. Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunluk tâunuyla çoklar o dâvâsını kaybediyor.”

“İşte o dâvâyı kazandıracak olan hizmetleri ve yüzde doksanına o dâvâyı kaybettirmeyen harika bir dâvâ vekilini o işte çalıştıran vazifeleri bırakıp, ebedî dünyada kalacak gibi âfâkî mâlâyaniyatla iştigal etmek tam bir akılsızlık bildiğimizden, biz Risale-i Nur şakirtleri, herbirimizin yüz derece aklımız ziyade olsa da ancak bu vazifeye sarf etmek lâzımdır diye kanaatımız var.”

“‘Musibet, cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddemesidir. Hangi fiilinizle kadere fetva verdirdiniz ki, şu musibetle hükmetti? Musibet-i âmme ekseriyetin hatâsına terettüp eder. Hazırda mükâfatınız nedir?’”

“Dedim: ‘Mukaddemesi üç mühim erkân-ı İslâmiyedeki ihmalimizdir: salât, savm, zekât” diyerek müslümanların özellikle Hac ibadetine dikkat çekti.

“Mükâfat-ı hâzıramız ise: Fâsık, günahkâr bir milletten, humsu olan dört milyonu velâyet derecesine çıkardı; gazilik, şehadetlik verdi. Müşterek hatâdan neşet eden müşterek musibet, mâzi günahını sildi.”

Gazete yazısı ile seminerin birinci bölümüne ara verildi. Öğretmenler günü hasebiyle Bursa Hanımlar tarafından okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise Risale-i Nur ders gruplarıyla ilgilenen içlerinde üniversiteli hanım talebelerin de olduğu kardeşlerimize hediyeleri takdim edildi.

“Şu zamanın dindar bir muallimine, eski zamanın velîleri nazarı ile bakıyorum. Çünkü eski zamanda dinî terbiye ebeveyne verilmişti, bu zamanda o vazife muallimlere verilmiş” notuyla bu vazifenin ehemmiyetine vurgu yapıldı.

Seminerin sonunda aşr-ı şerif okunarak program hitama erdirildi.

Üniversiteli hanım talebelerimiz tarafından anneler seminer dinlerken küçük çocuklar için farklı mekanda etkinlikler, oyunlar düzenlendi. Neşriyat standında görevli olan ve kapı girişlerinde karşılamada olan Üniversiteli hanım talebelerine hizmetlerinden, gayretlerinden dolayı teşekkür edildi. 

Filistinli kardeşlerimiz nezdinde, ittihadı islam hakikatinden aldığımız dersle tüm müslüman kardeşlerimiz ile olan bağlılığımıza vurgu yaparak, fiili duamızı yerine getirdiğimiz programda, emekleri için Bursa Hanımlar Yeni Asya okuyucularına ve Sosyal Komisyonuna, katılan tüm dost ve kardeşlerimize, vakıf binamız için gerekli tüm ihtiyaçlarımıza koşan Bursalı Ağabeylerimize teşekkür ediyoruz, Allah ebeden razı olsun.