"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeniden gündeme gelen idam cezası gerçekten etkili mi?

06 Temmuz 2018, Cuma 22:23
Türkiye, Ağrı'da kaybolduktan sonra cansız bedeni bulunan 4 yaşındaki Leyla Aydemir'in yasını tutarken, çocuk cinayetleri idam tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı. Ancak idam cezasının etkisi ve doğurduğu sonuçları düşünülünce sadece suçlu bir bireyin geleceğini değil, aynı zamanda bir toplumun geleceğini etkiliyor.

Kamuoyu cinsel taciz, tecavüz, çocuk cinayetleri, terör ve vatana ihanet gibi suçlar için idam cezasının getirilmesini tartışıyor.

Avrupa Birliği ile müzakereler çerçevesinde 2004’te kaldırılan idam cezası, 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından siyaset çevrelerinde de sıkça dillendirildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan TBMM'nin idam cezasına yönelik bir yasa çıkarması halinde kendisinin bunu onaylayacağını açıklaması ve MHP lideri Devlet Bahçeli'nin, "AK Parti hazırsa MHP dünden vardır" demesi üzerine idam cezası tartışması bir üst seviyeye taşındı.

24 Haziran seçimlerinin ardından konuya bir kez daha değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kez "Anayasa kararı gerekiyor" sözleriyle, idam cezasını geri getirmenin kolay bir süreç olmayacağına vurgu yaptı.

1 - Araştırmalara göre idam cezası caydırıcı değil

Kamuoyunda, idam cezasının caydırıcı olduğuna yönelik yaygın kanaate rağmen, mevcut istatistikler ve araştırmalar bu tezin aksini ortaya koyuyor.

Uzmanlar idam cezasını kaldıran farklı ülkelerde cinayet ve tecavüz gibi ağır suçlarda bir artış olmadığı dikkat çekiyor.

İdamı kaldıran Kanada'da cinayetler azaldı

Kanada’da 1975’te idam cezasının kaldırılmasından bir yıl önce, 100 bin kişi başına düşen cinayet oranı 3,09 iken, cezanın kaldırılmasının ardından 5 yıl sonra bu sayı 1980’de 2,41’e geriledi. Ayrıca, Kanada'da 1975’ten bu yana işlenen cinayetlerin oranında toplam yüzde 45’lik bir düşüş kaydedildi.

Amerika Birleşik Devletleri iyi incelenmeli

İdam cezasının etkisini daha iyi anlamak için Amerika Birleşik Devletleri ideal bir örnek. Aynı kültüre sahip ülkede eyaletler arasında faklı ceza kanunları uygulanıyor. İdam cezasının caydırıcılık yönünden, öne çıkarıldığı kadar bir etkisinin olmadığı vurgulanıyor.

Washington merkezli İdam Cezası Bilgi Merkezi'nin 2017 tarihli raporu, idam cezasının caydırıcı olmadığının altını çiziliyor. Raporda, ülkenin önde gelen kriminoloji uzmanlarının yüzde 88'i ölüm cezasının cinayette caydırıcı bir eylem olduğu fikrini reddediyor. ABD’de 1976 yılından bu yana bin 437 kişi idam edildi.

Ölüm cezasıyla ilgili yapılan araştırmada, idamın uygulandığı eyaletlerde suç oranının diğer eyaletlerden fazla olmadığı görülüyor. Ayrıca sonradan idam cezasının kaldırıldığı eyaletlerde de, cinayet oranında herhangi bir artış olmadığı kaydediliyor. Aksine en çok idam uygulanan bölgelerde, cinayet oranın daha yüksek olması, cezanın caydırıcı olmadığı tespitini doğruluyor.

İdam cezasını kaldıran farklı ülkelerde kasten adam öldürme ve tecavüz gibi ağır suçlarda bir artış olmadığı gözlemleniyor.

2 - 'Suçlular cezayı değil, yakalanmamayı düşünüyor'

İdam cezasının caydırıcı olabileceğini varsaymak, kişinin suçu işlemeden önce rasyonel düşündüğünü kabul etmek anlamına geliyor. Ancak ağır mahkumlar ifadelerinde suç öncesi ve esnasında, eylemlerinin sonucu düşünmediklerini ifade ediyor. Bu durumda müebbet hapis cezaları gibi ağır hükümlerin de en az idam kadar caydırıcı bir etkisinin olması gerekirdi.

Cinayet gibi ağır suçların büyük bir kısmı öfke gibi şiddetli duygularla işlendiği biliniyor, ayrıca alkol ve buna benzer maddelerin etkisi altında olan suçluların rasyonel düşünmelerini engelliyor.

Öte yandan AİHS raporu, suçluların eylemlerinin sonuçlarından çok, yakalanmamayı düşündüklerinin altının çiziyor. Bu bağlamda suçlular için caydırıcı olan birinci etkenin, cezanın ağırlığından çok yakalanma ihtimali olduğu öne çıkıyor. Bazı kriminal eylemlerin faili meçhul kalması kişileri suça karşı daha da cesaretlendiriyor.

3 - 'İdam cezası teröristleri kahramanlaştırıyor'

Siyasi suçlarla ve terörizmle mücadele eden güvenlik güçleri, idam cezasının beklenenin aksine ters etki doğurabileceğine vurgu yapıyor. İdam edilen militanların, örgütler tarafından 'kahraman' ilan edilebileceğine dikkat çekiliyor. Öte yanda, insan ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi organize suçlarla mücadelede, idamın pozitif bir etkisi olduğuna dair bir kanıt gösterilemiyor. Uzmanlar, bu suçlara yönelik daha kapsamlı ve etkili mücadele araçları bulunmasının daha faydalı olacağını düşünüyor.

4 - 'Hatalı yargılamalar masum insanları ipe götürüyor'

İdam cezasını en çok eleştirilen yönlerinden birisi de, masum insanların yargı hatasıyla öldürülmesi.

Rusya Federasyonu'nda 1994 yılında Alexander Kravchenko, mahkemeler tarafından bir takım seri cinayetlerin faili olarak tanınmış ve idam cezasına çarptırılmıştı. Ancak daha sonraki yıllarda gerçek katil Andrey Chikatilo söz konusu cinayetlerin kendisinin işlediğini itiraf etmişti. Yoğun işkence altında olan Kravchenko'nun, masum olduğu halde cinayetleri üstlenmek zorunda kaldığı ortaya çıkmıştı.

5 - 'İdam: Siyasi muhalifleri susturma aracı'

Bireyin hayatına son verme kararı kime ait sorusu da büyük bir önem arz ediyor. Azılı bir katil veya çocuk tecavüzcüsünün yanı sıra, siyasi bir rejim için sorun haline gelen muhaliflerin, azınlık mensuplarının de ölüm cezasına çarptırılma ihtimali endişe uyandırıyor.

Bu bağlamda idam cezası, siyasi muhaliflerin devlet eliyle ortadan kaldırılmasına sebep olabilir. Örneğin, Nijerya'da Ken Saro-Wiwa, adil bir şekilde yargılanmadan idam cezasına mahkum edilmişti.

Türkiye'de 1971 askeri muhtırası sonrasında öğrenci hareketlerine yapılan operasyonlar sonrasında yakalanan Deniz Gezmiş 6 Mayıs 1972'de idam edildi. İdam Türk siyasi tarihinde muhaliflere yönelik bir baskı aracı olarak da biliniyor.

Örneğin, Ergenekon ve Balyoz davalarında üst düzey komutanlar hükme bağlanan davaların ardından yapılan yeniden yargılamalarda beraat etmişlerdi. En sert ceza ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıydı, eğer o dönemde idam yasası yürürlükte olsaydı, 12 general veya üst düzey komutan idam cezasına çarptırılabilirdi.

Çavuşoğlu 2010'da idam cezası karşıtı kampanyada yer almıştı

Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi 2010 yılında 'Ölüm Adalet Değildir' başlıklı bir rapor yayımlamıştı. Kitapçığın son söz kısmında o dönem Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu idam karşıtı bir yazı kaleme almıştı.

Söz konusu makalede Çavuşoğlu, "Benim kendi ülkem, Türkiye, 1984’ü takip eden de facto moratoryumun ardından 2002’de ölüm cezasını kaldırmıştır. Tahmin edilebileceği gibi ölüm cezasının kaldırılmasından sonra Türkiye’de şiddet suçlarında bir artış yaşanmamıştır. Aynı şey Avrupa’da ölüm cezasının yakın zamanda kaldırıldığı ülkeler için de geçerlidir" demişti.

Çavuşoglu, "Parlamenterler Meclisi’nin ve bütünüyle Avrupa Konseyi’nin ölüm cezasının kalıcı olarak ve dünya ölçeğinde kaldırılması kampanyasının liderliğini sürdürecek olmasından gurur duyuyorum" ifadeleriyle makalesini sonlandırmıştı.

Sonuç olarak, idam cezasının etkisi ve doğurduğu sonuçları sadece suçlu bir bireyin geleceğini değil, aynı zamanda bir toplumun geleceğini etkiliyor. Devlet bir kişinin hayatına kastederek, iç hukuka uygun olsa da, topluma öldürmenin meşru olabileceği mesajını gönderiyor.

Euronews Türkçe

Etiketler: Türkiye, ceza, idam, AB
Okunma Sayısı: 5412
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı