Ülkemizdeki maddî ve manevî yangınlar zamanla doğru orantılı olarak artıyor.
Gün geçmiyor ki adaletsizlik, hukuksuzluk, yangın, sel felâketi, savaş korkusu, deprem, orman yangınları gibi v.s felâket haberleri duymayalım.
Manevî problemlerden bir kısmını saymak istersek, dini yaşamadaki düşüş, virüs dahil hastalık korkusu, işsizlik, içki ve uyuşturucu kullanımındaki artış v.s maddî ve manevî sorunlarımızın önümüzdeki günlerde artmayacağını kimse garanti edemez.
Böyle durumlarda ne yapmamız gerekir? sorusunu sormamız gerekir. Mana itibarı ile maddî havaların manevî havalarla ilgili olduğunu Risale-i Nurlar’dan tekraren okuduk. Risale-i Nurlar’ın okunmasının maddî manevî bir çok belâları def ettiğine bizler inanıyoruz.
Üstad Bediüzzaman “Cüzde bulunmayan, küllde bulunur” kaidesine binaen, bizler de bu çerçevede şahs-ı manevî olarak fırsatları değerlendirip çalışmalar yapmalıyız.
Şu da bir gerçek ki, insanlarla iletişim kurmanın önemli yollarından birisi, bir vesile bulmaktır. Ve o vesile ile hizmete kanalize edilebilir.
Meselâ virüs bugün insanların yüzde yüze yakınının ortak sorunudur. Henüz virüsle alâkalı ciddî manada bir gelişme olmamıştır.
Risale-i Nur’da “bazen bir manevî teselli bin ilâç kadar tesirlidir“ diyor. Bu konuda bilhassa 65 yaş üstü ve altı, virüsle ilgilenen herkes, yani 84 milyon bu müjdeyi, bizden beklemektedir... Risale-i Nurlar’da binlerce, maddî manevî teselliler, ilâçlar var. Örnek olarak Hastalar Risalesi’ni ele alabiliriz. Zaman zaman Hastalar Risalesi ile maddî manevî şifa bulan kimselerin öykülerini dinledik okuduk... Bu kitapçıkta Kur’ân eczanesinden sunulan ilâçlar bulunmaktadır... İzmir’de virüs vesilesi ile binlerce diyebileceğimiz Hastalar Risalesi’ni ihtiyaçlılara ulaştırdık. İzmir’in nüfusunun dört milyonu aştığını düşünürsek, bu rakamların ihtiyaçlı kimselerin sayısı hakkında bize gerçeğe yakın bilgileri verir. Ancak direkt hastalara ulaşabilecek bir yolu araştırıyoruz. Duâlarımızla ihtiyaçlılara daha hızlı ulaşmanın gayreti içindeyiz inşaallah...
İlahiyatçıların ve doktorların birlikte Risale-i Nur muhtevalı küçük bir korona kitapçığının yazılması noktasından hizmetlerimize katkı sağlıyacağını düşünüyorum.
Kanaatimce yaşadığımız bu günler son yüzyılın en önemli maddî ve maneviyatı sarsan musîbet ve belâlarını yaşıyoruz. Mühim olan bu musîbeti okuyabilmek ve neler yapılabilir ve hizmete nasıl kanalize edilebilir diye düşünebilmek.
Üstad Bediüzzaman malûm, 1908 yılından itibaren yaşadığımız olayların benzerini yaşaya yaşaya hayatını sürdürmüş. İşte böyle durumlarda Üstadımızın dersleri ve talebelerinin yaşantıları bize en güzel örnekler.
Konumuzla ilgili olan hatırayı kısa ve öz olarak naklediyoruz: Mustafa Türkmenoğlu o yıllarda Ankara Hukukta okuyor. 1956-1958 yılları arasında Risale-i Nurlar’ın lâtin alfabesi ile basılmasında en çok gayret edenlerden.
Hatırasını şöyle anlatıyor: “Risale-i Nurlar’ı lâtince bastığımız yıllardı. Genelde üniversite talebeleri bize yardım ediyordu. Yaz döneminde öğrenciler memleketine gidince yalnız kaldım. Herkes gitti, ben de gideyim, gelince hep beraber devam ederiz diye düşündüm. Her gün evden bu niyetle çıkıyorum, tam yolun ortasına gidiyorum evimizin bulunduğu Rüzgârlı Sokağa döndürüyor. Bu durum birkaç defa tekrar edince ‘Yahu benim hürriyetim yok mu?’ diye sesimi yükseltiyorum. Bu nidayı bulunduğum birkaç yerde de tekrar ediyorum. Bu duygularla gidip Üstadı bir ziyaret edeyim, annemi de ziyaret ederim düşüncesi ile Üstadı ziyarete gittim. Üstad, yanına varınca yüksek sesle ‘Ne hürriyeti?’ ifadesini üç, dört defa tekrar etti. Ben tek başıma kalınca, ‘kardeşim öyle kimseler gelmişler ki Kur’ân’ın bir tek harfinin hakikatine kendilerini feda etmişler. Bize ne oluyor ki Kur’ân’ın tamamına bir taarruz var, biz niçin kendimizi feda etmiyoruz’ diyor.
(Bir Dâvâ Adamı: Mustafa Cahit Türkmenoğlu. Yeni Asya Neşriyat)
MEKTUP
Sayın Yeni Asya Yayınevi Ailesi;
Sizi Allah’ın en güzel selâmı ile selâmlıyorum. Göndermiş olduğunuz Külliyat’tan dolayı çok teşekkür ederim. Arkadaşlar olarak çok faydalanıyoruz. Sizden bir ricam olacak eğer mümkünse İslâm Yaşar Ağabeyin kaleme almış olduğu Beşleme ve eski dergilerden de gönderme imkânınız varsa ve sizin önereceğiniz kitapları da olur. Çünkü yayınlarınızla kader mahkûmlarını bir teselli oluyorsunuz. Şimdiden ilginize çok teşekkür ederim.
Emeği geçenlerden Allah razı olsun.
(SON GELEN MEKTUPLARDAN)