Önceki yazıda merhum Hulusi Ağabey; Yirmi Dokuzuncu Mektub’un Altıncı Kısmı olan Hücumat-ı Sitte risalesini mütalaa ederken bu risaleden altı desise-i şeytaniyenin, altı iman rüknü ile her birinin bir bağı olduğu kanaatına varıyor ve omevzuda Barla Lahikası’nın 118. Mektubundan izahatlarda bulunuyor.
6)Tembellik ve tenperverlik yerine vazifedarlık, kudsî ve her saati bir gün ibadet hükmüne geçecek kıymette olduğuna şüphe edilmemek lâzım gelen Kur’ânî hizmete vakit bırakmayacak hallere karşı, bu hizmetin ulviyetini dahi düşünerek, elden çıkmazdan evvel gözü dört açmayı, yani ölmezden evvel hayatın kadrini bilmek gibi, kat’î bir lisanla AHİRETE İMAN'a delâleten, remzen, işareten, sarahaten ders veriyorsunuz ve ikaz lütfunda bulunuyorsunuz,beyanıyla şeytanın bizi tenbellik ve tenperverlik desisesine çekmesine karşı ikaz ediyor.
Ayrıca hücumat-ı sitte risalesi olan 29.mektubun 6.kısmında da Üstad;"Evet, şeytan-ı ins ve cinnî her cihette hücum ederler. Arkadaşlarımızdan metin kalpli, sadakati kuvvetli, niyeti ihlâslı, himmeti âlî gördükleri vakit başka noktalardan hücum ederler. Şöyle ki:
İşimize sekte ve hizmetimize fütur vermek için onların tembelliklerinden ve tenperverliklerinden ve vazifedarlıklarından istifade ederler. Onlar, öyle desiselerle onları hizmet-i Kur’âniyeden alıkoyuyorlar ki haberleri olmadan bir kısmına fazla iş buluyorlar, tâ ki hizmet-i Kur’âniyeye vakit bulmasın; bir kısmına da dünyanın cazibedar şeylerini gösteriyorlar ki hevesi uyanıp hizmete karşı bir gaflet gelsin.
Sadık Nur Talebesi hangi makamda görev yaparsa yapsın ihlas düsturlarını ve desise-i şeytaniye tehlikelerini de dikkate alarak işinin hakkını verir. Albay Hulusi, Binbaşı Asım Bey vb. Ağabeyler gibi...
Netice olarak yine Üstad'ın Hücumat-ı Sittenin son parağrafındaki sözleri ile yazımıza son verelim;"Ey kardeşlerim! Dikkat ediniz. Vazifeniz kudsiyedir, hizmetiniz ulvîdir. Her bir saatiniz,bir gün ibadet hükmüne geçebilecek bir kıymettedir.Biliniz ki elinizden kaçmasın.