Çocukluğumun en nadide hatıralarında hep Yeni Asya var. Annemin götürdüğü derste, diğer odadaki iştahla okuduğum Can Kardeş...
Derse gelenlerin çocuklarıyla oynadığımız oyunlar... Yeni Asya’nın ortasındaki karikatürler... Okunan kırmızı kitaplar... Her hafta annemle birlikte gittiğimiz evler... Her yerde, her evde beni karşılayan, koltuğunun kenarına, masanın üzerine iliştirilivermiş Yeni Asyalar... Sanki ilmek ilmek işlenmiş bir desenin parçaları gibi. Biri birisiz olmaz ve tamamlanmaz gibi.. Risale-i Nur ve Yeni Asya.. Bir bütünün iki parçası..
Büyüdüm, parçalarım arttı, gelişti, büyüdü, çeşitlendi. Yeni Asya’yı okuduğum kadar arşivini de tutmaya başladım. Başta manşetleri olmak üzere, belli başlı öne çıkan haberlerini ajandaya not almak... Risaleler, tesbihatla okula gitmek... Dergileri, gazeteyi okula götürmek, arkadaşlarıma vermek.. Şöyle bir düşününce ne çok anı biriktirmişim gazetemle. Gazetem ne çok insanla tanıştırmış, bağlamış, bir etmiş.. 54 yılda ne çok insan onunla ne hatıralar biriktirmiştir hayatında, öyle değil mi? Özlemle, tebessümle, bazen de hüzünlenerek anılan nice güzel hatıralar...
Lisedeydim. Halamlara gittiğimiz bir ziyarette ilk kez Yeni Asya poşeti görmüştüm. El işi çantası yapmışlardı. Gözlerim fal taşı gibi açılmış, nereden aldıklarını sormuştum. O an elimde olsa poşeti çerçeve yaptırıp duvara asardım. Bu poşeti bana verin ben size başka poşet vereyim diye teklif etmiş miydim hatırlamıyorum geçmiş gün. Ama onu ilk gördüğümdeki o şaşkınlık, heyecan ve sevincimi hâlâ o günkü sıcaklığıyla yaşıyorum. Yeni Asyaya ait bir şeyin elimde olması.. Poşeti dışarıda her kullanışımda insanların onu görmesi, haberdar olması, belki sorması, benim dilim döndüğünce Yeni Asya’yı ve Bediüzzamanı anlatmam bunlar heyecan verici şeylerdi. Harı geçmemesi gereken, hep harlanıp canlı kalması gereken ateş gibi.. Her vesileyi hizmete çevirme yolları arama güzel bir faaliyet alanıydı.
Ankara Kocatepe mevlidinde de hatırlarsanız, mavi zemin üzerine Bediüzzaman’ın resminin olduğu, üzerinde Kocatepe Mevlidi yazan anahtarlıklar hazırlanmıştı. O zamanlar bunlar maddi olarak değeri ne kadardı hatırlamıyorum, -ki ben öğrenci harçlığımla alabildiğime göre çok da yüksek bir maliyeti yokmuş- ama manevi olarak altın değerindeydi benim için. Her yerde onu yanımda taşımak, içi içine sığmaz bir sevinç veriyordu bana. Eşantiyonların böyle bir özelliği var işte. Hatırlamak ve hatırlatmak... O zamanlar eşantiyon ürünlerin önemi yeni yeni çıkıyor ve hissediliyordu.
Şimdi elden geldiğince kitap fuarlarına katılıyoruz. Temsilci olmamız hasebiyle evde Yeni Asya poşetleri var. Ve ben her poşeti elime aldığımda aynı ilk gördüğüm andaki hissiyata bürünüveriyorum. Hiç geçmeyen bir heyecanla aynı güzellikler gözümde canlanıveriyor. Şimdi bakıyorum da... Yeni Asya 54 yaşına girmiş. Hep ilklere imza atan Yeni Asya 54 yaşında. Ardında bıraktığı 54 sene.. Hep ilk heyecanla atan kalpler.. Gazetesine her daim sahip çıkan okuyucular.. Hiç yaşlanmayan bir ruh, hiç eskimeyen hakikatler, her daim harlı bir ateş..
Nice yıllara Yeni Asyam...