“Dünya barışının temelini adalet oluşturur. Halkın birliği ve huzuru ancak adaletle sağlanır. Dünya bir bahçe gibidir ve bu bahçenin duvarı devlettir. Devletin nizamını kuracak olan hukuktur.” İbn-i Haldun’un adalet, hak hukuk ile ilgili beyan ettiği bu isabetli ifadelere baktığımızda ülkemiz de dahil olmak üzere dünyada hukuk ve adaletin hükümferma olduğu ülkelerin, barış ve huzur içinde olduklarını; hak ve hukukları dikkate almayıp, keyfi kanunsuz dayatmalarların geçerli olduğu ülkelerin de huzur ve sükûnun olmadığını görüyoruz.
Bu meyanda yeryüzünde birlik ve beraberliğini, barış ve huzurunu sağlamış en müreffeh, en medeni ülkelerin başında İrlanda, İzlanda, İsveç, Norveç gibi adalet ve hukukun geçerli olduğu Avrupa ülkeleri gelirken; bitmek bilmeyen kavga ve gerginliklerin, savaşların devam ettiği en huzursuz ülkelerin başında hak ve hukukların rafa kaldırıldığı, askerî veya sivil darbelerin hükümferma olduğu, hukuk tanımaz bazı şahısların idaresindeki İslâm ülkelerinin geldiği de acı bir gerçek olarak önümüzde duruyor maalesef.
Bu acı gerçekler gösteriyor ki, bir ülkede icranın başında olan idareciler adalet ile hükmetmiyorlarsa, demokrasinin evrensel kaide ve kuralları işlemiyorsa, o ülkelerde keyfilikler, istibdatlar hükümferma ise bu ülkelerde yaşayan insanların yüzde yüzü Müslüman da olsa, İslâm diyarları da olsalar, buralarda gerçek manada birlik ve beraberliğin, barış ve huzurun sağlanması mümkün değildir. Maalesef bugünkü İslâm coğrafyası bunun canlı bir örneğidir.
Bundandır ki Hz. Peygamber (asm); “adaletle iş gören kimseye müjdeler olsun. (C. Sağir: 2591) ve; “adalet güzeldir. Fakat idarecilerde olursa daha güzeldir. (C. Sağir: 2747) buyurarak adaletli idarecileri müjdelemek suretiyle taltif ederken; mana-i muhalifiyle de adaletle hükmetmeyen idarecileri de adaletli olmaları noktasında her halde ikazda bulunuyor Peygamber Efendimiz ( asm).
Adalet ile hükmetmekle vazifeli olan hâkimlere de Hz. Peygamber (asm) bakın hangi tavsiyelerde bulunuyor: “Elinizden geldiği kadar Müslümanlardan cezaları kaldırmaya çalışınız. Elinizde beraat etmesi için delil varsa, maznunu serbest bırakınız. Çünkü hâkimin afta yanılması, cezalandırmada yanılmasından daha iyidir. (Tirmizi, Hudud B. 2.) buyuruyor. Bu suretiyle adaletli olmakla vazifeli hâkimlere, asılsız ihbarlarla, makul şüphelerle, mesnetsiz iddia ve isnatlarla maznunu cezalandırmamalarını; tam tersine karar verirken maznunun lehine olan delillere itibar etmeleri tavsiyesinde bulunuyor. Yine Peygamber Efendimiz (asm), insanlara karşı adaletli olmakla mükellef olan idareci ve hâkimlere yönelik olarak; ”sizden evvelki toplumların helâk olmalarının başlıca sebebi, aralarında itibarlı bir kimse suç işlediği zaman ona dokunmamaları; zayıf ve kimsesiz biri suç işlediğinde ise onu cezaya çarptırmaları olmuştur. Allah’a yemin ederek diyorum ki şayet bu hırsızlığı kızım Fatıma da yapsaydı, mutlaka onun da elini kestirirdim. (Buhari, Hudud, Müslim.) buyurmak suretiyle adalet, hak hukuk adına her türlü kayırmacılığı meşrû gören ve bu hiç bir şekilde adil olmayan tarafgirane uygulamaların geçmişte olduğu gibi Gayretullah’a dokunup, bazı arzî veya semavî musîbet ve felâketlere sebep olabileceği noktasında ilgililere tavsiye ve ikazlarda bulunuyor.