Kur’ân’daki ahkâm âyetleri bahsine dair tartışmalara ışık tutup sağlıklı sonuçlara ulaşmamıza yardımcı olacak bir yorumu, Üstadın Münâzarât’ta bir suale verdiği cevapta görüyoruz.
Sualde bazı ecnebilerin İslâmdaki çok eşle evlilik ve esirlik, kölelik gibi konulardaki düzenlemeleri ortaya atarak şeriat hakkında şüphe uyandırdıkları ifade ediliyor.
Buna karşı Üstad “İslâmiyetin ahkâmı iki kısımdır” diyerek şöyle devam ediyor:
“Birisi, şeriat ona müessistir (tesis etmiştir). Bu ise hüsn-ü hakikî ve hayr-ı mahzdır (gerçek güzellik ve mutlak hayırdır).”
İman, ibadet ve ahlâk esasları; zekât ve sadâka ile ilgili hükümler; hukuk ve adalete ilişkin temel prensipler; suçun ve cezanın şahsîliği ilkesi; kişisel, ticarî, siyasî ve diplomatik ilişkilerde dürüstlük ve ahde vefa ilkeleri... bu fasılda ilk akla gelenler.
Şeriatın bu kısım hükümleri, bu genel esasları getirmiş, vaz ve tesis etmiştir.
“İkincisi, şeriat-ı muaddildir (tadil edici şeriat). Yani, gayet vahşi ve gaddar bir suretten çıkarıp, ehven-i şer (daha az kötü) ve muaddel (tadil edilmiş) ve tabiat-ı beşere tatbiki mümkün ve tamamen hüsn-ü hakikîye (en güzel ve mükemmel hale) geçebilmek için zaman ve zeminden alınmış bir surete ifrağ etmiştir (çevirmiştir).”
Bu çeşit hükümlerle, öngörülen değişim kademeli bir tedric sürecine bağlanıyor. Çünkü fıtrat bunu gerektiriyor; kişisel ve toplumsal dönüşümün sağlıklı bir mecrada gerçekleşmesi tepeden inme ve baskıcı yöntemlerle değil, zamana yayılan fıtrî yönlendirmelerle mümkün oluyor.
Nitekim tesettür emri ile içki yasağına ilişkin âyetlerin inzal ediliş serencamları, bu kademeli geçişin ilginç örneklerinden ikisi.
Üstadın “Şeriat vâzı-ı esaret değildir (Esirlik ve kölelik sistemi getirmemiştir); belki (tersine), en vahşi suretten böyle tamamen hürriyete yol açacak ve geçebilecek bir surete indirmiş, tadil etmiştir” ve “Dörde kadar taaddüd-i zevcat (çok eşlilik), tabiata, akla, hikmete muvafık (uygun) olmakla beraber, şeriat bir taneden dörde çıkarmamış, belki sekiz-dokuzdan dörde indirmiş; bahusus taaddütte (çok eşle evlilikte) öyle şerait (şartlar) koymuştur ki, onlara müraat etmekle (uymakla) hiçbir mazarratı müeddi olmaz (zarara yol açmaz)” sözleri de.
(Eski Said Dönemi Eserleri, s. 286-7)