Anayasa Mahkemesi Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan, yüksek mahkemenin 15 Temmuz’dan sonra çok yoğun bir iş yüküyle karşı karşıya kaldığından yakınırken, yapılan kitlesel bireysel başvuruların sayısının 100 bini aştığını söylemişti.
Bu başvuruların büyük bir ekseriyeti, 20 Temmuz OHAL sürecinde bilhassa KHK’larla yapılan uygulamalardan kaynaklanıyor.
AYM’nin denetim dışı bıraktığı KHK’lardan.
Ve yüksek mahkemenin bu süreçte en çok eleştirildiği konu da bu. Başkan Arslan’ın aktarımıyla “AYM OHAL KHK’larını denetlemediği için bunlar denetimsiz kaldı. Dolayısıyla OHAL’de ortaya çıkan bütün olumsuzlukların vebali ve günahı AYM’nin boynundadır.”
Arslan, çok yoğun ve yaygın olduğunu söylediği bu eleştiri için “Haklı olmadığını düşünüyorum” deyip iki gerekçe gösteriyor:
“Birincisi; AYM sorumsuz sınırsız bir güç kullanan bir yüksek yargı mercii değildir. Egemenliği kullanan diğer organlar gibi AYM de anayasanın kendisine çizdiği sınırlar içinde görevini icra eden, yetkilerini kullanmak zorunda olan bir kurumdur. Yetkisini, anayasa koyucunun iradesini ortadan kaldıracak veya değiştirecek şekilde kullanamaz.
“İkincisi; OHAL KHK’ları denetim dışı kalmamış, TBMM’ye sunulup kanunlaştıktan sonra açılan iptal davaları ve yapılan itiraz başvuruları kapsamında incelenmiş ve incelenmeye devam edilmektedir. Bu kapsamda temel hak ve özgürlükleri sınırlayan OHAL tedbirlerinin önemli bir kısmının anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.”
Bu gerekçelere cevap: AYM’nin yetkisi de elbette ki “yargısal aktivizm” boyutuna taşınacak ölçüde sınırsız değildir. Ama bireysel başvurularda iç hukuk yollarının son mercii olarak en önemli görevlerinden biri, anayasanın 15. maddesinin “OHAL’de bile dokunulamaz” dediği masumiyet karinesi, din, vicdan, düşünce ve kanaat hürriyeti, suç ve cezaların geriye yürütülemezliği ve işkence yasağı gibi “çekirdek haklar”ın ihlaline hiçbir şekilde geçit vermemektir. Oysa KHK’larla ve diğer hukuksuz uygulamalarla bunların da çok vahim şekilde ihlal edildiği, yaşananlarla sabit.
Sonuçlanan başvurulardaki hak ihlali ve red kararları dağılımının OHAL Komisyonu kararlarından farksız bir tablo ortaya koyması ise, AYM’nin bu konudaki karnesini gösteriyor.