"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mecelle ve anayasa

Kâzım GÜLEÇYÜZ
10 Nisan 2019, Çarşamba
Bediüzzaman İçtihat Risalesi’nde geçen “Selefin (geçmiş âlimlerin) içtihatlarıyla bütün zamanlara dar gelmeyen fikirleri” anlamındaki sözleriyle de dört fıkıh mezhebindeki birikimin her çağa hitap ettiği tesbitini teyid ediyor (Sözler, s.779).

Ve meşrûtiyet döneminde fıkıh âlimlerine anayasa hükümlerini daha mükemmel şekilde şer’î kaynaklardan çıkarmalarını tavsiye ederken, “Nasıl ki az himmetle Mecelle-i Ahkâmı tanzim ettiler” deyip, bu işin onlar için zor olmayacağını gösteren başarılı bir örnek olarak Mecelle’ye atıf yapıyor (Eski Said Dönemi Eserleri, s. 30)

Bilindiği gibi, Ahmet Cevdet Paşa’nın başkanı olduğu bir heyet tarafından hazırlanan Mecelle, bilhassa Medenî Kanun’un İslâmî alternatifini ortaya koymayı öngören bir projenin başarıya ulaşmış ilk adımıydı.

Mecelle bugün dahi her fırsatta atıf yapılan ve referans gösterilen, birçok maddesi günlük dilde kullanılan çok değerli bir kaynak olarak literatürdeki yerini aldı, ancak ne yazık ki arkası gelmedi, getirilemedi.

Tıpkı, Said Nursî’nin tesbit ve çağrıları gibi. Ve bu projeler ilim erbabının himmetiyle hâlâ sonuçlandırılmayı bekliyor.

Bu çalışmalarla şeriat kavramı da gerçek anlamına kavuşturulup netleştirilecek.

Evvelce de ifade ettiğimiz üzere burada çok önemli bir nokta, şeriattan ne anlaşılması gerektiği. Bilindiği gibi Risale-i Nur’da iki şeriat tarifi yapılır. Biri, Allah’ın kâinattaki işleyişi tanzim ettiği ve akılla keşfedilen yaratılış kanunları; diğeri, insanın Yaratıcıyla ve yaratılmışlarla ilişkilerini düzenlemek için vahiyle gönderilen din esasları. Vahiyle akıl, inançla düşünce, din ve bilim bu iki şeriat tarifinde buluşuyor.

İkisinin de kaynağı aynı olduğu için, birbirini açıklayan ve tamamlayan şeriatlar bunlar. Kâinat Kur’ân’ı, Kur’ân kâinatı tefsir ediyor. Ve kâinat kitabını okuyan fenler, Kur’ân’daki sırları da açıklıyor. Dolayısıyla, iman ve hayat aşamalarıyla bütünleşmiş bir halka olarak telâffuz edilen “şeriat” halkası, bu bütünlük içinde anlaşılmalı.

Fen bilimleri, beşerî ve sosyal bilimler ve din ilimleri de böyle bir bütünün birbirini tamamlayan parçaları olarak okunmalı.

Birey ve toplum hayatı ile kurumların ve devletin işleyişindeki ahenk, bu bütünlüğün anlaşılıp yaşanması ile mümkün.

Okunma Sayısı: 2806
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali R. Yardimoglu

    10.4.2019 19:34:57

    ..Yeni Asya yayinlarinin, 70li yillarda cikardigi, Devlet Felsefesi (hazirlayan, Safa Mursel) kitabi nushasi, nacizane bende var; ayni o muhtesem edebi fikri ve teknik eser gibi, Nur talabalarinin ve ilim sahibi hocalari ile, bilime asik yazarlari kadrosunun mesvereti, boyle 1calisma ve fikhi mecelleyi yapabilir, inshaAllah....

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı