Arap dünyasıyla yakın temas ve ilişkileri olup oradaki gelişmeleri dikkat ve hassasiyetle takip etmekte olan bir okuyucumuz endişelerini şöyle aktardı:
“Arap medyasında Erdoğan ve iktidar hakkında çok olumsuz yayınlar yapılıyor. Türkiye aleyhtarlığı gittikçe artıyor ve yayılıyor. Riyad Ticaret Odası Başkanının Suud işadamlarına yaptığı ‘Türkiye’deki yatırımlarınızı geri çekin’ çağrısı, son örneklerden biri.”
Türkiye-Suud ilişkilerinde zaten var olan sıkıntıyı tırmandıran son olay Kaşıkçı cinayeti.
Ki, MOSSAD-CIA parmağı olabileceğine istihbaratçıların da dikkat çektiği bu menfur olayı tezgâhlayanların hedeflerinden birinin iki ülkeyi iyice birbirine düşürmek olduğu noktasındaki endişemizi kayda geçirmiştik.
Bu olaydan büyük resme geçecek olursak:
“Arap baharı” adı altındaki fitne projesiyle fitili ateşlenen yangın, hem hedefindeki ülkeleri kendi içlerinde yakıp kavurdu; hem de birbirine düşürdü. Mısır, Suriye, Libya ve Yemen’de olanlar bunun ürpertici örnekleri.
Eşzamanlı olarak İran’ı hedefe koyup Arap ülkelerini ona karşı ve çok garip bir şekilde İsrail’in yanında mevzilendirme planı da işliyor. Bu hengâmede Trump’ın bölge ziyaretinin ardından hızlanan plana, Filistinlileri tamamen vatansız bırakacak ve pazarlaması Bahreyn’de yapılan bir tertip de ilave edildi.
Suud rejiminin başını çektiği Sünni blokla İran arasındaki çekişme, sıcak savaşa dönüştüğü Suriye ve Yemen’i harabeye çevirdi.
İhvan’ın tuzağa düşürülüp devrilmesi sonrası darbe kıskacına alınan Mısır da bu tabloda “İsrail yanlısı blok”un içerisinde yer alıyor.
Bütün bu olup bitenlerin epeyce bir kısmında ve bazıları savaşa dönüşen iç çekişmelerde bir şekilde taraf olarak dahli ve rolü bulunan Ankara ise bir bakıma ektiğini biçiyor.
Hem bu politikalar, hem de iktidar medyasındaki kışkırtırıcı yayınlar, Arap ülkelerindeki Türkiye aleyhtarlığını daha da körüklüyor.
Oysa bu coğrafyayı asırlarca huzur ve barış içinde yöneten Osmanlının vârisi konumundaki bir ülkenin, bu tarzda taraf olmak yerine, hepsinin üstünde kalarak yatıştırıcı ve birleştirici politikalar takip etmesi gerekirdi.
Türkiye’yi İslam dünyasında da yalnızlaştırıp tepkilerin hedefi haline getiren politikaların düzeltilebilmesi de tek adam rejimleriyle değil, gerçek bir demokrasiyle mümkün...