Önceki yazımızı, “Hâlisâne, sırf hak ve hakikat namına olan Risale-i Nur hizmetinde” bulunan talebelerin ve bu hizmet mensuplarının bazı özellikleri ve manevî bağlılıkları da olmalıdır, şeklinde bitiştirdik.
Bunların örnekleri lâhikalarda çoklukla kaydedilmiş. İlk örneğimiz Barla Lâhikasından bir mektupta şu şekilde; “Hüsrev senin için Yirmi Dokuzuncu Sözü yazıyordu. Yazdığı vakitte Hüsrev vasıtasıyla çok mübarek Ramazan hediyesi aynı anda gelmesiyle beraber, aynı gecede ben senin hanen tarafına ve hanene geldiğimi rüyada gördüğüm gibi, iki gece evvel, elhak ikinci bir Hüsrev ve ikinci bir Süleyman olan Süleyman Rüştü, aynen sizi görmüş. Bundan anladık ki, bizler bir menzil içindeki adamlar hükmündeyiz. Maddeten uzaklık tesiri yok ve birbirimize karşı münasebet-i âdiye dahi kaydedilir.”1
Yani Risale-i Nur Talebeleri arasındaki ilişkilerde sadece maddî değil aynı zamanda manevî rabıtalar da mevcuttur.
Yine şu mektuba bakalım, bu bağlantı nasılmış; “Risale-i Nur’un mensupları, şuur ve ihtiyarları haricinde birbiriyle münasebettar, birbirinin hâdiseleriyle alâkadar olduğuna bir delil de bugünlerde oldu. Şöyle ki: Oradaki hâdisenin vukuundan bugüne kadar, buradaki muhtelif tabakalardaki talebelerin vaziyetleri ehemmiyetli bir hâdise yüzünden değişmiş gibi çekinmek ve münafıkların nazarını kendilerine ve bizlere celp etmemek için bir tevakkuf devresi geçti. Ben de hayret ediyordum. Hem, Nazif gibi birkaç zatın rüyalarının tabirleri, sizin hâdiseniz olduğunu anladık.”2
Bu manevî bağlılıklar aynı zamanda bazen maddî olarak ta tecelli ediyor. “Hafız Ali ile Hüsrev o vakit o işte bulundular, çalıştılar, tâ o vakitte bu iki zat, ileride Risale-i Nur’a ehemmiyetli hizmette bulunacaklarını ve başta iki göz gibi, “İki bakar, bir görür” diye kuvvetli bir temenni ile ümit etmiştim. Cenâb-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki, o ümidim o zamandan beri tahakkuk etti ve ediyor ve şimdi tam oldu.”3
Aynı durum başka bir mektupta başka iki talebe hakkında da vuku bulmuş; “Nur ve gül fabrikalarının hademe ve sahipleri, insanın başında iki göz gibidir; zahiren ikidir, fakat bir görürler. Ahvel (şaşı) gözlü, iki görür. Lillâhilhamd, bu iki cereyan-ı nuranî kemal-i ittihattadırlar.”4
Demek gerçekten Risale-i Nur’a sadâkatle, samimî ve ihlâslı bir şekilde talip olanlar ve bu dairenin içine dâhil olanlar, hem maddî hem de manevî olarak birbiriyle alâkadarane münasebetlerdedirler.
Dipnotlar: 1- Barla Lâhikası, s. 565. 2- Kastamonu. Lâhikası, 179. 3- Kastamonu Lâhikası, 350-351. 4- Kastamonu Lâhikası, s. 44.