Bilhassa son günlerde yaptıkları bazı rijit konuşmalar sebebiyle, siyasî iktidar temsilcilerinin demokratlığı ve demokrasiye olan bağlılıkları hakkında ciddi şüpheler uyanmaya başladı.
İşte soru işaretlerine yol açan beyanlarından kısacık bir kesit:
En tepedeki şahısların ağzından canlı yayında bizzat dinlediğim bir konuşmada, küçümseyerek “altılı masa” diye kast ettikleri ana muhalefet bloku için “yabancıların taşeronu” ve “taşeron masa” ifadeleri kullanıldı.
El insaf yâ hû! Bir yerde muhalefet olmadan, orada demokrasiden söz edilebilir mi? Mümkün değil. Zira, her rejimde iktidar var; ama, muhalefet sadece demokratik rejimlerde mümkün.
O halde, kendimizden emin olarak şunu diyebiliriz ki: Rakibi olan bir siyasi ittifakın temsilcilerine bu nazarla, yani taşeron nazarıyla bakan bir kimse, demokrat olmadığı gibi, onun demokrasiye samimane bir bağlılığı da yoktur.
Esasen, bu tür kimselere anladığı dilden cevap vermek gerekirse, söze aynen şu şekilde başlamak mümkün: Muhalefet partileri ecnebilerin taşeronu ise eğer, iktidar cenahı da…. (Noktalı yere münasip olan tâbiri siz koyun; ama, içinizden ve sessizce.)
Neyse, muhalefet blokuna yönelik bir başka itham, “Terör örgütleriyle dirsek teması, terör destekçileri ile işbirliği, terör örgütünün siyasî uzantıları ile gizli pazarlık” gibi ifadelerle dile getiriliyor.
Doğrusu, bu tarz ithamlarda bulunanların da demokrasiden nasibini tam alamadıkları anlaşılıyor. Zira, kast etmiş oldukları aynı yapılarla, aynı tüzel kişiliklerle iktidar cenahı olarak kendileri de görüşmelerde bulunuyorlar. Görüşme bir yana, terör damgasını vurdukları partinin kanunlar çerçevesinde seçime katılmasına da ses çıkarmıyorlar ve herhangi bir itirazda bulunmuyorlar. Dahası, aynı partinin devlet hazinesinden milyonlarca lira yardım almasını sağlayan yasayı bizzat kendileri düzenleyip çıkarıyorlar.
Bu durum karşısında söze şöyle başlamak mümkün: Eğer muhalefet terör örgütleriyle dirsek temasında ise, iktidar cenahı da….
Neyse, asıl maksat anlaşıldığı için, biz sözü daha fazla uzatmayalım ki, durup dururken demokrasiden, haktan, hukuktan, nezaketten nasibini alamamış ve adeta kütük gibi yontulmamış heriflerin hışmına uğramayalım.
***
GÜNÜN TARİHİ 6 Aralık 1525
Fransa Kralının Osmanlı Sultanına mektubu
Pavia Savaşında (24 Şubat 1525) Kutsal-Roma Cermen İmparatoru Şarlken’e yenilerek esir düşen Fransa Kralı Fransuva (I. François), annesi aracılığıyla 6 Aralık 1525 tarihinde Osmanlı Padişahı Sultan Süleyman’dan yardım talebinde bulundu.
Kànunî Sultan Süleyman’ın Macaristan Seferine karar vermesinin en önemli sebeplerinden biri, işte bu yardım talebi idi.
Osmanlı Sultan Kanunî, gönderdiği cevabî mektupta şu meâlde ifadeler kullandı: France Vilayeti Kralı Françesko! Krallar, sultanlar da yenilip esir olabilir. Ama, sen gönlünü hoş tut. Düşman kuvvetleri kovmak ve ülkeler fethetmek için her zaman hazırız.
29 Ağustos 1526’da vuku bulan Mohaç Meydan Muharebesi, Osmanlı’nın kesin zaferi ile neticelendi. Bu arada Fransuva da serbest bırakıldı ve sahip olduğu krallığa kaldığı yerden aynen devam etti.