"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Rosa ve başarılı bir mücadele metodu

M. Latif SALİHOĞLU
01 Aralık 2022, Perşembe
GÜNÜN TARİHİ 1 Aralık 1955

ABD vatandaşı Rosa Louise Parks (1913-2005) isimli zenci kadın, 1 Aralık 1955 günü bindiği otobüsün alt-geri plandaki bölümünde kendilerine revâ görülen koltuğa oturdu. Aynı otobüsün imtiyazlı bölümde oturacak yer bulamayan bir beyaz adam da, zencilere ait tarafa geçerek Rosa’nın yerine oturmak istedi. Rosa, bu haksız ve bencilce davranışa boyun eğmeyip direndi. İş ciddiye bindi. Öyle ki, şoförün de ısrarına rağmen kadın direndi ve yerinden kalkmadı.

Bu haklı ve asil tavrı sebebiyle, Rosa mahkemeye verildi. Garip ama gerçek şu ki: Mahkeme kararıyla tutuklandı ve hapse konuldu.

İşte, bu adâletsizliğe haklı olarak isyan eden zenciler, ortaya takdire şâyan kararlı bir tavır koydular: Yıllardır itilip kakılan bu mağdur insanlar, tam bir yıl müddetle otobüslere hiç binmediler. Her yere, hatta kilometrelerce uzaklıktaki ev ve işyerlerine dahi yürüyerek gidip geldiler.

Onların bu insanî tepkileri, nihayet bir yıl sonra meyvesini verdi. Federal Mahkeme, otobüslerdeki bu gayr-ı insanî ayrımcılığa son veren bir karar aldı.

*

Ne var ki, benzer türden bir ayrımcılık yine aynı tarihlerde bu kez üniversitelerde ortaya çıktı. Beyaz ırktan olan eyalet valisi, zencilerin üniversitelere alınmaması yönünde bazı teşebbüslerde bulundu. Bu haksız ve hukuksuz muameleye karşı, bu kez başını Martin Luther King’in çektiği benzer bir direniş hareketi sergilendi.

Tamamen müsbet hareket dairesinde ve kimsenin burnu kanamayacak bir metotla yürütülen bu şanlı direniş ise, 1964 senesinde netice verdi ve üniversitelerdeki ayrımcılığa da son verilmiş oldu.

*

Uzun müddet insanca bir muamele görmekten mahrum bırakılan Amerika Birleşik Devletleri’ndeki siyahiler, ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadelede en büyük başarıyı ancak 1960’lı yıllarda sağlayabildiler.

İlk başlarda köle, esir, mal gibi muamelelere tabi tutulan siyahiler, 27 Temmuz 1964’te ilk defa olmak üzere “Federal Mahkemeye başvurma hakkı”nı elde ettiler.

Bu gelişme, ülke genelinde bir rahatlama sağladı, ayrıca nihaî zafere ulaşma noktasındaki ümit beklentilerini canlandırmış oldu.

*

ABD’deki siyahiler, esasen insanî haklar noktasındaki mücadelelerini ekseriyetle demokratik tepkiler suretinde ve “müsbet hareket” metoduyla sürdürmeyi tercih ettiler. Bunda da hep başarılı oldular. Neticede, tâ 1960’lara kadar itilip kakılan siyahiler, müsbet davranışları sebebiyle 2000’li yıllarda, bir siyahinin (Barack Obama) aynı ülkenin Devlet Başkanı olmasını sağlayacak bir başarıya mazhar oldular.

(Bu insanî manadaki tablonun, dâvâsında haklı olduğunu iddia eden bizdeki yıkıcılara, yırtıcılara, can yakıcı-kan dökücü vahşilere örnek olmasını diliyoruz.)

*

Amerika’daki siyahiler, hatta yerli Kızılderililer, tâ 1900’lü yılların başına kadar da doğru dürüst bir hakka-hukuka sahip değillerdi. Daha önceki dönemlerde ise, durum büsbütün içler acısı bir görünüm arz ediyordu.

Meselâ, 1705 tarihli bir kànunî düzenlemede aynen şu hükümler yer alıyor: “Virginia yönetim bölgesindeki tüm zenci, melez ve Kızılderili köleler taşınmaz mal olarak elde tutulacak. Herhangi bir köle efendisine karşı direnirse, sahibi onu ıslâh etmeye çalışırken âsî köleyi öldürecek olursa, böyle bir kaza hiç olmamış gibi, o efendi tüm cezalardan muaf tutulacaktır.”

Hukuk önünde bu muameleye tabi tutulan insanlar, seçimlerde oy kullanmaktan tutun lokantalarda yemek ihtiyacını gidermeye kadar, hatta toplu taşıtlarda inme-binme-oturma düzenlerine varıncaya kadar, hemen her yerde gayr-ı insanî yöntemlerle dışlanmışlardı. Ama, müsbet tarzdaki mücadele metoduyla hem gayet başarılı bir mesafe aldılar, hem de kâmil manada olmasa bile, büyük ölçüde rahata, huzura, güvene kavuştular. Önemli olan da budur zaten.

Okunma Sayısı: 1498
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Emir demir

    2.12.2022 10:16:04

    Hüseyin Topuz hala daha 28 şubat diyorsun. 28 şubat in ekmeğini yiyenler 20 yıldır iktidarda ve hiç kimsenin yapmadığı zulmü yaptılar.Ne diye 28 şubat diye geveleyip duruyorsun. Bugün yapılan zulümler 28 şubatın milyon katı....

  • Abdullah

    1.12.2022 11:38:52

    Çok anlamlı ve değerli bir hatırlatma Allah razı olsun.

  • Hüseyin Sönmez

    1.12.2022 09:53:08

    28 şubat sürecinde malesef bazı dindarlar zencilerin tavrını gösteremeyerek cephe kaybetti. Davamızda sabırlı ve ısrarlı olamadık.

  • S.topuz

    1.12.2022 06:15:20

    ..."Acaba bütün evvelki beş taife Türk değiller mi? Hamiyet-i milliyeden hisseleri yok mu? Acaba altıncı taifeye sarhoşcasına bir keyf vermek yolunda, o beş taifeyi incitmek, keyfini kaçırmak, tesellilerini kırmak; hamiyet-i milliye midir, yoksa o millete düşmanlık mıdır? "Elhükmü lil'ekser" sırrınca, eksere zarar dokunduran düşmandır; dost değildir! Senden soruyorum: Birinci kısım olan ehl-i iman ve ehl-i takvanın en büyük menfaati, firenk-meşrebane bir medeniyette midir? Yoksa hakaik-i imaniyenin nurlarıyla saadet-i ebediyeyi düşünüp, müştak ve âşık oldukları tarîk-i hakta sülûk etmek ve hakikî teselli bulmakta mıdır? Senin gibi dalalet-pişe hamiyet-füruşların tuttuğu meslek; müttaki ehl-i imanın manevî nurlarını söndürüyor ve hakikî tesellilerini bozuyor ve ölümü i'dam-ı ebedî ve kabri daimî bir firak-ı lâyezalî kapısı olduğunu gösteriyor."... Bediüzzaman Said Nursi "Mektubat - 420

  • S.topuz

    1.12.2022 06:13:27

    ..."O Türkçülük perdesi altına giren ve hakikaten Türk düşmanı olan hamiyet-füruş mülhidlere derim ki: Din-i İslâmiyet milletiyle ebedî ve hakikî bir uhuvvet ile, Türk denilen bu vatan ehl-i imanıyla şiddetli ve pek hakikî alâkadarım. Ve bin seneye yakın, Kur'anın bayrağını cihanın cihat-ı sittesinin etrafında galibane gezdiren bu vatan evlâdlarına, İslâmiyet hesabına müftehirane ve tarafdarane muhabbetdarım. Sen ise ey hamiyet-füruş sahtekâr! Türk'ün mefahir-i hakikiye-i milliyesini unutturacak bir surette mecazî ve unsurî ve muvakkat ve garazkârane bir uhuvvetin var. Senden soruyorum: Türk Milleti, yalnız yirmi ile kırk yaşı ortasındaki gafil ve heveskâr gençlerden ibaret midir? Hem onların menfaati ve onların hakkında hamiyet-i milliyenin iktiza ettiği hizmet, yalnız onların gafletini ziyadeleştiren ve ahlâksızlıklara alıştıran ve menhiyata teşci eden firenk-meşrebane terbiyede midir? ... Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat - 420

  • S.topuz

    1.12.2022 06:11:07

    "Elcevab: Ey bedbaht mülhid! Ben Felillahilhamd müslümanım. Her zamanda, kudsî milletimin üçyüz elli milyon efradı vardır. Böyle ebedî bir uhuvveti tesis eden ve dualarıyla bana yardım eden ve içinde Kürdlerin ekseriyet-i mutlakası bulunan üçyüz elli milyon kardeşi, unsuriyet ve menfî milliyet fikrine feda etmek ve o mübarek hadsiz kardeşlere bedel, Kürd namını taşıyan ve Kürd unsurundan addedilen mahdud birkaç dinsiz veya mezhebsiz bir mesleğe girenleri kazanmaktan yüzbin defa istiaze ediyorum!.. Ey mülhid! Senin gibi ahmaklar lâzım ki, Macar kâfirleri veyahut dinsiz olmuş ve firenkleşmiş birkaç Türkleri muvakkaten, dünyaca dahi faidesiz uhuvvetini kazanmak için; üçyüz elli milyon hakikî, nuranî menfaatdar bir cemaatin bâki uhuvvetlerini terketsin." Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat - 419

  • S.topuz

    1.12.2022 06:09:23

    ..."Biz, kudsî hizmetimizde daima müsbet hareket ediyoruz. Fakat maatteessüf herbir emr-i hayırda bulunan manileri def'etmek vazifesi, bizi bazan menfî harekete sevkediyor. İşte bunun içindir ki, ehl-i nifakın hilekârane propagandasına karşı, kardeşlerimi sâbık üç nokta ile ikaz ediyorum. Onlara gelen hücumu def'e çalışıyorum. Şimdi en mühim bir hücum benim şahsımadır. Diyorlar ki: "Said Kürddür, neden bu kadar ona hürmet ediyorsunuz, arkasına düşüyorsunuz?" İşte bilmecburiye böyle herifleri susturmak için, Dördüncü Desise-i Şeytaniyeyi, istemeyerek Eski Said lisanıyla zikredeceğim." Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat - 419

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı