Kur’ân-ı Mu’cizü’l beyan diyor. “Ey insanlar ve cinler eğer Kur’ân, Allah kelâmı olduğunda bir şüpheniz varsa, bir insan sözü olduğunu düşünüyorsanız, haydi işte meydana geliniz?’’
Siz de kendisine “Muhammedul Emin’’ dediğiniz zat gibi okuma kıraat ve yazı görmemiş bir ümmiden bu Kur’ân gibi bir kitap meydana getiriniz. Bunu yapamazsınız.
Haydi, ümmi olmasın; en meşhur bir edip bir âlim olsun. Bunu da yapamazsınız.
Haydi, bir tek olmasın bütün edebiyatçılarınız, hatipleriniz belki bütün geçmiş, gelecek ediplerin eserlerini yardımlarını alınız, ilahlarınız da size yardım etsinler. Bütün kuvvetinizle çalışın.
Haydi, taklidi mümkün olmayan Kur’ân hakikatlerinde ve manevî çok mu’cizeleri değil de yalnız onun belâgatine bir nazire olarak bir eser yapınız.
“Kur’ân’ın tamamını olmasa da on tane sûre getirin.” (Hud Sûresi 13) diyerek ilzam eder ve der;
“Haydi, sizden mananın doğruluğunu istemiyoruz müfteriyat, yalanlar ve batıl hikâyeler olsun. Bunu da yapamıyorsunuz. Haydi, bütün Kur’ân kadar olmasın yalnız on sûresine nazire getiriniz, bunu da yapamıyorsunuz. Haydi, bir tek sûresine nazire ibraz ediniz, bu da çoktur, haydi kısa bir sûresine bir nazire ibraz ediniz. Hatta madem bunu da yapamazsanız ve yapamıyorsanız hem bu kadar muhtaç olduğunuz halde, çünkü haysiyet ve namusunuz izzet ve dininiz asabiyet ve şerefiniz can ve malınız dünya ve ahiretiniz buna nazire getirmekle kurtulabilir. Yoksa dünyada haysiyetsiz, namussuz, dinsiz ve şerefsiz zillet içinde can ve malınız helâkette mahvolup ve ahirette “Yakıtı insanlar ve taşlar olan kâfirler için hazırlanmış Cehenneme atılışından sakının” (Bakara Sûresi 24) âyetinin işaretiyle Cehennemde ebedî hapis ile mahkûm olup sanemlerinizle beraber ateşe odunluk edeceksiniz. Hem madem sekiz mertebe aczinizi anladınız, elbette sekiz defa, Kur’ân dahi mu’cize olduğunu bilmekliğiniz gerektir. Ya imana geliniz veyahut susunuz, Cehenneme gidiniz!” (25. Söz)