"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ümmet-i Muhammed’in kalbindeki hançer -2

Muhammed Said ÇATALKAYA
03 Temmuz 2025, Perşembe
Menfî milliyet nedir?

Menfî milliyet ise kendi kavmini yüceltip, diğerlerini hor görmektir. Bu, İslâm kardeşliğine zıttır. Üstad bu noktada çok sert bir ifade kullanır: “Kitleler mabeynindeki rabıtası; âheri yutmakla beslenen unsuriyet ve menfî milliyettir. O ise, şe’ni müdhiş tesadümdür.”4

Üstad Hazretleri burada milletin arasındaki bağları koparan ve onları birbirinden uzaklaştıran menfî, kötü milliyetçilik ve unsuriyettir (ırkçılık). Bu olumsuz milliyetçilik, akıl dışı ve korkutucu bir tesadüf gibi ortaya çıkar ve toplumları yutan, yok eden bir unsur olur. Yani menfî milliyetçilik, birleştirici değil, yıkıcı ve bölücü bir güçtür. Bediüzzaman Hazretleri, kavmiyet fikrinin “İslâmiyet milliyeti”nin önüne geçmesine şiddetle karşıdır. Üstad, Türk, Kürt, Arap, Acem ayrımı yapmadan İslâmiyet dairesinde birleşilmesini ister.

Tarihî olarak da milliyetçiliğin İslâm coğrafyasına verdiği zarar büyüktür. Osmanlı Devleti, farklı ırkları bir arada tutan bir ümmet modeli iken, milliyetçilik fitnesiyle parçalanmıştır. Arap milliyetçiliği ile Türk milliyetçiliği karşı karşıya getirilmiş; Arnavut, Kürt, Çerkes gibi unsurlar da bu ayrışmadan nasibini almıştır. Bediüzzaman bu parçalanmaya dair şu uyarıcı tesbiti yapmıştır: “Fikr-i milliyet, şu asırda çok ileri gitmiş. Hususan dessas Avrupa zalimleri, bunu İslâmlar içinde menfî bir surette uyandırıyorlar; tâ ki parçalayıp onları yutsunlar.”5

İslâm milliyeti ile menfî milliyet fikri arasındaki farklara baktığımızda, menfî milliyetin insanları yalnızca tek bir sebep; (kan bağı) üzerinden bağladığını görürüz. Buna karşılık, İslâm milliyeti ise insanları bin bir Esma-i İlâhî ve İslâmiyet rabıtalarıyla hakîki bağlarla birbirine bağlar. İslâm milliyetinin bağlarını detaylıca incelediğimizde; mensuplarının kavmi bir, dini bir, kitabı bir, peygamberleri bir, Hâlık’ı ve Rezzak’ı birdir. Tüm bu ortak değerler, İslâm milliyetini âdeta çelik teller gibi birbirine kenetler. Özetle ifade etmek gerekirse, menfî milliyet; ince, kopmaya müsait bir ip hükmündeyken, İslâm milliyeti ise ince çelik iplerin birer birer birleşerek kopması imkânsız, sağlam bir çelik halat hükmüne gelmesidir.

Bugün bu meselenin en çok muhatabı ben ve benim gibi gençlerdir. Zira gençlik heyecan ister, ideal arar. Ancak bu heyecanı milliyetçilik gibi sun’î ideolojilere kaptırmak, hakikî dava olan İslâm davasını gölgelemektir. Gençliğin ideali, ırkını yüceltmek değil, Kur’ân’ı ve İslâm ahlâkını yüceltmek olmalıdır. “İhfa, havf-ı riyadandır. Farzda riya yoktur. Bu zamanın en büyük farz vazifesi, ittihad-ı İslâmdır.”6 milliyetçilikle değil, tevhid ve uhuvvetle kardeş olacağız. Çünkü “el-Müslimûne ümmetün vâhıdetün” hakikatini tekrar yaşatmaya mecburuz.

Milliyetçilik, zahiren tatlı ama hakikatte zehirli bir baldır. İslâm kardeşliğini bozan, uhuvveti zedeleyen, ümmeti parçalayan bu cereyan; hem Kur’ân’a, hem Sünnet’e muhaliftir. Bizim için gerçek aidiyet, ne etnik kökenimizdir, ne soyumuzdur. Bizim için tek ölçü, “Lâ ilâhe illâllah, Muhammedun Resûlullah” diyenlerle kardeş olmaktır. Üstad , İslâm kardeşliğinin esas alındığını ve kavmiyet fikriyle değil, İslâmiyet fikriyle muamele edilmesi gerektiğini Lem’alar isimli kitabında ifade ederken: “Fakat mesleğimiz uhuvvettir. Kardeş kardeşe peder olamaz, mürşid vaziyetini takınamaz. Uhuvvetteki makam geniştir. Gıptakârane müzahameye medar olamaz. Olsa olsa, kardeş kardeşe muavin ve zahîr olur; hizmetini tekmil eder.”7 der. İşte tam burada Üstad Hazretleri bizlere elzemi söylüyor. Kardeşler birbirine müstebidane ve tahakkümle hükmedemez; uhuvvette herkes eşit ve geniş bir makamda, birbirine destekçi ve yardım eden olur. Kardeşlik, kıskançlık ve çekişmeye yer bırakmaz; tam tersine birbirinin hizmetini tamamlar ve güçlendirir.

Hülasaten, günümüzde en şiddetli derecede konu olan “üstün ırk” ve tüm menfî milliyetçiliğe dayanan söylemlere dikkat etmeliyiz.“Mü’minler ancak kardeştirler.” 

Dipnotlar:

1- Hucurat: 13

2- Eski Said Dönemi Eserleri, s. 520.

3- Mektubat, s. 356.

4- Eski Said Dönemi Eserleri, s. 661.

5- Mektubat, s.  354.

6- Eski Said Dönemi Eserleri, s.  518.

7-  Lem’alar, s.  193.

8- Hucurat: 10

Okunma Sayısı: 325
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı