"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Entelektüel dirilişin medya manifestosu

Ahmet Said Aydil
03 Temmuz 2025, Perşembe
Liberal uluslararası düzen, sadece siyaseten değil, ahlâkî ve epistemolojik olarak da sorgulanıyor.

Batı’da muktedirler halk tepkisine rağmen kendi doğrularını yeniden üretemiyor, farklı dünya tezahürleri sistemin dışında bırakılıyor ve dışlayıcı biçimde tanımlanıyor. Bu onların kendi doğruluk iddialarının sorgulanamazlığına dayanan yapısal bir problem.

Türkiye ise kendisine dayatılan konumların ötesine geçerek hem bölgesel, hem de küresel düzlemde yeni bir yön tayin edebileceği bir eşiğe geliyor. Avrupa’nın siyasal ve entelektüel çevrelerinde görülen rasyonel analiz yoksunluğu, Türkiye’yi sadece kendi güvenliği açısından değil, Avrupa’nın istikrarı açısından da vazgeçilmez bir aktör haline getirmekte. 

O halde Türkiye’nin entelektüel ve kurumsal kapasitesini yeniden yapılandırması gerekli.

Bu yolda Türkiye’nin kaçınması gereken bir tehlike şu: 

Yüzeysel anti-emperyalist söylemlerin ve mağduriyet temelli kimlik kurgularının üretimi riski. İran benzeri “herkes bize düşman” türü mesiyanik söylemlere yaslanan, dışlanmayı ahlâkî bir üstünlük haline getiren ve içe kapanık bir politikayı erdem gibi sunan yaklaşımlar riskli. 

İçeride sürekli gerginlik üreten bu bakış, tehlikeli ve yalnızlaştırıcı bir dış politika üretimine yol açabilir (İsrail bunu ister). 

Türkiye’nin stratejisi, karşıtlıklar üzerinden değil, denge ve özgüven üzerinden kurulan, soğukkanlı bir yaklaşımı benimsemek olmalıdır.

Bu süreçte medyanın taşıyıcı rol oynaması gerekir. 

Medyada gözlemlenen yapısal problemler, sürecin gerektirdiği entelektüel derinliğin üretilmesini zorlaştırıyor. 

Özellikle İslâmî duyarlılığa sahip medyanın yayın politikaları, güncel gelişmelere karşı retoriği yüksek, ancak analitik zemini zayıf ve tepkisel içeriklerle sınırlı kalmakta. 

Oysa bu tarz yayınlar, okuyucuda zihnî bir açılıma sebep olmaktan çok bıkkınlık ve yeis duygusu oluşturmaktadır. Aceleyle yazılmış ve arkası doldurulmamış yazı ve yorumlar, tatmin edici içeriğe susamış gençlere hitap edememekte.

İhtiyaç duyulan şey yalnızca dil ve format değişikliği değil. İçerik üretiminde köklü bir zihinsel dönüşüm şart. Yerel düşünebilen ancak dünyayı bütüncül biçimde okuyabilen bir yaklaşım, yeni nesil içeriklerinin temelini oluşturmalıdır. 

Müslüman dünyayı birbirine bağlayacak analizler, aktörlerle birebir kurulan söyleşiler, savunma sanayiinden diplomasinin yeni yönelimlerine kadar uzanan stratejik dosyalar önemli katkılar sunabilir.

Bugünün genç Müslümanları, erken dönemin Mekke ve Medine Müslümanları gibi, dünyaya açılma isteği taşıyan, merakı yüksek ve estetik duyarlılığı güçlü bireyler. Sayıları bizce yeterli olan bu gençlerin arayışlarına cevap verebilecek içerik üretimi, yalnızca sayısal değil, aynı zamanda niteliği önceleyen bir vizyonu zorunlu kılar.

Genç Müslümanlar salt yerel meselelerle ilgilenmemekte, ümmet bilinciyle hareket etmek istemektedir. 

Bu bağlamda şu adımlar atılmalıdır:

- İslâm ülkeleri hakkında siyasî, kültürel ve ekonomik yönleriyle derinlemesine analizler sunan periyodik yayımlanan özel bültenler hazırlanmalı.

- Müslüman ülkelerdeki entelektüel figürlerle söyleşiler yapılmalı, bağlar kurulmalı.

- Savunma teknolojileri ve stratejik diplomasiler hakkında gençleri bilgilendirecek nitelikli içerikler hazırlanmalı.

- İçerikler pozitif agresif biçimde sosyal medya üzerinden yayılmalı.

Yeni neslin enerjisi bir şekilde yön bulacak. Bu dönüşüm sürecine öncülük edebilecek yapılar, sadece kendi varlıklarını değil, büyük bir tarihsel rolü yeniden tanımlayacak. Aksi takdirde, bu boşluğu başkaları doldurur ve diğerleri yalnızca geride kalır. 

Doğruyu söylemenin zamanını ve biçimini yakalamak şarttır. Yeni Asya ve eli kalem tutan sahiplenicilerine düşen, bu açılımı başlatmak ve geleceği inşa edecek fırsatları değerlendirmektir.

Okunma Sayısı: 1486
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Arda Yıldız

    3.7.2025 17:21:01

    Raşit bey Yeni Asyanın yaptığı şeylerden bahsediyorsunuz ama zaten yazının konusu bu değil mi? Yapılan işler işe yaramıyor yani. Farklı bir şeyler yapılması gerektiğinden bahsediyor. Siz diyorsunuz ki, farklı bir şey yapmaya gerek yok, şimdiye kadar ne yapılıyorsa o yapılmaya devam etsin. Enteresan geldi.

  • Raşit örenel

    3.7.2025 10:24:50

    Tebrik ederiz, güzel tedailer uyandıran, yerinde tespitler de ihtiva eden bir yazı, Allah hayırlı neticelerini halketsin

  • Raşit örenel

    3.7.2025 10:21:47

    Evet doğruyu söylemenin zamanı da çok önemli, mesela dün çıkan yangını belediye başkanı kızmasın diye bugün haber verirsek ve buna benzer durumlar sürekli olursa felaket yaşamak o toplumun doğalı, rutini haline gelir, o yıkımlar şuuraltında normal hayat olarak kodlanır ve bjz bir gün afeti gününde haber vermeye kalkarsak ihanetten felaket tellağına, deliden züppeye kadar çeşitli suçlamalarla karşılaşırsınız ve daha önemlisi söylediğimizin doğru olması. Yeni Asya'nın hep yaptığı gibi doğruyu söylemek ve işe yarayacağına söylemek. 10, 20, 30, 40 yıl önce Yeni Asya "itfaiye çavuşunu" rahatsız eden doğruları söylerken, "çavuş" uzun retoriklerle aksinin doğru olduğunu söyledi ve geçen her on yılda daha çok insan "çavuşa" inandı. Yeni Asya sahiplenicilerinin eline vurmamak, ağzını bantlamamak ve Yeni Asya’nın tarihi çizgisine uygun devam etmesini sağlamak, düşündüğümüzden çok daha büyük sonuçları olan bir hadisedir.

  • Raşit örenel

    3.7.2025 10:20:35

    Retorik, cila olup üzerine sürüldüğü nesneyi parlatır ve şeffafiyetiyle onu gösterirse güzeldir. Yağlı boya gibi kesif olursa ya bir hakikati örter ya da kullanan kendine dair bir şeyi gizlemeye çalışıyordur. Misal birisi iktidara karşı Hz. Ali(RA) gibi zatların örnek verilmesini istemiyorsa, bunu kıraathane seviyesinde "biz onlar gibi olamayız" demek yerine, ıstılahi-powerpoint sunumu karışımı bir dille cümleler boyunca "yağlı boya" çekse bile, netice yine de Akp hukuksuzluklarına karşı kıraathanedeki amcanın yaptığına çıkıyor. Retorik-Lafızperestlik Üstadın dikkat çektiği bir tehlike.

  • Raşit örenel

    3.7.2025 09:46:19

    "Batı’da muktedirler halk tepkisine rağmen kendi doğrularını yeniden üretemiyor", inşaallah ülkemizde de "mamehuran hırsızlarını tövbe ettiren bu sır" tahakkuk eder. Ülkedeki hukuksuzlukların, dış politikadaki bütün çarpıklıkların aklayıcısı görevine sıkışmış bir İslami camia, enerjisini akıtacak gençlerin bir kısmında İslama karşı tepki uyandırıyor bir kısmına ise "çıkmaz sokaklar vaadediyor" bir kısmında ise tamamen lakaytlık meydana geliyor. Bahsettiğiniz dışa dönük analizlerin yapılması elzem, mütahassısları ya da amatör meralıları yapsın. Ruhumuza aldığımız şeyler akıl perdesine doğru yansımalar yapıyor mu? Estetik, entelektüel kapasitesi yüksek gençler hislerini istismardan koruyabiliyor mu? Hissedilen âlî duyguların, çeride ve dışarıda, çıkmaz sokaklara sapacak politikalara benzin yapılmasına ve bu şekilde ümmetin göz bebeği Türk(iye) gençliğinin iskeletini ve omurgasını korumak, korumaya çalışmak hem Nur mesleğinin hem de Yeni Asya'nın, yaptığı ve yapması gereken bir şeydir.

  • S. Pelin Kurukahveci

    3.7.2025 09:17:31

    Çok değerli bir yazı. Tebrik ederim. Rabbimiz hayırlara vesile kılsın. Türkiye dediğiniz gibi yapmalı. Yapmaşıyız. Dünya bize düşman diye hamasete sarılarak bu iş olmaz. Ya da sürekli karşıtlık üzerinden olayları okumak günün sonunda retorikten başka bir şey olmuyor. Denge çok önemli. Herkese çok önemli vazifeler düşüyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı