Birçok ilkin yaşandığı Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yarın da bir ilk yaşanacak.
Bakanlar Kurulu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında toplanacak. Toplantının Ocak ayının başında olacağını açıklayan Ulaştırma eski Bakanı Binali Yıldırım’a hem Arınç hem de Davutoğlu’ndan cevap gelmişti. Ancak Erdoğan toplantının 19 Ocak’ta yapılacağını açıklamasından sonra kimse yorum yapamamıştı.
Basında toplantının ayrıntıları açıklandı. Ancak bu soru Ahmet Davutoğlu’na sorulduğunda yorum yapmaktan kaçındı. Ayrıntıları bilmediği için mi, yoksa netleşmediği için mi yorumsuz geçti anlamış değiliz.
İlk toplantıda yatırımlar, cumhurbaşkanlığında yeniden yapılanma (bu yapılanmaya bakanlar kuruluna eş başkanlıklar oluşturulduğu için gölge kabine de deniliyor) toplantının hangi sıklıkta yapılacağı gibi konular görüşülecekmiş.
Bu toplantının bir anayasal yetki olduğunu söyleyen Davutoğlu’nun açıklaması ise ilginç. “Sayın Cumhurbaşkanımız bizim 6 ay önceki başbakanımız, bunu doğallık içinde değerlendirmek lâzım. Şu mu olacak bu mu olacak gibi bir algı oluşturmamak lâzım. Bu çalışma kendi doğal seyrinde yapılır. Biz de her zaman ona kendilerine görüşlerimizi arz ederiz…” Buradan birçok soru çıkabilir. Meselâ, 6 ay önceki başbakan olmazsa bakanlar kuruluna başkanlık edemez mi?
Davutoğlu’nun, “Bakanlar Kurulu’nda alınacak kararları da kimin açıklayacağını o gün geldiğinde hep beraber göreceğiz” demesi de başka bir ilginçlikti. “Hükümet sözcümüz Sayın Bülent Arınç’tır, açıklamayı da bu yüzden o yapacaktır” neden dememiştir?
Karşılama törenlerinden, maliyetine, doğalgaz faturasının bir şehrin ısınma ihtiyacını karşılama iddiasından, askerlerin giyim kuşamlarına, çalınan karşılama marşına kadar birçok ilkin yaşandığı Saray’dan yarın nasıl görüntüler yansıyacak merak ediyoruz…
NOT: Bu arada Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas Saray’da karşılanırken törende askerler tarihteki 16 devletin üniformalarını giymişlerdi. Sosyal medyaya epey malzeme olan bu görüntüye bir de sanki buna nispet yaparcasına Bursa’da maaş zamlarını protesto eden memurlar da giymiş… Anlaşılan Saray’daki ilkler birçok şeye malzeme olmaya devam edecek…
“Her Pazartesi olursa garip kaçar”mış!
Saray’da yapılacak bakanlar kurulu toplantısı öncesi Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ın sözleri dikkat çekiciydi. Erdoğan’ın kabineye başkanlık etmesinin anayasal yetkileri arasında yer aldığını vurgulayan Arınç’ın “Bunda garip bir durum yok. Her Pazartesi gelin Köşk’te toplanalım derse bu garip kaçabilir” demesi ne anlama geliyor? Erdoğan’a bir gönderme mi, yoksa normal olanı söylemesi mi? Diğer yandan cumhurbaşkanını halkın seçmesinin “kabahati”ni muhalefete yüklemesi de bize ilginç geldi.
Arınç, 2007’de cumhurbaşkanlığı seçimini Anayasa Mahkemesi’ne taşıyan ve ‘367 oy ile seçemezsiniz’ kararının çıkmasına neden olan CHP’ye, “Gül Parlamento’da seçilseydi biz de anayasa değişikliği yapıp halkın önüne gitmeyecektik. Kabahat kendilerinde” dedi.
Yani onlara göre, anayasa mahkemesine gitmek mi, gitmemek mi iyi oldu? Onu da anlamış değiliz. Cumhurbaşkanını halkın seçmesi en büyük demokratik gelişme diyorlardı da; onun için soru aklımıza geldi.
Terörün panzehiri “Gerçek İslâmiyet”tir...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında İslâm dünyasına seslenirken, “Laikliği benimseyin. Dinsizlik diye tanımlıyorlardı, laiklik insanların inançlarına siyasetin müdahale etmemesidir. Ederse Paris olur, laiklik terörün panzehiridir” demiş.
Bu sözleri duyunca, laikliğin Türkiye’de yıllarca dinsizlik olarak uygulandığını hatırladık. Ceza kanunlarından olan 163, sonrasında 312 gibi kanunlarla insanlar “irticacı” diye, laikliğe aykırı hareket etti diye cezalandırıldı, eziyet gördü, görevlerinden oldu. Şimdi pek gündem de değil, ama yarın, öbür gün yine hortlamayacağını kimse garanti edemez. Bu yüzden de dinsizlik olarak uygulanan laiklik hiçbir şeyin panzeri olamaz. Terörün panzehiri barış dini olan İslâm’dır… İslâm’ın hoşgörüsüdür.
Doğrusu Türk siyasetçilerin İslâm ülkelerine laiklik tavsiye etmeleri de garip kaçıyor. Daha önce de Arap Baharı’nın başlamasından sonra “Arap Baharı turu”na çıkan Cumhurbaşkanı (o zaman başbakandı) Tayyip Erdoğan’ın bu ülkelere laiklik tavsiye etmiş ve “Şunu bilmemiz lâzım, laik devlet her inanç grubuna eşit mesafededir. İster Müslüman, ister Hıristiyan, ister Musevî, ister ateist olsun... Hepsinin güvencesidir. Olayın aslı budur...” demişti.
Laiklik yerine tam demokrasi neden tavsiye edilmediğini anlamış da değiliz. Tabiî demokrasi derken ABD’nin Irak’ta söylediği gibi olan demokrasiyi kast etmiyoruz. Gerçek anlamda İslâm’la da bağdaşan ve hürriyetleri genişleten demokrasiden bahsediyoruz. İslâm’ın barış ve hoşgörü ruhu evrensel demokratik değerlerle birleştiğinde teröre de diğer bütün sorunlara da panzehir olabilir.
Ülkeyi yönetmeye talip siyasetçilerimizden beklenen de buna vurgu yapmaları ve bunu tavsiye etmeleridir. Aksi halde olduğumuz yerde bocalayıp dururuz.
Ne diyelim umarız bu denilenler dikkate alınır, bizden söylemesi...
“Millî iradeye hakaret”!
17 Aralık soruşturmasından sonra görevlerinden istifa eden Bayraktar, Bağış, Çağlayan ve Güler hakkında komisyon oylamasının yapılacağı gün “bazı” gazetelerde “sağlam irade” başlıklı tam sayfa bir ilân yayınlanmıştı. Geçen haftaki bir yazımızda bu ilândaki, “Siyasî kariyerlerini ve kazanımlarını ‘sağlam irade’nin gölgesine borçlu olanların küçük hesapları büyük Türkiye yürüyüşünü durdurmaya yetmeyecektir…” cümlesine dikkat çekmiş ve “Oysa siyasetçileri seçen millettir. Milletvekilinin milletten başka hesap vereceği yer de yoktur, olmamalıdır da… Vekillerin başka da kimseye borcu olmamalıdır” diye yazmıştık.
Bu ilâna bir tepki de Meclis Başkanı Cemil Çiçek’ten geldi. Hem de ne tepki… Çiçek’in konuya ilişkin görüşlerini Yalçın Doğan Hürriyet’teki köşesinde şöyle yazdı:
“Sayın Özkök’ün yazdığı gibi ise bu çok terbiyesiz ve saygısızca bir ifadedir. Milleti temsil eden tek tek milletvekillerine, ayrıca Meclis’in manevî şahsiyetinde millî iradeye hakarettir. Eleştiri varsa, herkesin terbiyeli ve saygılı olması şarttır. Üslûbu beyan ayniyle insandır. Bu ifadeyi şiddetle kınıyorum…” (Hürriyet, 15.1.2015)
Sağlam iradeye çok sağlam bir tepki…