Ne zaman doğacağına sen mi karar verdin, yoksa bunda iraden yok mu? Aynı şekilde; doğduğundan bu vakte kadar yaşamış olmak senin elinde midir, yoksa kâinatı elinde tutan Allah’ın takdiri midir?
Ne zaman doğacağımız ve ne zaman öleceğimiz bizim irademiz dışında olduğuna göre, senin şu tarihte şu yaşta olman da senin bir başarın ya da başarısızlığın değildir.
Âhirzamana gelesiye değin, insanların enaniyetlerinin türleri belliydi. Enaniyetler; maddiyata, fiziksel güce, hatta belki de ilme dayanıyordu. İhtiyarlık ise bir güçten düşmeyi ifade ettiğinden, insanlar ekseriyetle bundan bir enaniyet çıkaramıyor; aksine yaşlandıkça olgunlaşıyorlardı. Fakat bu zamanda insanların fikirlerini paylaşmalarının kolaylaşması, tıbbın gelişmesi (bu da hastalıkların azalmasına ve insanın acziyetini daha az hissetmesine sebep oldu) ve ortalama insan ömrünün uzaması; belli bir yaşa gelmiş ve o yaşa kadar başarı ve tecrübe kazanmış insanların bazılarında farklı türde bir enaniyetin zuhur etmesine sebep oldu. Öyle ki insanlar; sırf daha erken doğduklarından ötürü, kendilerinden daha sonra doğmuş olan insanlara karşı kibre, tahakküme, bilgiçliğe yöneldiler. Ve ne acayiptir ki; yaş olarak büyük olmaları diğer insanlardan daha tecrübeli ve bilgili olmalarını sağlamadıysa da bu hakkı kendilerinde gördüler. Ve yine ne acayiptir ki; bu enaniyet, her bilgi düzeyindeki, her tecrübe düzeyindeki, her maddiyat düzeyindeki insanlarda bulunabiliyor. Böyle insanlar hayatlarındaki ‘senelere’ sadece nicelik noktasında bakıp, o seneleri ne kadar verimli geçirdiklerini pek düşünmezler. Kendilerinden yaşça küçük, ama yıllarını daha dolu dolu geçirmiş insanlar olabileceğini göz ardı ederler. Her neyse, bu meselede çok konuştuk. Umarım zihninizde bir insanı ve karakteri canlandırabilmişimdir. Sözü Üstad Hazretlerine verme vakti bence geldi. Tarihçe-i Hayat’ta buyurmuş ki: “Velâyetin, şeyhliğin, büyüklüğün şe’ni tevazu ve mahviyettir. Tekebbür ve tahakküm değildir. Demek tekebbür eden sabiyy-i müteşeyyihtir. Siz de büyük tanımayınız.”
Şunu söylemeliyim ki, bu alıntıdaki büyüklüğün manası gerçi soyut olarak takdir edilmiş. Fakat yaşça büyük olan bazı insanlar kendilerini diğer yönlerden de büyük görürlerse bu sözün hakikati onlar için de geçerli olacaktır. Demek; kendimizden yaşça büyük insanlara sırf yaşından dolayı hürmet etmemeli, o yaşın onda olgunluğa ve tevazuya mı yoksa enaniyete mi sevk ettiğine bakarak hürmet etmeliyiz.