Bugün bayram mı? Evet!
Filistin'den ibadet..
Ve İsrail'den şiddet!..
Apaçık ortadadır; kime rahmet, kime lânet..
Müslümanlar, Ramazan ayında Kadir Gecesi'nde Kudüs'te Mescid-i Aksa'da ibadet için toplanarak rahmete talip olmuşlar, Allah huzurunda namaza ve bütün insanlığın kurtuluşu için duâya durmuşlar..
Peki ya onlara saldıranlar?
“Aman Allah’ım!” nidasıyla haykırış bile iç cepheden dış cepheye bir “atış” yapmak değil midir? Ama bundan daha fazlasını harcamaya ne halimiz var, ne tâkatimiz! Sadece, “Aman Allah’ım” diyoruz, Senin, biz insanlar için açtığın bu imtihan meydanı ne kadar içinden çıkılmaz, akıl almaz bir hale geldi!
Ahiret yolu üzerinde kurduğun bu “pazar yeri” ne kadar karmaşık bir hal aldı! Kendi yörüngesinde, emir verdiğin istikamette dosdoğru yol alan bu yuvarlak arzın gittiği istikamet, insanlık adına ne kadar belirsizleşti!
Yörüngesinden çıktı-çıkacak, başını bir seyyareye çarptı-çarpacak gibi geliyor insana! Hele bu “insan” denen mahlûkuna ne oldu ki? “Cin çarptı” diyemem, çünkü insanoğlunun işlediği cinayetler, sergilediği vahşetler karşısında, cinler bile şaşkına dönmüşler, adeta çarpılmışlar. Nerede kaldı ki, cinler insanları çarpsın!
Hem o cinler değil miydi ki, bir zamanlar bu âlemin düzenini ve imarını, Sen Zat-ı Zülcelâl Hazretleri, sualsiz hikmetinle ve sınırsız iradetinle onlara tevdi etmiştin. Bu âlemde saltanat sürmeyi onlara mübah kılmıştın. Lâkin onlar buna lâyık olamadılar, fesat ve bozgunculuk çıkardılar. Böylece, onlar dünyanın sonunu değil, ama kendi sonlarını getirdiler. Görevden azledildiler!
Biz insanoğlunun azledilişi de dünyanın sonu olacak, dünyanın yerinde artık yeller bile esmeyecektir!
Gücün sözünü geçirdiği yerde hukuk işlemez, adalet de tesis edilmez. Gücün hukuka göre düzenlendiği yerde tek ölçü adalettir. Bugün Ortadoğu’nun ve İslâm Âlemi’nin liderliği dâvâsını güdenler, her şeyden önce hakkı ve adâleti gözetmelidirler. Kendi hayatında ve millet adına hak ve adaleti gözetmeyenler, başkalarına ne verebilirler ki?
Bir Filistin'e, bir de İsrail'e bakınız. Burada “hak” ile “kuvvet” cephelerindeki dengesizlik, dünyadaki dengesizliğin en canlı göstergesidir. Dünyada kuvvete dayananlar ilk bakışta galip, hakka dayananlar ise mağlûp görülmüyor mu? Ama buna rağmen kuvvete ve maddeye dayananların, hakka ve maneviyata dayananlardan ödleri kopmuyor mu?
Gücün ve güçlü devletlerin desteğiyle, sinsi ve siyonist plânlarla Filistin topraklarında kurulan, daha doğrusu kurdurulan İsrail işgal devleti, haksız yere işgal ettiği toprakların gerçek sahiplerinin hâlâ hayatta olmaları karşısında diken üstünde duruyor. Bahane buldukça da saldırıyor. Hatta bahanesiz kalırsa, gizli ajanlarını devreye sokarak “bahane” imalâtına bile girişiyor.
"Aman Allah’ım!” diyorum yine…
Bu yaşlı dünya, tam kemale erdiği bir sırada, böyle cahillerin istilâsına mı uğrayacaktı? Hâlıkının, Rabbinin ve Rezzakının emrine amadelikten bükülmüş sırtında, böyle zâlimleri, gözü dönmüşleri taşımak mecburiyetinde mi kalacaktı ahir ömründe?
İhtiyar dünyamız, gazab-ı İlâhiyenle hiddete gelip sırtındakileri boşluğa fırlatmadan akıllarımızı başlarımıza alacak mıyız? Yoksa, akılsız başların cezasını sadece ayaklar değil, bütün vücutlar, bütün varlıklar ve bütün insanlık mı çekecek?
Yani “İçimizdeki beyinsizler yüzünden, bizi helâk eder misin, Allah’ım?
Aman Allah’ım, Aman Allah’ım!