Muhafazakâr kesimin önemli bir bölümünü oluşturan Nur Talebeleri’nin “hak, hukuk, adalet, demokrasi” noktasında bulunduğu konumdan daha iyiye yönelen her partiyi “‘vatan, millet ve din’ adına takdir, teşvik ve ikaz etmek” gibi bir vazifesi var.
Tıpkı Bediüzzaman Hazretleri’nin Necip Fâzıl ve Eşref Edip’e, tıpkı Hilmi Uran’a, tıpkı Cevat Rıfat Atilhan’a yaptığı gibi... / Bu takdir ve teşviklerin hiçbirisi Nur Talebelerini o parti ve şahısların saflarına dâhil etmez; zira Nur Talebeleri’nin çizgisi “Ahrar ve Demokrat misyon”dur.
(Yâsir Özer – 02 Ara’21 Perş.)
* Bediüzzaman’dan cımbızla birkaç kelime çekip yanlış mânâ verenler Bektaşî gibi tamamını okumayanlardır. Cümlenin tamamını okumadıkları için anlamıyorlar, anlamadıkları için muhalefet ediyorlar, muhalefet edince de ithamda/iftirada sınır tanımıyorlar...
(Süleyman Kösmene – 07 Ara’21 Salı)
* Bediüzzaman, [Sultan II.] Abdülhamid’e meddah da olmadı, düşman da... Ne “Haydar Ağa” diye göklere çıkardı, ne “Haydo” diye yerin dibine indirdi. “Haydar” dedi. Şahsıyla asla uğraşmadı. Dahası, “şefkatli sultan” ve “bir nevi veli” gibi ifadelerle, müsbet vasıflarını kayda geçirdi. / Ama icraatındaki “içtimaî kusurlar”ını dile getirmekten kaçınmadı. Bunu da çağın icaplarını doğru okuyan bir yaklaşımla, şahsîleştirmeden, ölçü ve prensipler bazında yaptı. / Ve tarih onu te’yid eden bir çizgide ilerledi—hürriyet ve adalet çizgisinde...
(Kâzım Güleçyüz – 08 Ara’21 Çarş.)
* Bediüzzaman, hilâfetin saltanata dönüştüğü günden bugüne İslâmiyet’e aykırı telâkki edilen “hürriyet, meşrûtiyet/demokrasi, cumhuriyet” gibi siyasî mefhumları “ezberleri bozacak, zihinleri sallayacak, müsbet dönüşümler sağlayacak” çapta ortaya koymuştur.
(Ali Ferşadoğlu – 13 Ara’21 P.tesi)
* Günümüzde Bediüzzaman ve Risale-i Nur’u rehber edinen, her biri yüz binlerce mensubu bulunan çok sayıda Nur grupları vardır. (...) Ancak “Yeni Asya camiası” haricindekiler, “Risale-i Nur mesleği”nin içtimaî ve siyasî alana ait ölçülerini ihtiva eden “Münâzarât,” “Divan-ı Harbî Örfi,” “Sünûhat” ve “Lâhikalar”ı ya okumuyorlar ya da o ölçüleri Üstad’dan farklı yorumlayarak, dini siyasete âlet eden cereyana nokta-i istinat olup onu iktidarda tutuyorlar. O da hem dine hem de ülkeye telâfisi çok zor zararlar vermeye devam etmektedir!
(İbrahim Ersoylu – 17 Ara’21 Cuma)
* Cemiyet içinde, bilerek veya bilmeyerek dinî değerlere zarar veren, ama zarar verdiklerinin de farkına varmayan; Üstad Bediüzzaman’ın ifadesiyle “dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan” nice insana rastlamak mümkün. / Görünen o ki muhakeme-i akliye olmayınca, inanın bunların dindarlıkları lâfta kalıyor! “Kaş yapayım.” derken göz çıkarıyorlar, “Dindar görüneyim, dine hizmet edeyim.” derken saldırgan hâlleriyle herkesi dinden soğutuyorlar...
(Hüseyin Gültekin – 20 Ara’21 P.tesi)
*(...)Bu zamanda “Nur mesleği”ni tarikat mesleğiyle kıyaslamak, bin sene önceki tıp ilmi ile günümüz tıp ilmini kıyaslamak gibidir.
(Osman Koyuncu – 26 Ara’21 Pazar)
* Azgın Kemalistlerin saldırganlığı zâten oldum olası var, “dindar” kisveli kimselerin hücumu ve yıkıcı eleştirileri ise daha çok 2004’ten (MGK Siyaset Belgesi) sonra yoğunluk kazanmaya başladı! (...)Kimi Mustafa Kemal üzerinden, kimi Sultan [II.] Abdülhamid üzerinden, kimi Fethullah Gülen üzerinden, kimi de Kürt mes’elesi üzerinden insafsızca/vicdansızca eleştirip saldırıyor...
(M. Latif Salihoğlu – 29 Ara’21 Çarş.)
***
Not: “Yeni Asya yazarlarından Nur’lu tesbitler,” gazetemizin 01-31 Aralık 2021 tarihli nüshalarından derlenmiştir.