"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

27 Mayıs İhtilâli’nin 65. sene-i devriyesi

Osman ZENGİN
27 Mayıs 2025, Salı
Türkiye Cumhuriyetinin ilk hâin ihtilâli, aynı zamanda da, inkılâbların devamı, onların, noksan bıraktığı kısımların mütemmimi, tamamlayıcısıydı.

Çeyrek asırdır devam eden, İngiliz-Yahudî güdümlü, halktan uzak, halk iktidarını (halka rağmen, halk için prensibini kendine şiar edinen) alaşağı eden, iktidardan düşüren, millet iktidarı olan DP’ye karşı yapılmış bir rövanş ve onlardan intikam alma operasyonuydu bu. Zaten, Menderes’in idam ipinin çekilmesi, onların “din ve dine ait her şeye” açtıkları harbin önüne koyduğu takozdan dolayıydı. Bunun en bariz misâli de, onların, yok etmeye çalıştığı “din ve dine ait her şeyin yok edilmesi” sloganının icabı, en büyük şeâir-i olan ezan-ı Muhammedî’nin (asm), aslına uygun hâline getirilmesiydi. Bu kahramanca fiillerinden dolayı da, Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri tarafından Menderes’e “islâm kahramanı” unvanı verilmişti. 

Bu ilk ihtilâlde ben 7 yaş içinde, idrakli bir çocuktum ve unutmamış, unutmam da mümkün olmamıştı. 65 senedir o günü, hep hatırlıyorum. Bu hâin ihtilâlle alâkalı, gazetemiz Yeni Asya’da, çok makale yazmıştım. İhtilâl hükümetinin 1962’de çıkardığı plaka kanunuyla, eskiden “Ankara 65250” olan arabamızın plâkasının, rahmetli babam tarafından, DP’nin devamı olarak kurulan AP’ye atfen “06 AP 657” olarak alması, ihtilâlci- CHP ikilisini kızdırmış, babama bayağı zorluklar çıkarmıştı. Yine, Menderes’in idamından sonra doğan, en küçük kardeşime, Menderes’in isminin yaşaması ve ona hürmetinden, muhabbetinden dolayı “Eyyub Adnan” ismini koyması ve zorba nüfus memurunun “Adnan” ismine tahammülsüzlüğü neticesinde, kütüğe “ Atlan” olarak geçirmesi ve rahmetlinin, tekrar mahkeme vasıtasıyla, ismi aslına rücu ettirdiğini de yazmıştım. Dediğim gibi, çok şey yazmıştım, ama en çok da, çok kimsenin bilmediği perde arkasındaki, o zamanın Genel Kurmay Başkanı olan, Orgeneral “Mustafa Rüşdü Erdelhun” Paşa’nın, ihtilâl öncesi, ihtilâlci subaylara karşı verdiği mücadeleydi. Bu bilgiyi de, sizlerle paylaşıyorum:

“Genelkurmay Başkanlığını yürüttüğü sırada askerlerin siyasete karışmasına ve askerî cuntalara karşı çıkması ile toplumdaki sosyal ve politik endişeler, anayasa ihlâli gibi konulardan rahatsızlık duyan düşük rütbeli silâhlı kuvvetler üyelerine karşıt olarak, bu konularda hükümet yanlısı tutumuyla tanındı. Komuta kademesindeki çoğu komutan tarafından da paylaşılan bu tutumun, özellikle bazı genç subaylar arasında yayılmakta olan huzursuzluğu hızlandırıcı bir etkisi oldu. Silâhlı kuvvetler içinde gelişen darbeci eğilimler, DP iktidarı kadar, silâhlı kuvvetlerin komuta kademelerine de yönelikti.

“1960 Mayıs ayında darbe hazırlığı istihbaratını alan Erdelhun, Ankara dışından takviye kuvvet getirilmesini emreder. Ancak cuntacı ekip, Genelkurmay Başkanı’nın bu hamlesini, Savunma Bakanı Ethem Menderes vasıtasıyla boşa çıkarır. Paşa’ya göre, ‘Takviye kuvvet rahatsızlık oluşturur’ fikrine Savunma Bakanı aracılığıyla Başbakan Adnan Menderes kandırılır. Bunun üzerine Erdelhun Paşa, darbeyi önlemek amacıyla 27 Mayıs’tan bir gün önce cuntacıların da aralarında olduğu subayları Genelkurmay Karargâhında toplar. Erdelhun burada şu konuşmayı yapar:

1912’de Balkan Harbi’nde Silahlı Kuvvetler İttihatçı ve İtilafçı diye ikiye bölündü. Emir komuta ve idarenin muhal olması neticesinde Osmanlı İmparatorluğu parçalandı. Bütün bu misaller askerlerin mesleklerinden gayri, bilmedikleri ve rejimin kendilerine vermediği hakları zorla alarak, ya aşırı milliyetperverlik, ya da birden, sıfırdan yüze çıkabilmek için yaptıkları hareketlerdir. Anayasa iç hizmet kanunu ile silâhlı kuvvetler, millet iradesi yetkisine verilmiştir. Parlamento ve onun icra ettiği hükümetin elindeki bir kuvvettir. Demokratik rejimlerde parlamento ve hükümet, milletin seçimi ile meydana gelir. Partiler içerisinde en çok rey alan iktidara geçer. Bugün Demokrat Parti iktidardır. Silâhlı Kuvvetler parti diye değil, seçimle gelmiş bir iktidar hükümetinin emrindedir. Yarın seçimleri Halk Partisi kazanırsa ordu onun başkanına da itaat etmeye ve emirlerini yapmaya mecburdur. Seçimle gelen hangi iktidar veya partinin herhangi bir kusuru olursa onu millet takdir eder. Ve seçmez, düşürür. Kulağıma gelen bazı haberlere göre Ankara’da 60 kadar subay Sayın Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü ve Millet Meclisi’ni basarak istifalarını isteyecekmiş. Bugün Türkiye’nin en değerli malı Silâhlı Kuvvetlerdir. Bunun diğer maddî ve fiziki kıymetlerinden başka hassaten itaatkârlığı, hükümet ve milletime; kanunlarına riayeti sayesinde malıdır. (Silahlı Kuvvetlerde) Kıta ile veya kıtasız, cüzî ve küllî yapılacak böyle bir hareket, yukarıda Türkiye için değerli mal olarak ifade ettiğim biricik kıymetli Silâhlı Kuvvetlerin bu değerini gaip etmesiyle (kaybetmesiyle) neticelenir. Sonra, demokrasiye ve seçime bir darbe olacak böyle bir hareketin milletin büyük ekseriyetince tutulmayacağından neticesi hüsran olur. 1941’de İkinci Dünya Harbi’nde Japonlar, Amerikalılarla anlaşmaya çalışırken silâhlı kuvvetlerin tazyiki ile Pearl Harbor baskını yapılarak Amerika ile harbe tutuşmuş ve neticesinde mağlup olup kayıtsız şartsız teslim olmuşlardır. Yunan Silahlı Kuvvetleri’nin Geminis hükümetine müdahalesi neticesinde İstiklâl harbinde mağlup olmuşlardır. İtalyan ordusunun Mussolini ile faşizme kayması neticesinde silâhlı kuvvetler siyasete girmiştir. 1935’te Japonya Silâhlı Kuvvetleri bütçesinin zayıf tutularak gerekli askerî silâh ve malzeme teçhizatının temin edilmemesi sebebiyle maliye bakanını öldürmeleri neticesi, Japonya’nın malî buhranlara uğramasına yol açmıştır.

“Erdelhun, bu konuşmadan yalnızca 12 saat sonra 27 Mayıs günü gece saat 3’de tutuklanarak Harp Okulu’na götürülür. Ancak aynı gün Erdelhun’a cuntacı subaylar tarafından ‘Cuntanın lideri ol’ teklifi yapılır. O gün aldığı teklifi Erdelhun notlarında şöyle anlatır:

27 Mayıs günü öğleye kadar bazı subaylar gelerek bu hareketin (27 Mayıs darbesi) benim tarafımdan yapılmasının beklendiğini ilettiler. Fakat benim körü körüne hükümete bağlılığımın bu neticeyi verdiğini, kendime yazık ettiğimi iki saat içinde her şeyin olup bittiğini söylediler. Pek sevdiğim ve takdir ettiğim sınıf arkadaşım emekli bir korgeneral de 15-20 kadar subayla birlikte benim radyoya giderek beyanat vermemi, ihtilâlcilere iltihakımı ve bu işin başına geçmemi teklif etti. Bu ilgisine teşekkür ettim, fakat 15-20 saat evvel, yani dün Genelkurmay’da ihtilâl aleyhine konuştuğumu ve böyle bir hareketi asla tasvip etmediğimi söylediğimi ve halen mevkuf olup, ne sıfatta olduğumu bile bilmediğimi, hayatım pahasına da olsa böyle bir dönekliğin kabil olmayacağını söyledim ve reddettim.

“Bunun üzerine Yassıada Mahkemesinde yargılanan ve idama mahkûm edilen Erdelhun’un cezası daha sonra ömür boyu hapse çevrilmiştir. Bu cezası da, 1964 yılında Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel tarafından affedildi. Kayseri Cezaevi’nde iken ailesine yazdığı mektuplarda: ‘Çok şükür ki görev yaptığım süre içerisinde orduyu siyasete karıştırmadım. Bizim hakkımızda tarih karar verecek.’ demiştir.”

Gördüğünüz gibi, neler, neler yaşanmış. Allah, bu, din ve millet düşmanlarının sonunu getirsin inşaallah!

Okunma Sayısı: 808
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet Saraç

    27.5.2025 11:27:18

    Osman bey yakın tarihimize ışık tuttunuz.Tesekkurler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı