"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Âhirzaman ve depremler

01 Kasım 2011, Salı
Hadis kaynaklarında Âhir Zaman’la ilgili olarak “Fiten” veya “Melâhim” adı altında zikredilen hadis-i şerifler, bugünleri anlamada fevkalâde aydınlatıcıdır.
Bu hadis-i şeriflerde şu hususların birbirleriyle alâkalı olarak ve bilhassa mü’minleri ikaz için zikredildiğini ve mü’minlerin bunların hepsinden sakındırıldığını okuruz: (1) Şehirlerin büyük olması; (2) Yüksek binalar yapılması ve özellikle çölden ve taşradan gelen insanların yüksek binalar yapmada birbirleriyle yarışması; (3) Zinanın, çalgıcılığın çoğalması ve farklı isimler altında çok alkol alınması, hattâ bunların meşru addedilmesi; (4) Önü alınamaz hastalıkların ortaya çıkması; (5) Bilginin ve bilgisizce şahitliğin artması, fakat ilmin azalması; (6) Devlet veya kamu malının ganimet bilinmesi ve servetin belli ellerde yığılması; (7) Oburluğun ve neticede yağlanıp semirmenin artması; (8) Ölçü ve tartıda hilenin, aldatmanın, emanete riayetsizliğin artması ve güvenin kaybolması; (9) İnsan öldürme, kargaşa ve karışıklık, patlama ve savaşların çok olması; (10) Yere batma ve zelzelelerin çok fazla görülmesi.
Kur’ân-ı Kerim’de tarihte pek çok kavimlerin helâk edildiğini ve bu helâklerin kasırga, tufan, kum fırtınaları, yanardağ patlamaları ve depremler gibi “tabiat olayları” deyip geçtiğimiz hadiselerle gerçekleştiğini okuruz. Meselâ şu âyet, bunların hepsini bir arada anar: “... Kimisinin üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Kimisini korkunç bir patlama, bir çığlık bastırıverdi. Kimisini yerin dibine geçirdik. Kimisini de suda boğduk. Ama gerçek olan şu ki, bütün bunları Allah onlara zulüm olsun diye yapmadı; bilakis onlar, kendi öz canlarına zulmediyorlardı.” (Ankebût Sûresi/29: 40) Bu âyette helâk edilen topluluklar mutlak inkâr, şirk, zulüm ve günahlar içinde yuvarlanan topluluklar olmakla birlikte, benzer helâklere kısmî planda mü’minler de, belki daha fazla maruz kalırlar. Bunun üç önemli sebebi vardır: (1) İçtimaî hayat, bir organizmanın hayatı gibidir. Onun her bir boyutu diğer boyutlarıyla derinden alâkalıdır ve bir boyutta ortaya çıkan arıza, içtimaî bünyenin tamamını rahatsız edebilir. İlgili hadis-i şeriflerde Âhir Zaman’da yaygınlaşacağına dikkat çekilen yukarıdaki menfîlikler, birbirlerine ya sebep veya sonuçtur; her biri diğerlerini tetikler veya onların neticesinde, hattâ onlarla birlikte ortaya çıkar. Meselâ, deprem uzmanları depremlerden sonra çok konuşurlar ama, şu ana kadar hiçbirinin herhangi bir depremi yarım dakika öncesinden bile haber verdiğine şahit olmadık. Çünkü kâinattaki bütün diğer unsurlar gibi yer de Cenab-ı Allah’ın mutlak emri altındadır. Yerin altı sürekli hareketlidir ve bundan dolayı faylar kırılmakta, fakat aynı fay hattında -Erzincan, Adapazarı, Van’da olduğu gibi- birinin üzerinden çok geçmeden yeni depremler meydana gelmekte, demek ki, yeni faylar oluşmaktadır. Bu oluşumda şehirleri Cenab-ı Allah’ın rızasına rağmen büyük kurma, oralarda yüksek binalar yapma, yani yerin altını sürekli oyma ve şehirleşmede dengesizlik, atmosfere salınan gazlar, denizlerin altında nükleer denemelerde bulunma gibi fıtrata, Cenab-ı Allah’ın kurduğu sisteme ters faaliyetlerin rolü olmadığı inkâr edilebilir mi?
(2) Cenab-ı Allah (cc), musibetlerle mü’minleri günah ve hatalarından temizler; böyle musibetlerde vefat eden mü’minler şehid, telef olan malları da sadaka hükmüne geçer. Şu kadar ki, umumî musibet, umumî hata üzerine gelir, fakat böyle musibetlere uğrayan herkesin hatalı olduğu da asla söylenemez, çünkü böyle musibetler, açıkça zalim veya değil ayrımı yapmaz. Dolayısıyla, herkesin hatayı başkalarında değil, kendisinde bilmesi beklenir. Ayrıca, musibet, her zaman hata üzerine de gelmez; bazen de bilhassa bazı ferdlere manevî terakki için gelir.
(3) Allah, hatalarına başka türlü uyanmayan mü’minleri musibetlerle ikaz eder ve onlara kaybettikleri değerleri bir defa daha hatırlatır.
Kâinattaki her bir şey gibi hayattaki her bir hadise de, bize Cenab-ı Allah’tan bir mesajdır.
 Ali Ünal
Zaman, 31.10.2011
Okunma Sayısı: 4538
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı