ESKİ Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı dün 28 Şubat soruşturması kapsamında gözaltına alındı.
Karadayı’yla ilgili bugün ve önümüzdeki günlerde birçok yazı okuyacak, yorum dinleyeceksiniz. Bugün sizlere farklı bir Karadayı portresi çizmek istiyorum.
Karadayı, kamuoyunda Kastamonulu olarak bilinir. Ancak o aslen Tuncelili ve Tunceli’den çıkan ilk Genelkurmay Başkanı. Karadayı, silah arkadaşları dahil kamuoyundan bu bilgiyi yıllarca özenle sakladı. O, aslında bir Encümen-i Daniş üyesi olmasına rağmen, ANAP’ın iktidar olduğu dönemde muhafazakar bir kimliğe sahip olduğunu iktidar çevresine yayıyordu. Muhafazakar muhitlerde kendisinden sık sık bahsediliyor, “Suyun bu tarafı”ndan yani Anadolu’dan olduğu vurgulanıyordu. Dindar-muhafazakar kesimler Anadolulu olmayı her zaman çok önemsiyordu. “Suyun öte yakası” diye tarif ettikleri Trakya, dini anlayış ve yaşayışta Anadolu’ya göre lakayttı. Bu yüzden Karadayı’nın “dindar” bir asker olduğu vurgulanıyor, Genelkurmay Başkanlığı da önemseniyordu.
Aktulga, onun
sayesinde kaldı
Turgut Özal’a, Cumhurbaşkanlığı döneminde içinde daha sonra orgeneral rütbesine yükselecek olan Doğu Aktulga’nın da bulunduğu bir grup generali emekli etmesi tavsiye edilmişti. Aktulga ve ekibinin askeri müdahale yanlısı olduğu Ankara kulislerinde hep konuşuluyordu. Bundan rahatsız olan isimler de Turgut Özal’la görüşüp, Aktulga ile birlikte hareket edenlerin tasfiyesini istemişti. Özal onlara “Hayır” yanıtını Verdi. Özal da Aktulga’dan hazzetmiyordu ama ileri sürdüğü gerekçe ilginçti: “Terfi sırasını bozarsam İsmail Hakkı Karadayı da emekli olur.”
Seccade seriyordu
Özal ve ANAP çevresinde bu algının oluşmasının nedeni ise Karadayı’nın albaylığından başlayarak, yere seccade serdiğinin konuşulmasıydı. Karadayı’nın, bazı generallerin seccadesini serdiği, onlarla birlikte namaz kıldığı haberi Özal’ın aile çevresinden ortalığa yayılmıştı. Yayan isimlerden birinin de Korkut Özal olduğu o dönemlerde hep konuşuldu.
Ordudan atılmalar geri döndü
12 Eylül yönetimi, 1982 Anayasası’na konan bir madde ile YAŞ kararlarına yargı yolunu kapatmıştı. Bu durum Ağustos 1987 Şurası’na kadar hiçbir rahatsızlık nedeni olmamıştı. İlk defa 1987’de çoğunluğunu astsubayların oluşturduğu bir grup TSK’dan ihraç edildi. Suçları “örgüt üyesi olmaktı”. Ordudan atıldılar ama hiçbiri örgüt üyeliğinden yargılanmadı. Hatta haklarında tek bir dava bile açılmadı. “Bizleri niçin yargılamıyorsunuz” sorusuna Genelkurmay Başkanlığı hiçbir zaman yanıt veremedi. 1987 sonrası Genelkurmay bu sorulara muhatap olmamak için bu kez “disiplinsizliği, askeri hiyerarşiye, ast-üst ilişkisine uymamayı” gerekçe gösterip, ordudan ihraçları yapmaya başladı. Bu durum Em. Org. Doğan Güreş’in, Genelkurmay Başkanlığı’na gelişine kadar devam etti. Em. Org. Güreş’le birlikte, YAŞ’taki atılmalar sona erdi. Taa ki Karadayı’nın Genelkurmay Başkanlığı’na kadar. Karadayı dönemi, TSK’dan ihraçlarda rekorların yaşandığı bir dönem oldu.
“İrtica bizim ilgi alanımız”
Karadayı her ne kadar Darbeleri Araştırma Komisyonu’nda “Batı Çalışma Grubun’dan haberim yok” dese de 28 Şubat süreciyle özdeşleşen Batı Çalışma Grubu’nu kendisi kurdu. Türkiye genelinde fişlemeler yapmıştı. Cadı avına dönen raporların ardından da binlerce kişi devlet kurumlarından gerekçe gösterilmeden atılmıştı. O günlerde Karadayı, “Bu hükümet kuruluncaya kadar irticai faaliyetler bizim özel ‘görev’ alanımıza giriyordu. Bugünden itibaren sadece ‘ilgi’ alanımıza giriyor. BÇG gibi birçok çalışma grubu vardır, bunlar özel dönemler için kurulur ve sonra durur” ifadelerini kullanmıştı.
28 Şubat medyasını sevdi
28 Şubat sürecinde Karadayı’nın bir sözü Medya-TSK işbirliğini gözler önüne sermesi bakımından ilginçti. 6 Mart 1997 tarihli Hürriyet gazetesindeki haber bu açıdan önemliydi: “Son günlerde Başbakan Necmettin Erbakan’ın ‘geveze basın’ ve ‘yazdıklarının yüzde 90’ı yalan’ gibi ağır eleştirilere uğrayan Türk basını dün Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’nın ‘Basınımızla iftihar ediyoruz’ övgüsüyle karşılaştı.”
Mehmet Baransu, Taraf, 4 Ocak 2013