Şeriat-ı Garra, kelâm-ı ezelîden geldiğinden, ebede gidecektir. Nefs-i emmarenin istibdad-ı rezilesinden selâmetimiz, İslâmiyete istinad iledir, o hablü’l-metine temessük iledir. Ve haklı hürriyetten hakkıyla istifade etmek, imandan istimdad iledir. Zira Sâni-i Âlem’e hakkıyla abd ve hizmetkâr olanın, halka ubudiyete tenezzül etmemesi gerektir. Herkes kendi âleminde bir kumandan olduğundan, âlem-i asgarında cihad-ı ekber ile mükelleftir. Ve ahlâk-ı Ahmediye ile tahallûk ve Sünnet-i Nebeviyeyi ihya ile muvazzaftır.
Ey evliya-i umur! Tevfîk isterseniz, kavânîn-i âdetullaha tevfîk-ı hareket ediniz. Yoksa tevfîksizlik ile cevab-ı red alacaksınız. Zira ma’ruf umum enbiyanın memâlik-i İslâmiye ve Osmaniyeden zuhuru, kader-i İlâhiyenin bir işaret ve remzidir ki, bu memleket insanlarının makine-i tekemmülâtının buharı diyanettir. Ve bu Asya ve Afrika tarlasının ve Rumeli bostanının çiçekleri ziya-i İslâmiyet ile neşv ü nema bulacaktır.
Dünya için din feda olunmaz. Gebermiş istibdadı muhafaza için, vaktiyle mesâil-i Şeriat rüşvet verilirdi. Dinin meseleleri terk ve feda edilmesinden, zarardan başka ne faydası görüldü? Milletin kalp hastalığı, zaaf-ı diyanettir. Bunu takviye ile sıhhat bulabilir.
Bizim cemaatimizin meşrebi, muhabbete muhabbet ve husumete husumettir. Yani, beyne’l-İslâm muhabbete imdat ve husumet askerini bozmaktır.
Mesleğimiz ise, ahlâk-ı Ahmediye (asm) ile tahallûk ve Sünnet-i Peygamberî’yi ihya etmektir. Ve rehberimiz Şeriat-ı Garra ve kılıcımız da berâhin-i kàtıa ve maksadımız i’lâ-i kelimetullahtır…
Bediüzzaman Tarihçe-i Hayat, s. 68
LÛGATÇE:
abd: kul.
âlem-i asgar: en küçük âlem.
cihad-ı ekber: en büyük cihad, nefisle yapılan mücâdele.
evliya-i umur: idareciler, iş başında bulunanlar.
hablü’l-metin: sağlam ip.
istibdad-ı rezile: alçakça baskı, tahakküm.
kavânîn-i âdetullah: İlahî âdet olarak devam eden, Allah’ın kâinata koyduğu kanunlar.
kelâm-ı ezelî: ezelî söz, varlığının başlangıcı olmayan Allah’a ait olduğu için manen ezelî olan söz.
memâlik-i İslâmiye ve Osmaniye: İslâm ve Osmanlı memleketleri.
Sâni-i Âlem: bütün âlemi san’atla yaratan Allah.
Şeriat-ı Garra: parlak şeriat; İslâmiyet.
tahallûk: ahlâklanmak.
temessük: yapışma, sarılma, sıkıca tutma.
tevfîk: Allah’ın yardımı, başarılı kılması.
tevfîk-ı hareket: uygun hareket.
ubudiyet: kulluk.