...Kur’ân-ı Mukaddes’in düsturları ünvanıyla gösterseniz ve hükümlerinize me’haz edinseniz ve düsturlarını tatbik etseniz, acaba bu kadar fevaidi ile beraber ne gibi bir şey kaybedeceksiniz?
Yaşasın Kur’ân-ı Kerîm’in Kanun-u Esasîleri!
[1 Mart 1325, Volkan, Sayı: 73, Sayfa: 1-2.]
Ey Mebusan!
Uzunluğu ile beraber gayet muciz birtek cümle söyleyeceğim; dikkat ediniz. Zira, itnabında, yani uzunluğunda îcâz var. Şöyle ki:
Cumhuriyet ve demokrat manasındaki* Meşrûtiyet ve Kanun-u Esasî denilen adalet ve meşveret ve kanunda cem-i kuvvet, bu ünvanla beraber asıl malik-i hakikî ve sahib-i ünvan-ı muhteşem olan ve müessir ve adalet-i mahzayı mutazammın bulunan ve nokta-i istinadımızı temin eden ve Meşrûtiyeti ve Cumhuriyeti bir esas-ı metîne istinad ettiren; ve evham ve şükûk sahibini varta-i hayretten kurtaran; ve istikbal ve ahiretimizi tekeffül eden; ve menafi-i umumiye olan hukukullahı izinsiz tasarruftan sizi tahlis eden; ve hayat-ı milliyemizi muhafaza eden; ve umum ezhanı manyetizmalandıran; ve ecânibe karşı metanetimizi ve kemalimizi ve mevcudiyetimizi gösteren; ve sizi muaheze-i dünyeviye ve uhreviyeden kurtaran; ve maksat ve neticede ittihad-ı umumîyi tesis eden; ve o ittihadın ruhu olan efkâr-ı ammeyi tevlid eden; ve çürük mesâvî-i medeniyeti hudud-u hürriyet ve medeniyetimize girmekten yasak eden; ve bizi Avrupa dilenciliğinden kurtaran; ve geri kaldığımız uzun mesafe-i terakkîyi, sırr-ı i’caza binaen, bir zaman-ı kasîrde tayyettiren; ve Arap ve Turan ve İran ve Samîleri, yani beraber olanları tevhid ederek az zaman içinde bize bir büyük kıymet verdiren; ve şahs-ı manevî-i hükûmeti Müslüman gösteren; ve Kanun-u Esasînin ruhunu ve On Birinci Maddeyi muhafaza ile sizi hıns-ı yeminden (yemin bozmaktan) kurtaran; ve Avrupa’nın eski zann-ı fasidlerini tekzip eden; Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın hatemü’l-enbiya ve Şeriatının ebedî olduğunu tasdik ettiren; ve muharrib-i medeniyet olan ve anarşiliğe yol açan dinsizliğe karşı set çeken; ve zulmet-i tebâyün-ü efkârı ve teşettüt-ü ârâyı safha-i nuranîsiyle ortadan kaldıran; ve umum ulema ve vaizleri ittihad ve saadet-i millete ve icraat-ı hükûmeti meşrûta-i meşrûaya hadim eden; ve adalet-i mahzası merhametli olduğundan anâsır-ı gayr-i müslimeyi daha ziyade telif ve rabteden; ve en cebîn ve âmî adamı en cesur ve en has adam gibi hiss-i hakikî-i terakkî ile ve fedakârlık ve hubb-u vatanla mütehassis eden; ve hâdim-i medeniyet olan sefahet ve israfattan ve havâic-i gayr-i zaruriyeden bizi halâs eden; ve muhafaza-i ahiretle beraber imar-ı dünya etmekle sa’ye neşat veren; ve hayat-ı medeniyet olan ahlâk-ı hasene ve hissiyat-ı ulviyenin düsturlarını öğreten; ve her birinizi, ey mebuslar, elli bin kişinin takaza-i hakkında, yani haklarını sizden dâvâ etmekte tebrie eden; ve sizi icma-ı ümmete küçük bir misal-i meşrû gösteren; ve hüsn-ü niyete binaen a’malinizi ibadet gibi ettiren; ve üç yüz milyon Müslümanın hayat-ı maneviyesine suikasttan ve cinayetten sizi tahlis eden ol Kur’ân-ı Mukaddes’in düsturları ünvanıyla gösterseniz ve hükümlerinize me’haz edinseniz ve düsturlarını tatbik etseniz, acaba bu kadar fevaid[i] ile beraber ne gibi bir şey kaybedeceksiniz? Vesselâm.
Yaşasın Kur’ân’ın kanun-u esasîleri!..
Said Nursî
* “Cumhuriyet ve demokrat manasındaki” ibaresi, 1954 (Osmanlıca teksir) ve 1957 (Latin harfli) nüshalarda yer almaktadır.
Eski Said Dönemi Eserleri, Makalat, s. 47
Lûgatçe:
adalet-i mahza: Tam adalet, gerçek ve kusursuz adalet.
anâsır-ı gayr-i müslime: Müslüman olmayan topluluklar, milletler.
cebîn: Korkak, cesaretsiz.
cem-i kuvvet: Kuvvetin toplanması.
ecânib: Ecnebîler, yabancılar.
ezhan: Zihinler.
fevaid: Faydalar.
hâdim-i medeniyet: Medeniyet yıkan, medeniyeti tahrip eden.
îcâz: Az sözle çok şey anlatma.
kanun-u esasî: Temel kanun, anayasa.
malik-i hakikî: Gerçek sahip.
manyetizma: Telkin ve hipnoz yolu ile birini tesir altına alma.
me’haz: Kaynak; bir şeyin alındığı, çıkarıldığı yer.
mesâvî-i medeniyet: Medeniyetin fenalıkları, kötülükleri.
muaheze-i dünyeviye ve uhreviye: Dünya ve ahiret sorgusu.
muciz: Kısa, özlü.
muharrib-i medeniyet: Medeniyetin yıkıcısı.
mutazammın: İçine alan.
şükûk: Şekler, şüpheler.
tahlis: Kurtarma.
teşettüt-ü ârâ: Görüş dağınıklığı.
varta-i hayret: Hayret uçurumu, şaşkınlık çukuru.
zulmet-i tebâyün-ü efkâr: Fikirlerdeki zıtlık ve uyuşmazlık karanlığı.