"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hocaların cehli (2)

Şemseddin ÇAKIR
28 Nisan 2017, Cuma
İlmin irşadı insana yetmez mi, hakikaten buna rağmen cahil veya daha kötüsü hain nasıl olabilir?” gibi soruları çok duyarız, cevap ve çaresi nedir?

Bunun bir vakıa olduğunu geçen yazımızda söyledik, zira “Yılan su içer, fakat zehir akıtır, arı su içer bal akıtır” denilmiştir. Demek adamın karakteri bozuksa, ilim ne yapsın? Halk arasında “Tahsil insanın cehaletini alır, karaktersizliği bakî kalır” denir.

Bediüzzaman Hazretleri, Divan-ı Harb-i Örfî isimli eserinde bu durumu şöyle tesbit etmiştir: “Kat’iyyen hükmediyorum: Şimdiye kadar noksaniyetimiz ve tedenniyatımız, su-i ahvalimiz dört sebepten gelmiş: 

1. Şeriat-ı garrânın adem-i mürâât-ı ahkâmından, 

2. Bazı müdâhinlerin (dalkavuk âlimlerin) keyfemâyeşâ su-i tefsirinden, 

3. Zâhirperest âlim-i câhilin veyahut câhil-i âlimin taassubat-ı nâ-bemahallinden, 

4. Su-i talih cihetiyle ve su-i intihap tarikiyle müşkilü’t-tahsil olan Avrupa mehasinini (fen ve teknolojisi) terk ederek, çocuk gibi hevâ ve hevese muvafık zünub ve mesâvî-i medeniyeti tuti gibi taklittendir ki, bu netice-i seyyie zuhur ediyor.

Ayrıca  ilmin kapısı olan Hz. Ali ulema-i sûdan (fena âlimler) bahseder ve tüyler ürperten şu ifadeyi beyan eder: “Sema ve arz arasında en kötü şey, fena âlimlerdir.” Böylece ilminin gereğini icra etmeyen dalkavuk bir âlim; zâlimden daha zâlim, cahilden daha cahil olmuyor mu? Demek anlaşılan o ki bazı kaos dönemlerinin baş sorumlusu âlimlerdir, onların mazeret üretme lüksleri yoktur. Millete verdikleri “Namusluca yaşamaya yok ise imkân/ Kahramanca ölmek mümkündür her zaman” sözüne başta kendileri uymalıdır.

Son zamanlarda böylesi ulema-i sû sınıfına giren bazı cahil âlimlerin Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’ne dil uzatması, bir takım tahkirlerde bulunma hadsizlik, küstahlık ve namertliktir. Bu söze masadak olan ulema-i sû’ya en bariz misaller yukarda verildi, herkes bunlardan payına düşeni alsın, almalı! Kimse ispatsız iftiralarla kendini kurtaramaz, bu kalleşliklerinin kimin işine yaradığını biz çok iyi biliyoruz, onlar da düşünüp titresinler, onların akıbeti her iki dünyada da rezil rüsva olmaktır.

Ebu Cehil de 5 dil bildiği ve Mekke’nin en bilginlerinden olmasına rağmen kendine “Ebu Cehil” denmiş, neden? Bir kısım düşünürler de “Bazı hocaların öyle bir cehli var ki izalesine tahsil yetişmez” demişler. Evet, öyledir, çünkü yanlış bildiği halde doğru zannederek araştırma lüzumu bile hissetmiyor. Halbuki zavallıya dürbünün tersinden baktırmışlar, haberi yok. Cehil hiçbir şey bilmemek değil, her şeyi bildiğini zannetmektir.

Yine “Bir kısımlarının tahsili cehaletini arttırır” denilmiş. Eğer bir kimsenin ilmi aklından çok veya aklı ilminden çoksa, o ilmin hakkını verip dengeyi kuramaz ve cehle döner.

Vehbî ilme mazhariyeti dünyaca tahakkuk etmiş olan bir zâtı, titrini ileri sürerek itibarsızlaştırmak isteyenin, sadece aklından değil, vicdan ve imanından  zoru vardır. Bu zevat ilmin kesbî ve vehbî diye ikiye ayrıldığını ve Bediüzzaman’ın ilminin vehbî olduğunu bilmiyor mu?

Bediüzzaman, İstanbul’a ilk gelişinde kaldığı Fatih’teki Şekerci Hanı’nın kapısına, “Burada her suale cevap verilir, her müşkül hallolunur, fakat sual sorulmaz” şeklinde bir dâveti asarak âdeta ilim erbabına meydan okumasını bu nâdanlar hiç mi işitmedi? Buna rağmen inadından vazgeçmeyene hangi sıfatı takdim etmek lâzım? Bana sorarsanız böyle bir inat ve ihanetin yanında cahillik bile  masum kalır.

Eğer bu kişi veya kişiler Kitab-ı Mukaddescilerce veya bazı dış veya iç mihraklarca finanse edilip okutulmuşsa, yani eleman olarak yetiştirilmişse, ki böyle yetiştirilen çok anlı şanlı hocalar veya ilahiyatçılardan söz edilir. Ben düğmeye basılınca Bediüzzamana saldırıya geçenlerin bu türden olduğunu ismen de biliyorum, fakat ifşa etmek istemiyorum. İnşallah ıslâh-ı nefs etmelerini bekliyorum. Zira Efendimiz (asm) de münafıkları ifşa etmemiş.

Kısacası “tahsilli cahil mi daha tehlikeli, tahsilsiz cahil mi?” denilse, ne dersiniz?

Benim cevabım; “Tahsilli cahil olur zira eylesem tutiye (papağana) tâlimi kelimat sözü insan olsa da özü yine hayvandır”.

Bir de cehaleti dörde ayırırlar: Cahil, zır cahil, zır zır cahil ve hınzır cahil… Bunlardan en tehlikelisi tahsilli olan zır zır cahil olup bu aynı zamanda cehl-i mürekkeptir. Daha kötüsü de hınzır cahil olduğu izahtan varestedir...

Bunların hepsi tamam da bunların başka sebepleri nedir? denirse, ben birkaç sebep sıralayayım:

a- Bunların kapasitesi ve kişilikleri zayıf ve kompleks veya doyuma ulaşmamış hırsları vardır, yani daha kişiliklerini bulamamışlar. 

b- Bunların bir kısmı dinde sathî, muhakeme-i akliyede nakıs, heyecanı fazla, muhakemesiz Müslümanlardır ve Bediüzzaman bunlara anarşist nazarı ile bakar, zira “idrak ayinesi pas tutmuş ise, hiçbir tecelliye mazhar olamaz gönül, bir süflîye yas tutmuş ise ulvî duygulardan zevk alamaz” demişler. Hatta âyet-i kerime onları hayvandan aşağı düşürüyor.

c- Efendimiz’in (asm) “Bir şeye düşmanlıkta haddi aşmayın, kör ve sağır olursunuz” buyurmuştur.

d- Bakış acısı veya konumu yanlışsa hep cehalet hesabına geçer…

Allah bunları ya ıslâh etsin ya def etsin.

Bir milletin felâketi âlimlerin zilleti, amirlerin zulmetiyledir, Bediüzzamanın ifadesi ile “istibdad-ı ilmî istibdad-ı siyasînin veled-i nameşrudur”.

İlmi kötüye kullananlar altın kupa içinde zehir sunuyorlar.

Yine menfaatperest bir hoca insanlık için bir sürüye saldıran kurttan daha tehlikelidir.

Bu çerçevede, diyebiliriz ki, Bediüzzaman’a düşman olanlar netice itibarı ile; İdbar korkusu ile ikbal uşaklığı yapan, dinini dünyaya satan ulema-i sûdandır. Onların şerrinden Allah’a sığınacağız ve “Hidayet senden olmazsa dirayet neylesin yâ Rab/ Arapça bilse de bu Cehil’e âyet neylesin yâ Rab” deyip metanet ve dirayetle mücahede ederek sabredeceğiz, zira Allah sabredenlerle beraberdir.

Kur’ân’ı Kerîm Rabbanî bir mesaj olup hakkı ile bilinmesi bir ferdin veya küçük bir topluluğun iktidarından hariçtir.

Okunma Sayısı: 2689
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rüstem Garzanlı

    28.4.2017 10:56:29

    Şemseddin hocam; kitaptan dem vurmuşsun,sözlerinin aksi ile muamelle eden gafillere güzel cevap vermişsin. Hisiyatımıza da tercüman olmuşsun. Allah razı olsun...

  • Yahya YILDIZ

    28.4.2017 10:56:03

    Medyatik tahsilli cahilleri, kendilerinin anlayacakları dilde susturucu ve vurucu izahlar yaparak ne mal olduklarını, bunu yaparken ilk makalesinde ifade ettiği ve kendisinin de dahil olduğu "ilmin ve gerçek âlimleri tenzih" ettiğini ifade ederek ortaya koyan değerli, kıymetli ve tahkik ehli olan muhterem Şemseddin Bey hocamıza bu şerefli, haysiyetli ve cesurca yazılarından dolayı canı gönülden tebrik ve dua ediyor ve aynı zamanda ilmin izzet ve şerefini koruyarak yaptığı çıkışlarla da bu milleti İslamiyeyi bilerek ve isteyerek iğfal etmek isteyenlerin kalb ve kursaklarına-eğer imanları varsa- manevi bir korku bırakması her türlü takdirin üzerindedir...Binlerce barekallah...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı