"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İhtilâlcilerin sivil anayasa vaadi

Şükrü BULUT
04 Haziran 2025, Çarşamba
Bediüzzaman, muhali talep etmeyi; kişinin, kendisine zararı olarak ifade eder. Konumuz her yönüyle tartışmaya çıkıyor.

12 Eylül İhtilâli’nin yakın tarihimizin en büyük cinayetlerinden olduğunu kabul etmeyenler, buradaki ifadelerimizi anlamada elbette zorluk çekeceklerdir. Yazımızda tarafgirliğe, duygusallığa ve magazinselliğe girmeden; mantık düzeyinde kalmaya inşaallah gayret edeceğiz.

“12 Eylül” dediğimiz hadisenin, küresel çerçevede ittifak etmiş Neoliberal ve Neocon koalisyonun, Marksist Kemalistlerin yardımıyla gerçekleştirdikleri bir cinayet olduğunu çokça ifade ettik. İhtilâlin Türkiye kahramanları arasında bulunan askerler ve sivillerin, ABD’deki küresel ihtilâlcilerle ve Pentagon’daki Troçkistlerle olan irtibatları, bundan sonra yoğunca yazılacaktır. Bize göre Neoliberaller, deşifre olmamak için bölgedeki mıntıka temizliklerine hız vereceklerdir.

Türkiye’nin 12 Eylül sürecine girişinde dahli olmuş, sonra on yıla yakın Dünya Bankası’nda eğitim almış kişiyi rehber edinmiş, ANAP’ın mirasına sahip çıkmış, hatta partilerinin kuruluşunda eski Diyanet İşleri Başkanını, ihtilâlin başı olan cuntacıya fetva için Marmaris’e göndererek oradan gelen emirlere harfiyen uymuş bir siyasî hareket, yani AKP;  milletin iğfalinden ve müşevveşiyetinden yararlanarak sivil anayasa vaadinde bulunuyor. Ve hayatları darbecilere itiraz, demokrasiye yardım ve millî birlik-beraberliğe gayretle geçmişleri de, kabulü gayr-i mümkün duaya amin demeye çağırıyor. 

Fıkıhtaki meşhur kaideyi biliyoruz. “El-Katilu La Yerisu” (Miras için katleden, verasetten mahrumdur.) İhtilâlin, demokrasimizin katli olduğunda müttefik olduğumuza göre, bu cinayeti işleyenlerin masumiyetine inanarak tam çeyrek asırdır istibdadın bekçiliğini yapan AKP’nin bu oyalamasına müsamaha ile bakanlardan demokrasi davacı olmayacak mı? 

Bu tiyatroyu 2010 yılında da sahnelemişlerdi. 12 Eylül’ü mahkûm etme sloganıyla referanduma gittiklerinde, “Timur’un ikinci fili” ile dönenler, kendilerine yardımcı olan dinî cemaatleri kendi iktidarları uğruna fedadan çekinmemişlerdi. Risale-i Nurları ölçü edinmiş Yeni Asya’nın demokrasi karşıtlarına verdiği mücadeleyi Çin’deki sağır sultan da bilir. İşte 1960 ve sonrasında Sivas Toplama Kampı… İşte 12 Mart’ta Gürler’le hücuma geçmiş Marksist Kemalistlerin püskürtülmesi… İşte 12 Eylül Darbesi’nin dayattığı referanduma yaptığımız itirazın neticesinde basın tarihinin en büyük mahkûmiyetiyle 470 gün neşirden menimiz ve 12 Eylül’ün bir parçası olan 15 Temmuz sürecine vâki olan itirazımızla, Risale-i Nurların basımının gasbı hikâyesi ile basın ilân hakkımızın zalimce elimizden alınması… Bütün bu olaylarda, demokrasi karşısında bir avuç demokrat solcu ile kalmışız. Bu milletin imanına Risale-i Nur ile yardıma koşan Nur Talebeleri için hürriyet de çok önemliydi.

Müteharrik-i bilvasıta olan AKP hükümeti, 12 Eylül’ün meyvesi ve bekçisi olduğunu unutturarak, ihtilâl sonrasındaki tahriplere –güya– itiraz ederek hem efendilerinin ve hem de kendisinin ömrünü uzattırma sevdasında… Tam yirmi beş sene… Darbecilerin istibdat uğruna kurdukları düzene sahip çıkarak geliyorlar… 12 Eylül Anayasası’nın ilk dört maddesini kutsayarak Türk milletinin önüne çıkmak istiyorlar. Yargı bağımsızlığını, üniversitenin ilmî bağımsızlığını, hekimlerimizin şifa noktasındaki tecrübe/hikmet serbestiyetini, millete yardım ve işleri kolaylaştırma niyetiyle kurulmuş STK’ların hareket bağımsızlığını, demokrasilerde muhalefet hakkından ve adaletten sonra en önemli hak olan neşriyat bağımsızlığını ve ailelerin çocuklarını inançlarına/kültürlerine göre terbiye etme bağımsızlığını milletimizin elinden almış 12 Eylül’cülerin hangi tahribini tamir etmiş, “sivil anayasa(!)” sevdalısı AKP hükümeti, söyler misiniz? Bu yetmemiş, gelişen teknoloji ile milletimizin henüz eline ve cebine girmeyen alın terini, globalcilere  peşkeş çekmiş… Fert bazında halkımızı; hem Avrupa’nın, hem de Asya’nın en fukara ve bankalara borçlu musibetzedeleri haline getirmiş, AKP’nin kurmayları… 

Atatürkçülüğü anaokulundan üniversiteye kadar ritüel olarak yaşatırken; milletin alın teriyle işleyen TRT’de ve diğer kurumlarda ders veren AKP, sivil anayasa meselesini tamamen rafa kaldırmak zorundadır. Milletimizi ırk/dil cihetiyle, inançları itibariyle, diğer sınıflarıyla atomize etmiş bir 12 Eylül’ün günbatımında bu meselenin gündeme getirilmesi, milletle istihzadır. Milletlerin sivil anayasaları için önce millî birlik-beraberlik, sonra uhuvvet, daha sonra korkusuz zeki temsilciler gerekiyor. Bunların hiçbirisinin olmadığı bir zamanda sivil anayasadan bahis, abesle iştigaldir. 

Okunma Sayısı: 1045
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • receb

    5.6.2025 00:15:40

    12 eylül hakkında yazılanlar ve planlar şöyle veya böyle somut delillere dayanmıyor.Haydi diyelim ki bunlarla vaktimizin çoğunu geçireceğiz.O zaman 4, meseleyi nereye koyacağız.Bizim vazifemiz hani iman hizmetiydi.Siyasete bu derece manen dalmak doğru mudur diye sormadan edemiyor insan.

  • receb

    5.6.2025 00:13:02

    Eğer devamlı demokrasi kavramını çok kullanır bunu da sorgulamadan ve üstadınsözlerini ve yazdıklarını düşünmeden devamlı tekrarlarsak bir ezberi tekrarlarız.Burada hernekadar mantık çerçevesinde kalınacağından bahsediliyorsa da aslında bir açıdan bakıldığında komplo teorileri de anlatılıyor.Zira anlatılanlar bir hayali ve isbatlanamayan arkaplan gibi.

  • receb

    5.6.2025 00:09:30

    Liberal demokrasinin hürriyet kavramı bizce sorunlu.Zira "Başkasına zarar vermedikten sonra dilediğini yapabilirsin" der.Oysa ki İslami hürriyette kendine de zarar vermek yasaktır.Liberal demokrasi uygulamasında meclisin kanun düzenlemeleri açısından sınırları yine liberal hürriyetlerdir.Oysaki dindar cumhuriyetin öyle mi.Cenab ı Hakk ın vazettiği kaideler dindar cumhuriyette dikkate alınmalıdır.

  • receb

    4.6.2025 23:58:58

    Bir defa Emirdağ lahikasında üstadımız " Dördüncü meseleyi çok defa pkuyunuz" demiş.Ben nur talebesi olmaya çalışan biriyim.Benim için ölçü Risale i Nur daki yazılanlar ölçüler ve üstadımızın beyanlarıdır.Sonradan üretilen kelime ve kavramlara ve oluşturulan paradigmalara mesafeli ve sorgulayıcı bakarım.

  • Enes

    4.6.2025 17:01:20

    Tarihi tek parametreden yorumlamak mümkün değildir. Zamanın şartları, fırsatları da tarih yazılırken önmeli birer aktördür.

  • Semih

    4.6.2025 16:41:51

    Yorumculardan Semih Bey’e… Ümit ederim ki sayın yazar, demokrasi açısından muallel olan düşüncelerinize cevap verir. Şu kadarını arzederim ki, yazarımız elli-altmış senelik bir marksist projeden bahsediyor. Bukalemunvari siyasetler, millete verilen rüşvetler, özalın dindar geçinmesi ve akp nin başöryüsünü kullanması, 12 Eylül projesi gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Önceleri asker vesayeti cardı, bu gün küreselcilerin mutlak diktatörlükleri geçerli. Diktatörün asker veya sivil kökenli olması çok da önemli değildir.

  • Hüseyin İlhan

    4.6.2025 14:55:00

    'Ben anayasa tanımam,diyen,siyonsit katillere her trülü yardım ve yataklığı yapacak kadar vicdan,iz'an yoksununa güvenerek yeni anayasa yapacaklar amma muhalefet vs. mani demek vicdansızlığın danişkasıdır. 28 Şubat zalimleri,emperyalistlerle ortak olanalrın bu millete de ,dine ve dindara da ,insanlığada zerre faydası olmaz,olmadığı da 'O BELEDİYE KİME AİT,diye herzeleri ile ortada değil mi. Sank o belediye ülke sınırları dışında. Ya da kendi partisinden belediye ise hak,hukuk,kanun ayrı,muhalefet olunca ayrı ki bu cinayetin de alasıdır.

  • Müjdat Bayar

    4.6.2025 14:29:45

    Düşüncelerinizin kaahir ekretiyetine katılmakla birlikte merhum Özal'ı sadece pasif bir siyasi figür olarak addetmenize itiraz ediyorum. Özal'ın da hataları vardır tabii ki. Bazıları kabul etmese de Demirel'in de 28 Şubat'ta büyük hataları vardır. Şu da acı bir gerçek: AKP'nin hata, suç ve hukuksuzlukları mezkûr zevatınkileri belki yüze katlar.

  • HASAN DOĞAN

    4.6.2025 10:19:41

    Bu yazdığınız hususlar inşaallah tam da bu dönemde cesur manşetlerle gazetemize de yansır diyelim inşaallah.Yoksa iç sayfalar ve köşe yazılarında tam bir hürriyet ve meşrutiyet müdafaası olur,ancak manşetlerde ise istibdada sessiz kalınmış olunur....

  • Hüseyin T

    4.6.2025 08:35:35

    (2)Gerçek bir anayasa için; milli birlik, toplumsal barış ve geçmişle yüzleşme şarttır. Bunlar yokken bu tartışma "milletle alay" anlamına gelir.

  • Hüseyin T

    4.6.2025 08:34:32

    (1)Mevzunun sibak ve sivakina muttali olmadan bugünü anlamak mümkün değil.Bunun için kıymetli yazarımız,her zaman olduğu gibi problemlerin asıl kaynağına inerek vuzuha kavuşturmaktadır. Çünkü 12 Eylül Darbesi, Türkiye demokrasisinin katili ve neoliberal/küresel güçlerce desteklenen bir cinayettir. AKP, bu darbenin mirasçısı ve bekçisi konumunda olup kökleri 12 Eylül rejimi ve Dünya Bankası bağlantılı kadrolarla ilişkilidir. 25 yıldır darbecilerin kurduğu düzene (anayasanın ilk 4 maddesi dahil) ve tahribatlara (yargı/üniversite/basın özgürlüğü gaspı) sahip çıkmıştır. 2010 referandumunda olduğu gibi, "sivil anayasa" vaadiyle tarihsel rolünü gizleyerek milleti oyalama taktiğini sürdürmektedir.Bütün bunlardan dolayı ; darbenin mirasını koruyan, toplumu atomize eden ve temel özgürlükleri iade etmeyen bir iktidarın "sivil anayasa" iddiası samimiyetsizdir.

  • Süleyman

    4.6.2025 05:46:07

    Yirmi üç senedir, başkaları mı ülkeyi yönetiyorlardı. Cinayetin ortakları mahkemede kadılık yapacaklar. Vah milletim vah.

  • Hikmet

    4.6.2025 05:44:15

    Kediye ciğeri emanet etmek, mantığa aykırıdır.

  • receb

    4.6.2025 00:48:30

    1980 öncesi Türkiye yi bilirsiniz burada yaşadıysanız.Yokluklar ülkesiydi.Çok az üretim vardı.Özal ın icraatlarıyla bolluk dönemi başladı.Ancak onun da elinde sihirli değnek yoktu.Pahalılık Rahmetli Özal ı ve ANAP ı puan olarak çok düşürdü.Sonrası ise malum 90 lı yıllar.

  • receb

    4.6.2025 00:45:35

    Turgut Özal a karşı biraz haksızlık ettiğinizi düşünüyorum.Kendisini bazı hataları vardı.Ancak bu ülke için iyi birşeyler yapmaya çalıştı.Evren i birçok defalar dinledim.Özal a izin verdiklerine binpişman beyanatları vardı.Zira Özal ondan daha fazla siyasi zekaya sahipti ve bir çok konuda evren i de idare ettiği kanaatindeyim. Evren beyanatlarında Özal ın muhafazakarlığından rahatsızdı.Ancak halk seçtiği için kabullendi.Kendisinin onun seçilmesini zinhar istediğini düşünmüyorum.

  • receb

    4.6.2025 00:40:37

    Siz sedece toplum üzerindeki baskıdan bahsediyorsunuz.Ancak makro açıdan bakıldığında halkın seçtiği seçilmişler üzerinde anayasayla kurulmuş bir vesayet rejimi vardı.İşte beğenmediğiniz referandum süreçleriyle, ve Genelkurmay başkanının statüsünün değişmesiyle daha birçok anayasa ve kanuni değişikliklerle ki Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi de buna dahildir o vesayet rejimi ortadan kalktı. Es geçtiğiniz nokta burası. O beraber karşı geldiğinizi söylediğiniz solcular da belirli zamanlarda destek verdiler.Onlar sizden farklı olarak belirli zamanlarda hükümetin mücadelesine belli konularda destek verdiler.

  • receb

    4.6.2025 00:33:13

    28 Şubat postmodern darbe süreci aslında birden başlamadı.12 Eylül 1980 den hatta daha öncesinde 1961 anayasa düzeniyle kurulan vesayet düzeninin bir devamıydı.Başörtüsü yasağının Kur an kursları ve imam hatiplerin orta kısımlarını kapatmanın ve dindar kamu çalışanları üzerindeki kurulan baskını en yoğun haliydi sadece.O tarihlerde yapılanlar hepimizi malumu ve o tarihlerdeki Yeni Asya yı hergün okuyorduk.

  • receb

    4.6.2025 00:29:24

    Hatırlarsanız bir e muhtıra yayınlanmıştı kime karşı acaba ve niçin.Tabiiki sayın Gül ün muhtereme hanımının başörtülü olmasından dolayı laiklik vurgusu yapılarak.Hani sözde değil özde laiklik vurgularıyla.Sonuçta hükümet isabetli bir kararla ertesi gün seçim kararı aldı.Vesayet odakları seçim sonucuna karşı çıkamamıştı.Hatırlarsanız vesayet odakları hafta sonları TRT den bildiri yayınlardı o zamanlar.Acaba neden

  • receb

    4.6.2025 00:24:21

    Abdullah Gül ün meclis tarafından seçilme sürecinde meclisteki partilerin , parti bazında tutumların sizin bazı iddialarınızı dayanaksız bırakıyor hocam.Meseleye yine kendi pencerenizden bakmışsınız.Maalesef mi desem.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı