Tek tek her bir ferdi ve toplumun genelini sıkı sıkı bağlayan çeşit çeşit istibdatların kayıt ve zincirleri nasıl açılıp dağıtılacak?
Bunun için Bediüzzaman’ın gösterdiği formül, iki temel esasa dayanıyor: meşveret ve hürriyet. Ve ikisini de “şer’iye” sıfatını ekleyerek zikrediyor.
Zira meşveretin de, hürriyetin de gerçek anlamlarıyla anlaşılıp yaşanabilmesi, İslâmın gösterdiği ölçülere göre tanımlanıp yorumlanmalarına ve o şekilde uygulanmalarına bağlı. Onun için Said Nursî, tâ meşrutiyet günlerinden itibaren yaptığı izahlarda ısrarla hep “hürriyet-i şer’iye” ve “meşveret-i şer’iye” ifadelerini kullanıyor.
Meşveret-i şer’iyenin çeşit çeşit istibdat kayıt ve zincirlerini açıp dağıtabilmesi için ise, imandan kaynaklanan şehamet, cesaret ve dirayetle yine imanın getirdiği şefkatin bir araya gelmesi ile doğacak olan hürriyet-i şer’iyeye ihtiyaç var.
Hürriyeti “imanın bir hassası” olarak niteleyen Bediüzzaman, bu imanın hürriyet-i şer’iyeyi netice veren iki tezahürünü kısaca şöyle ifade ediyor: Allah’tan başka kimseye boyun eğmemek ve Allah’ın yarattığı hiçbir şeye zulmetmemek.
Şehamet, cesaret ve dirayet gibi kelimelerle ifade edebileceğimiz birinci haslet, hakkın hatırını hiçbir şeye feda etmeyip, gerekirse bu uğurda her türlü baskı ve tahakküme karsı tavır koymak ve mücadele etmek olarak tezahür ediyor.
İkincisi ise, başkasından kaynaklandığında boyun eğmeme iradesinin gösterildiği baskı ve tahakkümleri bizzat yapmaktan da kaçınıp, yaratılmışlarla şefkat, merhamet ve muhabbet eksenli bir muhatabiyet ilişkisini sonuç veriyor.
Ve ikisinin bir arada mezcedilmesi, şehamet ve cesaretin haşinlik ve gaddarlığa, şefkat ve merhametin de acziyet ve zaafa dönüşmesini engelleyen bir dengeyi sağlıyor. İşârâtü’l-İ’caz’da Fatiha Suresi tefsir edilirken kuvve-i gadabiyenin tefrit mertebesi olan korkaklık ile, ifrat mertebesi olan tehevvür arasında, sırat-ı müstakîmi ifade eden şecaat mertebesiyle anlatılan orta çizgi.
Bu çizgi, hakkın hatırını müdafaa ederken gösterilmesi gereken dirayeti, bu hedefe de zarar verebilecek gereksiz sertliklerden koruyan şefkatle dengelerken, şefkat ve merhamet duygusunun yersiz kullanımıyla haksızlığa müsamaha gösterip göz yumma, hatta boyun eğip teslim olma gibi hallere düşülmesine de izin vermiyor.
Çeşit çeşit istibdatların kayıt ve zincirlerini açıp dağıtacak bir meşveret-i şer’iye de, ancak bu manalara uygun hürriyet-i şer’iyenin hakkıyla yaşandığı bir zemin ve ortamda başarılabiliyor.