"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu çağda din yorumunda Diyanet tekeli mi?

Ahmet BATTAL
04 Haziran 2025, Çarşamba
Diyanet İşleri Başkanlığı Kanununun 6. maddesi, Mushafları İnceleme ve Kıraat Kuruluna, sadece Mushaflar ve mealli Mushaflar için, ama mealine karışmaksızın, şöyle bir yetki veriyordu:

“Hatalı ve noksan olarak basıldığı veya yayımlandığı Kurul tarafından tespit edilen Mushaf ve Cüzler ile sesli ve görüntülü Kur’ân-ı Kerîm yayınları, Başkanlığın müracaatı üzerine, yayımın yapıldığı yer sulh hukuk mahkemesi kararı ile toplatılır ve imha edilir.”

Maksat belliydi: Basılı eserlerde Kur’ân’ın metnini yani lafzı muhafaza ve hataları önlemek.

Ancak “sivil din hizmetleri alanına çeki düzen vermek” iddiasıyla ortaya çıkmakla birlikte bizce bulanık suda balık avlamak isteyen birilerince, 2018’de KHK’ler düzeninin son KHK’sine bir hüküm konularak, Diyanet’e “meal sansürleme yetkisi” verildi. Şöyle: 

“… yapılacak inceleme sonunda İslâm dininin temel nitelikleri açısından sakıncalı olduğu Kurul tarafından tespit edilen meallerin, Başkanlığın yetkili ve görevli mercie müracaatı üzerine basım ve yayımının durdurulmasına, dağıtılmış olanların toplatılmasına ve imha edilmesine karar verilir.”

Hemen ardından, “birilerince sevilmeyen bazı zatlarca” yazılan bazı mealler, Diyanet’in başvurusu üzerine, kendisini resen yetkili gören sulh ceza hâkimliklerince, hem de Basın Kanununun 25/2. maddesi gibi ilgisiz hükümlere de -güya(!)- atıflar yapılarak toplatıldı.  

Nitekim biz de “Yayın yasağıyla dini koruyan hâkim-savcılar” başlıklı 26 Şubat 2023 tarihli yazımızda, Diyanet’in arzusuna uyarak kanunda olmayan bir yetkiyi kullanmak suretiyle yayın yasağı koymak gibi işgüzarlıklar yapan hâkimlerin varlığından söz ettik ve bakışımızı ortaya koyduk.

Sonrasında bu KHK Anayasa Mahkemesi tarafından yetkisizlik gerekçesiyle ve haklı olarak iptal edildi. 

Bunun üzerine 29.05.2025’te kabul edilen 7549 sayılı Kanun ile Diyanet’in bu görev ve yetkisi şu şekilde yenilendi: 

“Kur’ân-ı Kerîm meali veya tercümesi adıyla yapılan yayınları Başkanlık ile diğer kamu kurumları, özel kişi ve kuruluşların talebi üzerine veya resen incelemek … yapılacak inceleme sonunda İslâm Dininin temel nitelikleri açısından sakıncalı olduğu Kurul tarafından tespit edilen yayınların, Başkanlığın yetkili ve görevli yargı merciine müracaatı üzerine basım ve yayımının durdurulmasına, dağıtılmış olanların toplatılmasına ve imha edilmesine karar verilir.”

Böylece bu Kanunla meal sansürü işi güya bir yargı kararına bağlı hale getirildi. 

Üstelik asıl sorular da cevapsız:

Meal dediğimiz şey neticede bu meali kaleme alanın, çok mana tabakaları içeren bir mukaddes metinden anladığı sınırlı manadan ibaret olduğuna göre meal de bir dinî yayındır. Belki temel dinî yayınlardandır ama neticede yazarlarının fikridir. Dolayısıyla meal denetlenecekse aynı gerekçeyle diğer dinî yayınlar da denetlenebilir ve hatta denetlenmelidir. 

Diyanet’in gerçek özerkliği sağlanmadıkça, bu yetkinin bilhassa siyasî saiklerle ve kötüye kullanılması ihtimali, ciddiye alınması gereken bir risktir. Zira korkutucu sansüre mealle başlayan mealli tefsire de el atar, oradan da “bunda da ayet meali var” diyerek her türden muhalifin her türden dinî nasihat kitabına kadar ve hatta meşhur Birinci Şuaya kadar gider. Delilimiz yukarıda yer verdiğimiz 2018 sonrası fiilî uygulamadır. Bizden söylemesi.

Bu bilgilerle soralım: Bu çağda din yorumu yapma ve dinî yayın yapma yetkisi Diyanet’in tekeline verilebilir mi? Bu tekel dini zenginleştirir mi, fakirleştirir mi? İlahiyat ve İslâmî İlimler Fakülteleri ne olacak? 

Bizce Diyanet sadece talep edenlerin dinî yayınlarını refere etmeli ve bir tür “helâl” damgası gibi sertifikalandırıp akredite etmelidir.

Belki bunun bir adım ilerisi olarak, Diyanet, re’sen ya da şikâyet halinde “İslâm Dininin temel nitelikleri açısından sakıncalı” olduğunu tesbit ettiği yayınlar hakkındaki gerekçeli görüşünü kendi web sayfasından yayınlamakla yetkilendirilebilir.  

Artık içinde olduğumuz çok dilli online yapay zekâ çağında “yasaklama”nın reklam etkisi bizce daha tehlikelidir. 

Okunma Sayısı: 1244
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Orhan Ali YILMAZ

    4.6.2025 20:22:00

    Konyla alâkalı kısmı aşağıdaki yazımda şu "rahatlıkla" bulabilirsiniz... https://www.yeniasya.com.tr/orhan-ali-yilmaz/diyanet-ve-su-din-anlatimi_571048

  • Orhan Ali YILMAZ

    4.6.2025 20:09:44

    Bediüzzaman Said Nursi, 1930'lu yıllarda muhatap olduğu şöyle bir sual var: "Ehl-i dünya diyorlar ki: Bize ahkâm-ı diniyeyi ve hakâik-i İslâmiyeyi talim edecek resmî bir dairemiz var (Diyanet İşleri)... Sen ne salahiyetle neşriyat-ı diniye yapıyorsun?.. Sorusuna: "Elcevab: 'Hak' ve 'hakikat' inhisar altına alınmaz! İman ve Kur'an nasıl inhisar altına alınabilir!?.. Siz, dünyanızın usûlünü, kanununu inhisar altına alabilirsiniz... Fakat hakaik-i İmaniye ve esasat-ı Kur'âniye, resmî bir şekilde ve ücret mukabilinde dünya muamelatı sûretine sokulmaz... Belki bir mevhibe-i İlahiye olan o esrar, hâlis bir niyet ile ve dünyadan ve huzûzât-ı nefsaniyeden tecerrüd etmek vesilesiyle o feyizler gelebilir..." demekte...

  • Orhan Ali YILMAZ

    4.6.2025 20:01:31

    Ukalalık, anlaşılan o ki, şu tedavisi şu imkânsız şu devamlı bir hastalığa dönüşmüş gözüküyor...

  • S. Pelin Kurukahveci

    4.6.2025 15:20:04

    Ahmet Hocamın "helal sertifika" önerisi bence daha uygulanabilir bir yöntemdir. İmha etmekle falan uğraşmak yerine böyle bir sertifika daha iyi iş görecektir.

  • S. Pelin Kurukahveci

    4.6.2025 14:45:09

    Orhan beyin paylaştığı pasajın konu ile ne alakası var? Risale-i Nurları böyle mi yorumluyorsunuz. Usülden yoksun bir şekilde. Her pasajdan her istediğiniz mesajı çıkaramazsınız oysa.

  • S. Pelin Kurukahveci

    4.6.2025 14:42:37

    Bırakın da bu karardan en çok Kur'an-ı Kerim'i çarpıtanlar gocunsunlar.

  • S. Pelin Kurukahveci

    4.6.2025 14:41:00

    Diyanetin asli vazifelerinden biri de bu konudur. Önüne gelen aklına estiği gibi meal yapamaz. Bu şekilde çok insan zehirleniyor. İsabetli bir karardır. Diyanet en baskıcı dönemlerde dahi Risale-i Nurlar için olumsuz bir fetva vermemiştir.

  • Orhan Ali YILMAZ

    4.6.2025 09:05:47

    "Ehl-i dünya diyorlar ki: Bize ahkâm-ı diniyeyi ve hakâik-i İslâmiyeyi talim edecek resmî bir dairemiz var... Sen ne salahiyetle neşriyat-ı diniye yapıyorsun?.. Elcevab: 'Hak' ve 'hakikat' inhisar altına alınmaz! İman ve Kur'an nasıl inhisar altına alınabilir!?.. Siz, dünyanızın usûlünü, kanununu inhisar altına alabilirsiniz... Fakat hakaik-i İmaniye ve esasat-ı Kur'âniye, resmî bir şekilde ve ücret mukabilinde dünya muamelatı sûretine sokulmaz... Belki bir mevhibe-i İlahiye olan o esrar, hâlis bir niyet ile ve dünyadan ve huzûzât-ı nefsaniyeden tecerrüd etmek vesilesiyle o feyizler gelebilir..." Mektubat

  • Asım Bera Ataseven

    4.6.2025 09:02:41

    Bazı meal ve tefsirlerin yanlış, hatalı olduğu düşünülüyor ise Diyanet bir kurul kurup bunları imha etmek yerine, bir kurul kurup bizce doğrusu budur diyerek ilmî olarak cevap vermesi gerekir. Ancak görüyoruz ki Diyanet lisan-ı haliyle ben bunlara cevap veremiyorum diyor. Yahut kibrinden; Ben niye cevap vereyim, iktidar dahil bütün imkanlar benim elimde ben ne dersem o olur, diyerek kanunla baskıyla müstebidane hareket ediyor. İşte bu yüzden Diyanet'e verilen bu yetki acizliğinin ilanıdır.

  • Raşit örenel

    4.6.2025 07:19:54

    Mesele milletimizin damarlarına işlemiş olan "devletçilik". Risale-i Nurlara devlet tekeli getirecek düzenlemeden rahatsız olmayan, hatta memnun olan pek çok nurcu vardı. Gerekçe ise "Devlette olmasının ne zararı var, basılmış olan Risaleler okunsun önce." ve benzeri idi. Damarlarımızda devletçilik dolaşıp dururken, şuur altımızda vatandaşımız daima yaramaz çocuk, devletimiz ise şefkat dilendiğimiz otoriter baba pozisyonuna devam eder gider.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı