Eğitim meselesini ekonomiden çok daha fazla dert etmediğimiz sürece düzlüğe çıkmamız kolay değil.
Pek çok devletin nüfusundan daha fazla öğrencinin olduğu ülkemizde bu meseleleri yeterince konuşmamak, dert etmemek, çare aramamak ne ile izah edilebilir?
Türkiye’yi idare edenler dahi mecbur kaldıkları için eğitim sisteminden memnun olmadıklarını ifade ettikleri halde, “Eğitimde de işler yolunda” tavrı sergilemek kabul edilebilir mi?
Tabiî ki idareciler konuşmalarında “Eğitim ve sanatta hedeflerimize ulaşamadık” demiş olsa da, bu sözlerin gereğini yerine getirmiş değiller. Hedeflere ulaşmak için ne yapılması gerektiği bellidir. Hem “iyi eğitim”in gereğini yapmamak, hem de şikayetçi olmak inandırıcı olmaz.
İlkokuldan itibaren bütün eğitim sisteminde sıkıntılar var, ancak üniversitelerin hali belki daha sıkıntılı. Üniversitelerin hayatın içinde olması asıl hedef. Bu sebeple üniversite ve sanayi işbirliği sürekli tavsiye edilir. Elbette buna uygun çalışmalar yapan okullar vardır, ancak umumi anlamda üniversitelerin sanayi, ticaret ve kısaca hayatta kopuk olduğu söylenebilir.
Hadiseye sadece öğretim üyelerinin maddi imkanları noktasından bakmak yanıltıcı olur. Çözüm için en başta üniversite öğretim üyelerine söz hakkı vermek icap eder. Dertler tespit edilip bilinen çareler uygulansa çok kısa sürede düzlüğe çıkmak mümkün olur.
ODTÜ Enformatik Enstitüsü bünyesindeki URAP Araştırma Laboratuvarı, 2024-2025 dönemi dünya üniversite sıralamasını yayımlamış. Paylaşılan bilgi şöyle: Akademik performansa dayalı sıralamada Türkiye’nin dünya sıralamasındaki yeri dikkat çekici biçimde gerilerken, 2016’dan bu yana hiçbir Türk üniversitesinin ilk 500’e giremediği, ilk 1000’de yer alan üniversite sayısının ise 18’den 11’e düştüğü belirtildi. Türkiye içindeki sıralamada ilk beş sırayı Koç, Hacettepe, Orta Doğu Teknik, Ankara ve İstanbul Teknik üniversiteleri paylaşırken, geçmişte ilk 10’da yer alan Boğaziçi Üniversitesi 22. sıraya geriledi. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki düşüşün nedeni olarak ise liyakate dayanmayan rektör atamaları ve nitelikli akademisyen kaybı gösterildi. URAP raporunda, Türk üniversitelerinin yayın ve atıf sayılarında dünya devlerinin oldukça gerisinde kaldığı vurgulandı. (karar.com, 2 Haziran 2025)
Eğitimde yılların ihmali ‘olumsuz tablo’ olarak karşımızda duruyor. Bugünden karar verilse ve çalışılsa belki çeyrek asırda sıkıntıları geride bırakıp ‘olumlu tablo’larla karşılaşırız. Ne yazık ki bu noktada umut veren adımlara rastlanmıyor. Biz yine de ümidimizi kaybetmeyelim ve cehaleti mağlup eden bir ‘iyi eğitim sitemi’ne ülkemizin acil ihtiyacı olduğunu söyleyelim...