Twitter, facebook gibi internetteki sosyal ağların yaygınlaşması, insanların günün hangi saatinde nerede, ne yaptıklarını “ifade özgürlüğü” adı altında açıkça fotoğraflarıyla birlikte yayınlamaları “mahremiyet” kavramının da yeni baştan sorgulanmasına sebep oluyor.
“İnternet çağında özel hayat mahrem kalır mı?” diye düşünebilirsiniz. Şurası bir gerçek ki “Özel hayatın dokunulmazlığı” bütün dünyanın gündemindeki konulardan biri. Medyada gün geçmiyor ki bununla ilgili bir haber yayınlanmasın.
İşte bunlardan bir kaçı:
Medyada özel hayatlarıyla ilgili haberlerin yayınlanmasına mahkeme kararıyla yasak getiren ünlüler, internette bu tür haberlerin yapılmasına engel olamıyorlar. Mahkeme kararları henüz mağdur kişilerin istedikleri gibi interneti kullanabilmesine karışamıyor… (www.bbc.co.uk, 24 Mayıs 2011)
Geçtiğimiz aylarda Facebook’un yaptığı itiraf da sosyal medyada mahremiyet tartışmalarını gündeme getirdi. Şirket kayıtlı tüm özel mesajları Spotify ve Netflix’e okutmuş. Amaç daha iyi tavsiyelerde bulunmak ve katılımcıları daha iyi tanımak. Herşey katılımcıların iyiliği için (!)
“Mahremiyet markaların pazarlayacağı en önemli ürün olacak” ifadesi de 2019 yılı hedeflerini anlatan bir rapordan... Yani mahremiyet artık bir pazar ürünü olarak tasarlanıyor. Şirketler insanların hayatlarını didik didik ettikten sonra faturalara ekstradan birşeyler yansıtacaklar. İnsanlar mahremiyetlerini firmalardan satın alacaklar! (30 Aralık2018, Milliyet)
MAHREMİYET EĞİTİMİ
Televizyon programlarında ailevî mahrem bilgilerin izleyicilerle paylaşıldığı, gazetecilerin magazin adı altında ünlülerin özel hayat haberlerinden para kazandığı, devletin bizatihî “güvenlik” gerekçesiyle telefonları dinlediği, çalışma ortamlarında insanların fişlendiği, kasetlerin siyasette tehdit olarak kullanıldığı yani kendi mahremini oluşturamamış bir ahir zaman toplumunda “özel hayatın mahremiyeti”ni yaşayarak anlatmak zorundayız.
Mahremiyet eğitimi aslında zor değil. Zira insanî değerlerin en yüksek mertebede mezcedildiği Bediüzzaman Hazretleri’nin tabiriyle “İnsaniyet-i Kübra” olan dinimizde “Eşref-i mahlûkat” olan insanın “özel hayat” eğitimi de mevcuttur. Sosyal medyada mahremiyet de aslında bu eğitimin bir parçası.
HÜLÂSA
Mahremiyet eğitimine en küçük daireden, ailemizden başlamalı değil miyiz?
Eğitimin ilk adımı ‘’daha az kişisel paylaşım’’ olmalı.
Ne dersiniz?