"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kürtlük meselesi yoktur, demokrasi meselesi vardır

Şükrü BULUT
05 Kasım 2025, Çarşamba
Netameli bir konuda; İslâmiyet, vatan, millet ve demokrasi düşmanlarının en fazla istismar ettikleri ve halkımıza küresel medya ile yanlış propaganda ettikleri mevzuda yazmanın zorluğunu biliyor ve buna rağmen yazıyoruz.

Birinci Meşrutiyetten bu yana üzerinde yazılıp çizilen meselenin zorluğu… Önemli hususları belirtmeye ve bazı işaret taşlarına dokunmaya çalışacağız… 

Tarihî bakışla meseleyi 18.y.yıla götürdüğümüzde, Fransız İhtilâlinin Asya hürriyetlerini hareketlendirdiği zamandan bu yana, ırkçılık perdesi altında başka milliyetler çerçevesinde fitneler inşa edildiği gibi (Arnavutçuluk, Arapçılık, Kürtçülük), Osmanlının Şark bölgesinde de, emperyalistler kürtlük fitnesiyle Müslüman coğrafyayı rahatsız etmeye başlamışlar.

Sultan Abdülhamit döneminde nisbeten işletilemeyen bu fitne, İkinci Meşrutiyetten sonra İttihad Terakki’nin İstanbul Şubesi üzerinden hükümetlerde insiyatif alan masonlar ve Selanik Dönmeleriyle; Kürtlere karşı Türkçülüğün kullanıldığını görüyoruz. Türk ırkçılığı yapanların ekserisi gayritürk oldukları halde  maksatlar; Şark’ta reaksiyoner bir hareketin halkta kökleşmesini sağlamaktı. (Moiz Kohen, Pavrus Efendi, Ziya Gökalp, Haim Naum, Akçura ve diğerleri.) Selanik ve İstanbul’da neşrettikleri gazete ve dergilerde; Türk gençleri üzerinde etkili olan heyetin çıkardığı Türk Yurdu Dergisinin yazar kadrosu, sorumluları ve bazı idarecileri Türk değillerdi. İttihatçıların arasındaki mason ve dönmelere rağmen, Kürtçe konuşan ve kimlik olarak kendilerini Kürt tanımlayanlar Birinci Dünya Savaşının çetin cephelerinde ve Yunan ile yapılan Savaşlarda Türk ve diğer Osmanlı devamı kardeşleriyle omuz omuza  savaşarak 1923’e gelmişler… Osmanlı ve devamındaki Türk Ordusunda  komutan olarak savaşan, Darü’lhikmet’te Osmanlı ordusunu temsil eden Kafkas Cephesi kahramanlarından Said Nursî’nin;  M. Kemal ve arkadaşlarından Ankara’da ayrılarak memleketine dönmesinin sebepleri arasında; İttihat-Terakkideki mason ve dönmelerinin; demokrasi yerine ırkçılığa dayalı istibdatta ısrar etmeleri de olmalıdır. 

İstibdadın, diktatörlüğün, adaletsizliğin ve dindeki laubaliliğin, milliyet olarak karşısında olan Kürtlerin iki yüz yıla yakındır aradıkları şey demokrasi ve adalettir. Kürt milliyetçiliği ve emperyalistlerin yardımlarıyla -Müslümanların zararına da olsa- müstakil Kürt Devleti diye bir davalarının olmadığını; Batıdan gelen ırkçılık hastalığına yakalanmamış Kürtler, her zeminde ifade ediyorlar. Biliyorlar ki; menfaatleri için Kürtçülük kartını masaya koyan emperyalistlerin yardımıyla Kürtler hiçbir menfaate kavuşamazlar. Osmanlı’nın son zamanlarında sözkonusu canavar devletlere kanarak Balkanlarda, Kafkasya ve başka yerlerde devlet isteyen halklar, kurtarıcılarının pençe ve dişleri arasında son nefeslerini verdiler. Günümüzde; ondan fazla ülkede yaşayan Kürtleri İran, Irak, Suriye ve Türkiye gibi devletlerle karşı karşıya getirmek isteyenlere; Neoconların Afganistan’daki jübileleri güzel bir örnek olmalı.

Osmanlı ve devamı olan Anadolu’da Kürtlerin tahrik ve zulümle ihtilâllere karıştırıldıkları yaklaşık–küçük kalkışma ve katliamları saymıyoruz-yirmi dört hadise biliyoruz. Bunların hiçbirisinin; kısmî de olsa demokrasinin tatbik edildiği dönemlerde vukubulmaması, yukardaki tezimizi kuvvetlendiriyor. Kürtlerin meselesi devlet veya bağımsız bir yapı değil, yalnızca dört dörtlük bir demokrasidir. 1950’den 1960’a kadar bir problemle karşılaşmıyoruz. 1960 İhtilâlinin Kürt aydınlarını topladığı Sivas Askerî kampında, Türk asıllı demokrat aydınların bulunmaları; ihtilâlci Kemalistlerin istibdat ve zulümde Türk-Kürt ayırımı yapmadığın gösterir. Bir hadise de, meşhur 12 Eylül demokrasi cinayetinden sonraki zamanlarda; Kemalistleri kullanan küreselci çetenin Türk-Kürt ayırımı yapmadığının delilidir. Diyarbekir Cezaevindeki korkunç zulüm ve vahşetin; başşehrn göbeğindeki Mamak’ta da cereyan ettiğini görgü şahitleri ve deliller belirtiyorlar.

Zulme ve gadre mahkûm olmuş Kürtlerin davası, elbette demokrasi ile insanî haklarına kavuşmak olacaktır.

Okunma Sayısı: 1194
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Demokrat Avrupa

    5.11.2025 16:42:20

    İnsanlık olarak derdimiz hangi ırktan olursak olalım aynı olduğu ortada. Ortak paydamız demokrasi olduğuna göre bütün çabalarımız demokrasiye ulaşmamızda olmamalı…Bu arada demokrasiyi elde etmenin önünde en büyük engelin Kemalizm olduğu da aşikardır…Kemalizmin ömrünü uzatan hareketler ise zahiren görünen ve aşılması gereken ilk basamaklardır…

  • Hüseyin T

    5.11.2025 10:32:29

    [2] Diyarbakır Cezaevi ile Mamak'ın aynı zihniyetin ürünü olarak anılması, zulmün kimlik tanımadığını ve çözümün etnik ayrıcalıklarda değil, evrensel demokratik haklarda olduğunu gösteriyor. Bu, meselenin kökenine dair yerleşik kabulleri sarsan ve çözümü daha geniş bir demokratikleşme projesine bağlayan ufuk açıcı bir bakış açısı kazandırıyor bizlere...

  • Hüseyin T

    5.11.2025 10:31:59

    [1] Kıymetli yazarımız, Türkiye'deki "Kürt meselesi"ne dair ezberleri bozan tarihsel bir okuma sunuyor. Özellikle, "Kürtlük meselesi yoktur, demokrasi meselesi vardır" tezi, sorunu etnik bir çatışma kalıbından çıkarıp bir demokratikleşme eksenine taşımasıyla son derece özgün bir tespitte bulunuyor. Ayrıca İttihat ve Terakki döneminde Türkçülük akımını gayrimüslim ve dönme aydınların yönlendirdiği tespiti, resmi tarih anlatısının dışında eleştirel bir perspektif sunuyor. Bu yaklaşım, meselenin doğasının "içsel" bir etnik çekişmeden ziyade, dış dinamiklerce manipüle edilmiş bir "fitne" olduğunu apaçık gösteriyor. Yazının en ikna edici yanı, demokrasi ve sorunların varlığı arasında kurduğu ters orantı. 1950-1960 gibi nispeten demokratik dönemlerde sorunların gerilemesi, buna karşılık 1960 darbesi ve 12 Eylül gibi otoriter rejimlerde hem Türk hem Kürt aydınlarının benzer zulümleri paylaşması, argümana somutluk katıyor.

  • HASAN DOĞAN

    5.11.2025 10:24:26

    Sayın hocam çok yerinde bir tesbit,elbette ne kürt,ne türk ve nede bilmem herhangi bir etnik problem olamalı ve Demokrasi şemsiyesi altında çözülmelidir.Lakin görüyorum kiÜstadımızın bir çok yere kullandığı kürd ve kürdistan kelimelerinden adeta yılandan akrepten çekindiğimiz gibi çekiliniyor ve hatta geçen yapılan Umumi Meşverette dahi Doğu ve Güneydoğu meselesi diyeceğiz diye deklara edildi.Öyle olunca su isteyen çocuğa su demezsen belki sana bir kaç damla veririm demek gibi bir durum bu bence.Sahi, biz niye bu hale geldik.....

  • Hüseyin

    5.11.2025 10:06:37

    Öyle anlaşılıyor ki, mevzu devam edecek. İnşallah kardeşliğe, barışa ve demokrasimize faydalı tesirler meydana getirir. Allah gayretinizi arttırsın.

  • Müjdat Bayar

    5.11.2025 08:47:10

    Takdire şayan tespitleriniz için tebrik ederim. Allah, iki cihan saadeti versin.

  • Mustafa coban

    5.11.2025 07:16:30

    Son tezgah ortadoguyu parcalamak ve sorunlar yumagi haline getirme projesidir.bakiniz eski yugoslavya ya,bariṣ geldi mi?.hayir.bunlar kimseyi sevmezler,kimseye acimazlar.tek bildikleri menfeatleridir.

  • S.topuz

    5.11.2025 01:09:32

    🇹🇷😢🇹🇷"Sultan Abdülhamit döneminde nisbeten işletile-meyen bu fitne,İkinci Meşruti-yetten sonra İttihadTerakki’nin İstanbul Şubesi üzerinden hü-kümetlerde insiyatif alan ma-sonlar ve Selanik Dönmeleriy-le; Kürtlere karşı Türkçülüğün kullanıldığını gö-rüyoruz.Türk ırkçılığı yapanla-rın ekserisi gayritürk oldukları halde  maksatlar;Şark’ta reak-siyoner bir hareketin halkta kökleşmesini sağlamaktı.(Moiz Kohen,Pavrus Efendi, Ziya Gökalp,Haim Naum, Ak- çura ve diğerleri.)" [لَنْ تَزَالَ الْخِلَافَةُ فِى وِلْدِ عَمّ۪ى صِنْوِ اَبِى الْعَبَّاسِ حَتّٰى يُسَلِّمُهَٓا اِلَى الدَّجَّالِ-Yani "Uzun zaman hilafet-iAbbasiye dev-am edecek, sonra o saltanat deccal eline geçecek"diye beş yüz seneden sonra İslâm içi-ne bir deccal gelecek,o hilafe-ti bozacak gibi ki; eşhas-ı âhir-zamandan çok rivayetlerhaber verdikleri halde, mezhebi ayrı veya fikri müfrit bir kısım ehl-i içtihad kabul etmemişler,mev- zu veya zaîftir demişler.Her ne ise.. şimdi bu uzun kıssayı kı-sa kesmeme sebeb,... Şualar]

  • Recep Ayer

    5.11.2025 01:06:59

    2-"Birisi: İnsan, bütün hayvanlardan mümtaz ve müstesna olarak, acib ve latif bir mizac ile yaratılmıştır. O mizac yüzünden, insanda çeşit çeşit meyiller, arzular meydana gelmiştir. Meselâ: İnsan en müntehab şeyleri ister, en güzel şeylere meyleder, zînetli şeyleri arzu eder, insaniyete lâyık bir maişet ve bir şerefle yaşamak ister." İşarat-ül İ'caz ( 84 )

  • Recep Ayer

    5.11.2025 01:06:33

    1- Bundan bir müddet öncesine kadar ülkede yaşanan insan hakları problemleri,kötü muamele ,bu meselenin yaşandığı ve doğduğu eski dönemde doğunun sürgün yeri olarak görülmesi cezaevlerindeki görevlilerin tutumları 1961 ve 1982 anayasalarını darbecilerin hazırlaması bu anayasaların siyasete ve topluma dar gelip defalarca değiştirilmesi ,resmi ideoloji vesaire çok şeyi yazacaktım.Ancak İşaret-ül İ'caz da geçen aktaracağım cümle meseleyi izah ediyor.Dünyanın öbür ucundaki bizim ülkemizde yaşayan insanlar da aslında aynı yaratılışta.Fıtrat aynı şeyleri istiyor.O cümle:

  • Enes

    5.11.2025 00:52:56

    Kürt sorunu, halk partisi zihniyetinin bir sonucudur. Kemalistler kaç aşiret reisini, kaç kürt âlimi dar ağaçlarında sallandırdılar. Ülkede neyi bozmadılar. Neyi yıkmadılar. Neye düşman olmadılar. Allah chp zihniyetinden bizi kurtarsın.

  • Hakan

    5.11.2025 00:20:29

    Orjinal Tespitler. Devamını bekliyoruz.

  • İrfan

    5.11.2025 00:11:07

    Gayet tartışmalı bir konu. İnşallah yağnış anlaşılmaz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı