Kız çocuklarının diri diri gömüldüğü bir topluma elçi olarak gönderilen Peygamberimiz (asm) “Ben kız babasıyım” diyerek her fırsatta kız çocuklarının bereket vesilesi olduğunu ifade etmiştir.
Kadınların hukukunu muhafaza eden bir şeriatı ümmetine ders vermiş vefatından önce verdiği son hutbesinde de bu hukuka hürmeti vasiyet etmiştir. Peygamberimiz (asm) kadınların ilim noktasında kendisini geliştirmeleri için onlara özel dersler düzenlemiştir. Siyer-i Nebi’de bu konuda bir çok bilgi verilmiştir. Peygamberimizin (asm) eşleri Hz. Ayşe (r.anha) ve Hz. Ümmü Seleme (r.anha) âlim sahabe hanımlar tabakasında zikredilir. Hz. Ayşe Validemizin yanlış yorumlanan hadisleri tashih ettiği müstakil bir eseri vardır. Peygamberimiz (asm) ‘’Dininizin yarısını bu hümeyradan alınız” sözleri ile onun ilmini tasdik eder.
Hz. Ümmü Seleme (r.anha), Hz. Ayşe (r.anha) validelerimiz hanım talebeler de yetiştirmiş, hadis ilmini bu şekilde neşretmişlerdir.
MUHAMMED EKREM EN-NEDVİ: İSLâM’DA KADIN ÂLİMLER
Hindistanlı bir âlim olan Muhammed Ekrem En-Nedvi “Hadis Ravileri” ve “Rical ilmi” konusunda uzmandır. Hindistan Lucknow Üniversitesi’nde Arap dilinde doktora yapmıştır. İslâmî ilimler eğitimi almıştır. Hadis, Fıkıh, İslâmî Biyografi, Arapça dilbilgisi ve sözdizimi üzerine Arapça yazdığı 25 kitabı vardır.
Sekiz bin kadın hadis âlimini incelediği “Muhaddidat” isimli 40 ciltlik eseri “İslâm’da Kadın Âlimler” olarak yayınlamıştır. M. Ekrem, şu anda Oxford’daki İslâmî Çalışmalar Merkezi’nde araştırma görevlisi olarak görev yapmaktadır.
(Kaynak:http://www.dunyabizim.com)
Muhammed Ekrem En-Nedvi şöyle diyor: “İslâm tarihi boyunca bilinen bütün büyük mescitlerde kadınlara yönelik dersler veriliyordu. Bilinen bütün âlimler, bir şekilde bayan âlimlerden ders almıştır. İslâm tarihinde öyle âlimler var ki, kendi kızını bir gence vermek isterken ileri sürdükleri şartlar, âlim olma şartı idi. ‘En az kızım kadar ilim sahibi olmalısın’ denirdi. Birçok âlim bizzat kendi eşlerinden ders almışlardır ve bunları da kendi eserlerinde dile getirmişlerdir.
“Yunan felsefesinin İslâm coğrafyasına girmesinden sonra kadın âlimlerin sayısında büyük bir düşüş yaşandı. Fukahanın (fıkıhçıların) zihnine felsefe girdikten sonra kadınların zihninin zayıf olduğu düşüncesi belirmeye başladı. Müslümanlar arasında ilim azaldı. İlim sadece kadınlarda değil erkeklerde de azaldı. Cehalet kadınlar arasında çok daha fazla oldu. Hâlbuki felsefenin İslâm coğrafyasına girmesinden önce kadın âlimlerin sayısı erkek âlim sayısı kadardı. Felsefe ve mantık güçlendikçe kaynaktan kopuldu ve kadın değersizleşti.
“İslâmî feminist algısı yanlıştır. Eski günlere geri dönmenin tek şartı kendi öz kaynaklarımıza; Kur’ân’a ve hadislere geri dönmektir. Kadına saygı duyulmalıdır.
Erkeklere duyulduğu kadar saygı duyulmalı ve kadınlara eşit fırsatlar verilmelidir.
“Batı kadınları ile İslâm kadınlarının bir olmasını bekleyemezsiniz. Batı “Kadın ruhu var mı, yok mu?” bunu tartışmakta iken “Kur’ân erkek-kadın aynı ruhtan gelir” diyor. İslâm kadını her zaman yüceltmiştir.”
HÜLÂSA
Bugünkü sefih medeniyetin esası olan Yunan ve Roma medeniyetlerinin düsturları tarihte olduğu gibi bugün de Müslümanları etkiliyor. Menfaat, güçler savaşı, ayrımcılığa dayanan maddeci felsefe Müslüman kadın ve erkeğin zihnini dağıtıyor.
Çözüm: Kendi öz kaynaklarımız olan Kur’ân ve hadis ilmine geri dönmekte, asrın insanına Kur’ân ve hadis ilmini yorumlayan eserlere sımsıkı sarılmakta.
Risale-i Nur Külliyatı işte burada imdada yetişiyor!