"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hoşgörünün sınırları, kendi sınırlarımızdan haber verir

Yasemin YAŞAR
03 Ekim 2015, Cumartesi
Hoşgörü karşıdakinin söz, davranış gibi olgularını kabulleniş anlamına gelir. Dolayısıyla hoşgörmek, hoş görülen şeyin meşrû veya affedilebilir kabul edilmesi anlamındadır.

Hoşgörülen şeyler, hoş görenin meşrûiyet dünyasında yer bulan şeylerdir. Dolayısıyla hoşgörünün sınırları aslında kişinin kendi iç dünyasından ve buradaki bir takım değerler, meşrûiyetler, kırmızı çizgiler, algılar v.s.’den doğup gelir.

Hoşgörünün sınırlarının çizilmesi o kadar zordur ki kimi zaman kayıtsızlık ve ilgisizlik boyutunda algılanmış, kimi zaman sabırlı olma, kimi zaman katlanma veya aldırmama olarak tarif edilmiştir.

Belki de en güzel tarifi, affedilebilir olumsuz davranışlara karşı tepki göstermemek, kişiye saygılı olmak, daha doğrusu kişiyi sadece o davranışına göre değerlendirmemektir.

Evet insanlara karşı iyiliğin etkisi, kötülüğün etkisinden çok çok fazladır. Zira insanların kötülüklerine sabır göstermek, hoşgörülü olmak serkeş ruhları uysallaştırır, yatıştırır ve düşmanı dost yapar.

Buradaki hoşgörü kişinin günahına, kötülüğüne duyarsız kalmak, neme lâzım demek veya görmemek anlamına elbette gelmez.

Her olgunun hoşgörülmesi de bireylerde değersizleşme, amaçsızlaşma, himmet ve hamiyet kaybına sebep olacaktır. Zira rahatlık, kaygısızlık, hoşgörü kılığına girmiş vurdumduymazlık toplumsal bir hastalıktır.

Evet hoşgörünün çok ihtiyaç duyulduğu böyle bir zamanda, hoşgörünün sınırlarını iyi belirleyememek de başka bir toplumsal felâketin kapısını aralamak olacaktır.

Amerikalı bir eleştirmen olan Christopher Lasch, “Çağdaş hayatta herhangi bir şeye, uğrunda ölmek şöyle dursun, onu savunacak kadar ciddî bir şekilde inanma yeteneğimizin körelmesi beni endişelendiriyor.” demektedir. Hakikaten hali hazırdaki toplum manzarası tam da bu şekildedir.

Bu asır insanı hedefsiz ve himmetsiz bir hayat sürmeyi, yani bir değere inanıp, o inandığı şeyler uğrunda bırakın can vermeyi onu savunacak kadar bir himmet, özgüven gösterememesi değersizlik ve amaçsızlık hastalığıdır.

Normalleşme, çağdaşlaşma, medenîleşme tabirleri altında değer yargılarımızın bir bir öldürüldüğüne şahit olmaktayız.

Artık sokaklarda apartmanlarda, köy ve şehirlerde, insanlar, insanlığı incitecek, ahlâkı tahrip edecek her türlü manzaraya, görüntüye ve davranışlara duyarsızlaşmış, neme lâzım hastalığına düşmüş ve bu hastalığına da hoşgörü kılıfını takmıştır.

Tarafgirlik, aşırı ve ölçüsüz muhabbet veya kişinin bencil ve narsist tarafı, değersizleştiren ve amaçsızlaştıran hoşgörüyü ciddî anlamda tırmandırmakta, bu durum da, insanlar da kemâlât kayıplarına sebep olup insaniyetin kalitesini düşürmektedir.

Bir örnek verecek olursak muhabbetle taraf olduğu ve bu yüzden de kör olduğu siyasî partinin rüşvetine, zulmüne, haksızlığına göz yuman ve hatta “Mecbur, başka çareleri yok” deyip, bunların normal olduğundan dem vuran, ülkeyi soyup soğana çevirenleri meşrû gören bir anlayışın ortaya çıkması tam bir hastalanma halidir.

Kişinin iç dünyasının bir tezahürü olarak insanları hoşgörmekle, onları bağışlamak farklı ruh hallerinin tezahürleridir. Zira hoşgörü hiçbir şeye inanmayanların da tavrı olabildiği gibi, bağışlamak ise kendi değerlerinin farkında olarak, karşıdakine saygı duymak, onun için duâ etmek gibi bir sonucu doğurur.

Hasılı, burada hoşgörünün belirleyicisi, kişinin iç dünyasındaki bazı normların, meşrûiyetin, değerlerin olmasıyla beraber karşısındakine gösterdiği saygı ve tahammüldür. Yoksa kişinin kendi iç frenlerinin bozukluğu, değersizliği ve su-i ahlâkın bir tezahürü olan fasit ve bozuk bakış açısının belirlediği bir hoşgörü veya hoşgörü kılığına girmiş neme lâzımcılık bir hastalanmadan başka bir şey değildir.

Okunma Sayısı: 4259
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı