17 Ağustos 1999’da meydana gelen Marmara ve Düzce depreminin yıl dönümünde İstanbul’a yönelik deprem riski gündemin en üst sıralarına taşındı. İstanbul’un muhtemel büyük bir depreme hazır olup olmadığı tartışma konusu.
17 Ağustos 1999’da meydana gelen önce Marmara Denizi, ardından da Düzce’de meydana gelen iki deprem, yıl dönümü yaklaşırken, İstanbul’a yönelik deprem riskini gündemin en üst sıralarına taşıdı. Bilim insanları, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın İstanbul’un güneyinden geçen kısmında enerji birikmesi olduğunu ve bunun da büyüklüğü 7’nin üzerinde bir depreme sebep olabileceği uyarısı yapıyor. Son 20 yıl içerisinde depreme hazırlık konusunda bir dizi adım atılırken, özellikle inşaat alanında çok sayıda yasal düzenleme yapıldı. Bina yönetmelikleri değiştirilirken, İstanbul’un belli bazı noktalarına deprem konteynerleri yerleştirildi ve toplanma alanları belirlendi. Türkiye’de afet konusunda en yetkili kamu kurumu olan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), bu yıl “Afete Hazır Türkiye” projesini başlattı. Bu projeyle bir dizi kişiye eğitim verilerek, halkın afet sonrasındaki ilk 72 saate hazır olması amaçlanıyor. AFAD’ın websitesinde, proje kapsamında İstanbul’da şu ana kadar 487 bin 776 kişiye ulaşıldığı belirtiliyor. Ancak uzmanlar, 20 yılda belli bazı önlemler alınmış olsa da depreme hazırlık konusunda atılması gereken daha çok adım olduğunu söylüyor.
Çarpık kentleşme riski arttırıyor
BBC Türkçe, İstanbul’da deprem konteynerleri ve toplanma alanlarının son durumunu araştırarak, uzmanlarla görüştü ve depreme hazırlık konusunda 20 yılda gelinen noktayı inceledi. İstanbul’un altından geçen bir fay hattı bulunmuyor. Ancak Marmara Depremi’nde kırılan Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın bir uzantısı, İstanbul’un Adalar ilçesinin güneyinden geçiyor. Bu nedenle de İstanbul’da güneyden kuzeye doğru ilerledikçe deprem riski de azalıyor. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Sekreteri Oktay Kargül, İstanbul’daki bölgelerin farklı nedenlerle risk altında olduğunu söyledi. Kargül, İstanbul’un tsunami riskiyle karşı karşıya olduğunu ve “çarpık kentleşmenin” bu riskin ortaya çıkaracağı potansiyel zararı da arttırabileceğini ifade etti.
Binaların güvenliğiyle ilgili değişiklikler
Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ferdi Erdoğan, “1999’dan sonra önceki yönetmeliklerin yetmediği anlaşıldı. Türkiye’nin yüzde 92’si deprem bölgesi ve 2007 yılında yenilenen yönetmelikle Türkiye, 1-2-3-4 olmak üzere bölgelere ayrıldı. Deprem tanımları buna göre yapıldı ve binaların bu yönetmeliklere göre yapılması düşünüldü. 2011 Van Depremi’nin ardından 2012’de Kentsel Dönüşüm Yasası çıktı. Ancak bununla ilgili yönetmelikler çok daha sonraki yıllarda çıkarıldı” dedi. Erdoğan, 2019 başında çıkarılan yeni yönetmeliğin belirsizlik meydana getirdiğini ve bir an önce hangi binaların depreme dayanıklı olduğunun, hangilerinin olmadığının tesbit edilmesi gerektiğini vurguladı. Son dönemde yapılan bir diğer önemli uygulama da 24 Haziran 2018 seçimlerinden önce yürürlüğe giren ve afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız yapıların kayıt altına alınmasını amaçlayan “İmar Barışı” oldu. Ancak uzmanlar, bu düzenlemenin ruhsatsız yapılarla ilgili mülk sahibinin beyanını esas aldığı ve belediyeleri devre dışı bıraktığı için depreme hazırlık açısından çok ciddî riskleri de beraberinde getirdiğini söylüyor.