Erdoğan’ın hayli zamandır özellikle ve öncelikle Çankaya seçimini kast ederek söylediği “final süreci”nin artık son etaplarındayız.
Kimileri Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağı sualine papatya falı açarak cevap ararken, bazıları da AKP liderini eğer böyle bir niyeti varsa adaylıktan vazgeçirmek için Ankara’da miting tertipleme hazırlığındalar.
Gerçi artık birçok konuda olduğu gibi bu hususta da büyük ölçüde çaptan düşmüş durumdalar. Büyük iddialarla tertipledikleri toplantılar çoğu zaman fiyaskoyla neticeleniyor. Açık hava mitingleri katılımın düşük olması sebebiyle çok sönük geçerken, emekli orgenerallerin “ulusal uyanış” konusunda hararetli konuşmalar yaptıkları salon toplantıları, gelen tek tük “dinleyiciler”i koltuklarında uyuklarken gösteren “Millî uyanızzz” başlıklı haberlere konu oluyor.
Dolayısıyla, AKP’nin o cenahlardan yana herhangi bir endişe duymasına mahal yok.
Ama kapalı kapılar ardında muhatap olması muhtemel mesajlar için birşey diyemiyoruz.
Bu hengâmede Erdoğan parti içinde de nabız yoklama çalışmalarını sürdürürken, “Aday olacak” ve “Olmayacak” gruplaşmasının parti yöneticileri arasında da oluştuğunu görüyoruz.
Nihaî kararın belli olması beklenen gün için ise geriye iki haftadan az bir zaman kaldı.
Tam da finale doğru yakın çevresine atfen çıkan bir haber, Erdoğan’ın niyetini şöyle açığa vuruyor:
AKP lideri cumhurbaşkanı olursa önce bir “normalleştirme projesi” uygulayacak; geçmiş dönemlerdeki gerilim noktalarını aşarak Türkiye’nin normalleşmesini sağlayacak; herkesi kucaklayan, bütün kurumların ahengini kollayan, “merkezin cumhurbaşkanı” olmayı hedefleyen bir çizgi ortaya koyacakmış... (Fatih Çekirge, Hürriyet, 29.3.07)
Bu sözler, Erdoğan’ın Başbakanlık koltuğunda oturduğu dört yıl zarfında ciddî bir erozyona uğrayan orijinal ve aslî kimliğinin, Çankaya’ya çıktığında tamamen ortadan kalkıp bam başka bir hüviyete dönüşeceğinin ifadesi değilse ne?
“Merkezin cumhurbaşkanı” olmak, “İnsanlar Çankaya’ya kendi fikirleriyle çıkarlar, ama orada Çankaya’nın fikirleriyle iş görürler” deyişindeki mesajı yine teyid anlamına mı geliyor?
Erdoğan bugün “herkesi kucaklayan” bir tavır içinde değil mi ki, Çankaya’ya çıktığında böyle yapacağından söz ediliyor? Bunun anlamı, olsa olsa, “laik ve Kemalist kesimlere de kucak açma” mesajı olabilir. “Bütün kurumların ahengini kollama” sözü de bunu tamamlıyor.
Bu söylemler, Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkma uğruna nasıl bir değişim ve dönüşümü göze aldığının da ibret yüklü işaretleri olarak görülmeli.
Yine Erdoğan’ın, merhum Kadir Has’a Allah’tan değil, “Tanrı”dan rahmet dilemesi, bu değişim ve dönüşüm niyetinin çok şaşırtıcı bir diğer işareti değilse, başka nasıl açıklanabilir?
Bu sözün, Erdoğan gibi imam hatipte eğitim görmüş ve şimdiye kadar Tanrı kelimesini kullandığına hiç şahit olmadığımız bir insandan sâdır olmasını, sıradan bir gaf veya sürç-i lisan olarak değerlendirip geçiştirmek mümkün mü?
Bunu da gördüğümüze göre, ardından “gönenç”li,“erek”li mesajlar gelirse şaşırmayalım!
Muhterem Mehmet Emin Birinci'ye Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Ayrı bir yazı bilâhare...
04.04.2007
E-Posta:
[email protected]
|