Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

İllet/sebep, terkip ve hareket delilleri



Kâinatın Sahibini, Rabbimizi bildiren sayısız deliller vardır. Bunlardan üçü, sebep, terkip ve hareket delilleridir.

İçinde bulunduğumuz âleme az bir dikkatle bile bakacak olursak, çok güzel, çok mükemmel olarak ve daha önce bir benzeri olmadan vücuda getirildiğini görürüz. Yeryüzü harika san'at eserleriyle, uzay muhteşem gezegen ve yıldızlarıyla bütün varlıklar bir gaye için yaratılmıştır. Âlemde var olan hiçbir eşya faydasız, maksatsız ve boş yere değildir.

Âlemlerin özeti ve minyatürü olan en değerli varlık olan insan, rastgele vücuda gelmiş, sebepsiz ve gayesiz bir yaratık değildir. Bir kere mükerrem kılınmış. Yani, muhteşem bir ruh, duygu ve lâtifelerle donatılmış. Her azasıyla bedeni en güzel, en mükemmel ve faydalı şekilde ve maksatlı dizayn edilmiştir. Bunların böyle olduğunu duyularımız başta olmak üzere aklî, vicdanî, kalbî bütün varlığımızla gözlemliyor, idrak ediyor ve hayretimizi ifade ediyoruz.

Sebep, bir şeyin meydana gelmesi gerekli şartlar, unsurlardır. Atom, taş, toprak, hava, yağmur, güneş, su, ay, yıldız, dünya vesâire, hepsi birer sebeptirler. Elbette bu şuursuz sebeplerin yan yana gelip binlerce şuurlu işe imza atmaları düşünülemez.

Tabiat kanunları, atom, hücre, unsurlar, (toprak, hava, su) birer sebeptirler. Ve bunlar akıl, şuur, irade ve hayat sahibi değillerdir. Bu sebeplerin bir araya gelmesinden şuurlu, akıllı, faydalı, gayeli sonuçlar çıkıyor. Öyle ise, bir Müsebbibü’l-Esbâb vardır. O da Allah’tır.

* Kâinat, mürekkep (parçaları bir araya getirilmiş olan) bir varlıktır. Terkip olunan her varlık, kendinden önce var olan bir terkip ediciye muhtaçtır.

Terkip olunan varlık, parçalardan meydana gelir. Parçalar, bütünden önce vardır ve ondan ayrı şeylerdir. O halde, terkip olunan varlık yok iken, daha sonra parçalarının birleştirilmesiyle sonradan yaratılmıştır. Her sonradan yaratılan gibi o da bir yaratıcıya muhtaçtır. Bu yaratıcı, terkip edilen ve kendinden başkasına muhtaç olan bu âlem cinsinden olamaz. Aksi halde yaratıcıların teselsülü gerekir. Teselsül ise batıldır. O hâlde bu yaratıcı, varlığında başkasına muhtaç olmayan ezelî bir varlıktır. O da, Vâcibü’l-Vücud olan Allah’tır.

* Madde, molekül yapıda hareket hâlinde olduğu ilmen ispat edilmiştir. “Madde ve maddedeki hareketin mucidi kimdir?” sorusu, felsefenin de ilgi alanındadır. Ne var ki, materyalistler, tabiatperestler; madde ve ondaki hareketin ezelî olduğunu iddiâ ederler.

Oysa maddedeki bu hareket, bir evvelki hareketin neticesidir. O da bir evvelkinin... Bu hareketler silsilesi sonsuzluğa doğru devam edip gidemez. Bu hareket silsilesinin bir noktada durması ve ilk hareketin, vücûdu vâcip olan bir illete, bir hareket ettiriciye dayanması zarûrîdir. O da her şeyin yaratıcısı olan Allah’tır.

Gökler ve yer, bitki ve hayvanlar yoktan var edilmiştir. Her yoktan var olunana da bir var edici gerekir. Bu âlemin de bir var edicisi vardır. O da Allah’tır. Âlemde gördüğümüz herhangi bir bitki veya hayvan sonradan var olmuştur. Her birinin varlığının bir başlangıcı vardır. Cisimlerde zamanla hayat, idrak, akıl gibi hâller icat olunuyor. İlliyet (sebepler) kanununa göre her icat olunan şeye bir icat eden gerekir. Çünkü hayat, idrak ve akıl gibi durumlar kendiliğinden var olmazlar. Mutlaka bir yaratıcıya muhtaçtırlar. O da, varlığının başlangıcı ve sonu olmayan, sonsuz kudret, ilim ve sair isim ve sıfatlar sahibi Allah’tır.

11.02.2007

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (09.02.2007) - Yaratılış, sebep- sonuç ve hudûs delili

  (08.02.2007) - Tevhidin aklî delili: İmkân

  (07.02.2007) - Yokluğu ispat zor, hatta imkânsız

  (06.02.2007) - Tevhid ne demektir?

  (05.02.2007) - İnkârcı filozofların iddiası delil olamaz

  (03.02.2007) - Alimlerin diliyle Yaratıcı

  (02.02.2007) - İnsanın önemi, duâya verdiği önem nisbetindedir

  (01.02.2007) - Eski kelâm ilmi ve ispat

  (31.01.2007) - İspat ve izah mı, tartışma mı?

  (30.01.2007) - İman esasları bütündür, tecezzî kabul etmez

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004