Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 11 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Kısa kısa cevaplar



İzmir’den okuyucumuz: “İktisat nedir? Dinimizde iktisat etmenin yeri ve önemi nedir?”

Sözlükte tutumlu olma, tasarruf, biriktirme, artırma, aşırılıklardan uzak durma, orta yolda olma, itidal üzere olma, uygun davranış ve hareket, ekonomik davranma mânâlarına gelen iktisat, dînimizin önemle üzerinde durduğu ve teşvik ettiği bir güzel davranış biçimidir, bir ahlâkî ve ekonomik güzelliktir.

İktisat cömertliğe, sahavete, hayra, ikrama ters olmadığı gibi, cimrilik, pintilik, hisset ve mal tutkunluğu anlamlarında da değildir.

Kur’ân iktisatlı ve tutumlu olmayı, aşırılıklardan kaçınmayı ve orta yoldan gitmeyi teşvik eder: “Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i ve Rablerinden onlara indirileni (Kur’ân’ı) doğru dürüst uygulasalardı, şüphesiz hem üstlerinden, hem de ayaklarının altından yerlerdi (yeraltı ve yerüstü servetlerinden istifade ederek refah içinde yaşarlardı). —Onlardan aşırılığa kaçmayan (iktisatlı, mutedil) bir zümre vardır; fakat çoğunun yaptıkları ne kötüdür!”1 Bir diğer âyette ise; “Onları sağ salim karaya çıkardığımız zaman bir kısmı orta yolu tutarlar”2 buyrulmuştur. Peygamber Efendimiz de (asm), “İktisat eden (tutumlu olan), aile belâsı çekmez” buyurmuştur.3

“Yiyiniz, içiniz; fakat israf etmeyiniz”4 âyetinin tefsirinde yedi nüktede iktisadı işleyen ve iktisadı ders veren Bedîüzzaman Hazretleri, Kur’ân’ın iktisadı kesin bir dil ile emrettiğini, israftan kaçınmayı da açık biçimde yasakladığını bildiriyor. Bediüzzaman’a göre, israf ve savurganlık şükre zıttır. Çünkü Allah’ın nimetlerini saçıp savurmak, onları hafife almak demektir. Oysa iktisat, yani tutumlu olmak, manevî bir şükürdür ki, Allah’ın nimetlerine karşı ticaretli bir hürmet ve saygı mânâsı taşımaktadır.5

***

Bekir Bey: “Otuz gün oruç adanır mı? Bir iş için otuz gün oruç adayan birisi şartı yerine geldiğinde otuz gün orucu peş peşe mi tutması lâzım?”

Cinsinden farz emir olan ibadetler adak konusu yapılabilir. Oruç farz bir emir olduğundan adak konusu yapılabileceği gibi, namaz, hac, zekât, kurban da adak konusu yapılabilir.

Şarta bağlı olarak otuz gün oruç adayan birisinin, şartı meydana geldiğinde otuz gün oruç tutması vacip olur. Bu oruçları peş peşe tutması lâzım gelmez. Yani aralıklı olarak tutabilir. Fakat vacip bir ibadet olduğundan fazla geciktirmemesi gerekir.

***

Yunus Bey: “Adadığımız adağın ne olduğunu unuttuysak ne yapmalıyız? Başka bir adak adasak olur mu?”

Adağımızı unutmuş isek, hatırlamaya çalışırız ve hatırladığımız kadar amel ederiz. Zaten hangi ibadeti adadığımızı biliyor isek eğer, ayrıntıyı unutsak bile, adadığımız ibadeti yapmamız yeterlidir. Meselâ kurban kesmeyi adamışsak eğer, bunu hatırladıktan sonra, koyun mu, keçi mi, dana mı olduğu veya hangi günde kesmeyi plânladığımız, ya da etini kimlere vereceğimiz gibi konularda unutma önemli değildir. Bu durumda kurban edilmesi caiz olan bir hayvan alır ve adak niyetiyle kurban ederiz. Etini fakir fukaraya dağıtırız. Allah kabul etsin. Âmin.

***

Kocaeli’den okuyucumuz: “Namazda bazen okuduğumuz âyetlerde eski savaşlardan bahsediliyor. Bunların namazda okunmasının hikmeti nedir?”

Kur’ân Allah kelâmıdır. Allah kelâmının her bir âyeti hangi konudan bahsetmiş olursa olsun, namazda kıraat olunur, yani okunur. Bahsettiği konuya bakılmaz. Okuduğumuz âyet bizimle kişisel olarak doğrudan ilgili olsun olmasın, Allah kelâmı olarak bizim Allah’a teveccühümüzde önemli bir vesîle teşkil eder. Allah’a, Allah kelâmı ile yönelmekten daha orijinal ne olabilir?

Dipnotlar:

1- Mâide Sûresi: 66 2- Lokman Sûresi: 32 3- Müsned, 1/447 4- A’râf Sûresi: 31 5- Lem’alar, s. 143

11.02.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.02.2007) - Kısa... kısa...

  (09.02.2007) - İnşallah kelimesi üzerine

  (08.02.2007) - Bursa’da beyin fırtınası günleri -2

  (07.02.2007) - Bursa'da beyin fırtınası günleri-1

  (06.02.2007) - Kısa kısa

  (05.02.2007) - Kısa kısa

  (04.02.2007) - İhlâs ve uhuvvet üzerine

  (03.02.2007) - Kısa kısa

  (02.02.2007) - Evrâd-ı Bahâiye üzerine

  (01.02.2007) - Ruh üzerine

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004