Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

İsmail BERK

Düşünce zafiyetindeki şiddet



Şiddetin, bireyin dünyasında yer edinmeye başlaması, aynı zamanda içinde bulunduğu ruh halinin, sahip olduğu görüş ve düşüncelerin kaybetmek ve tutunma hırçınlığıdır. Toplumsal şiddet, sosyal çözümsüzlüklerin ve kurumsal dayatmaların sonucudur. Bu sonucu doğuran ana sebeplere indiğimizde kültür, eğitim ve yaklaşım felsefesi ile birbirini kabullenme ahlâkının ne kadar yerleşik olduğu sorularıyla konuyu açabiliriz.

Eğer fikrî kabızlıkla birlikte kişinin elinde yetki varsa, olaylar karşısında veya yaşadığı süreçlerde vereceği iki tepki vardır;

Biri, yetersizliğine makul cevap aramak, ortak hareketle kendini paydada bir pay kadar görme cesaretini gösterip, ortak misyonu büyütmektir.

İkincisi ise, problemlerin veya taleplerin çözüm standardını kendi seviyesine indirgeyip çaresizlik üreterek oluşan tepkileri de sahip olduğu yetki gücü ile bertaraf etmektir.

Birincisi demokratik ortaklıklara, imtiyazsız büyümelere, yeni akıllarla desteklenmiş köklü sonuçlara ve katılımcı bir huzura götürür. Buradaki en kritik nokta ve herkesin üstünden atlaması gereken hendek, birbirini kabullenme köprüsünden tek başına geçme inancını fiilen göstermesidir. Bu açılım, insanî değerlerin ve birlikte yaşamanın çıtası yüksek ve akidesi sağlam maddî ve gayri maddî varlıkları paylaştırmaya götürür. Adaleti tesis eder.

İkincisi ise,  emanet olan hayatından saparak vazgeçilmez gördüğü “gücü”nü kullanmaya çalışır. Kendini merkeze oturtur. Kendisi gibi olanlarla “biz” sözcüğünü kendine ait kılar. “Biz”in içine gerçekte yalnız kendisi, ancak tuzak ve hilelerle dolu tatminsiz egosunun yanında “etraf”la birlikte örgütlenmeye girer. Bunu adı, ailedir, şirkettir, topluluktur, gruptur, devlettir, yönetimdir, vs. Burada başlıklar, insanlar ve konular değişse de, değişmeyen şey kendini vazgeçilmez görmenin otorite üzerine kurduğu şiddet sistemidir.

Şiddet, sosyal, siyasî, psikolojik, dinî, hususî veya genel olabilir. Şiddetin özünde, “birini düzeltme”yi üstlenmiş bir yaklaşımın ötekini yok saydıracak davranışlar ve eylemler serisini yapma isteği vardır.

Bu zalimce arzu; günümüzde dişini göstermeyecek kadar küstah, yanıltacak kadar sevecen ve sinsiliği yansıtmayacak kadar tedbirlidir. Arzular, böylesi bir iklimde fikirlerin ve masumca ifadelerin ve kendince “kutsanmış gerekçeler”in kılıfını giyer. Bazen kılıf, içindekini gösterecek kadar şeffafken bile esas hamlenin fitne boyutunu gizler.

Hal böyle olunca, karmaşa, güvensizlik, hiddet, suçlama, kendini aklayıp paklama heyecanları, başkasını kötüleme, memnuniyetsizlik ve anlaşmaktan uzak her yöne dümen kırma ile enerji kayıplarına sebebiyet verme had safhaya ulaşır.

Bu safhada herkes yanlışını, ötekini ithamla savuşturur. Zamanı direme, erteleme ve “ben” olgusunu menfi anlamda tatminde kullanır.

Siyasal şiddetin “etnik terör” boyutu ile ezilmişliğin baskın olma hali veya övündüğü ulus değerlerinin kendisini sevgi ve şiddet ikileminde, kendi tarafını sevdiği ölçüde ötekinden nefret ve kin duymayı aşılar.

Ölümü sevmekle hayatı sevmek tercihlerinde iki ayrı ruh halinin tercümesi vardır. Biri felâkete sürükleyecek ve hayatı aşağılayacak, onur kırıcı ve intikam alıcı bir hale bürünüp bunu eylemine girişir. Ütopyaları ve şişirilmiş balonları her an patlamaya hazır bir bomba gibi  etrafı dağıtmaya ve parçalamaya adaydır.

Hayat eksenli insanlar ise, insanı merkeze oturtup onu anlamaya ve mutlu bir gelecekte başkaları ile ortaklıkların iklimine kendilerini planlarlar. Yalnızlıklarında iç sevgi, kabullerinde paylaşmak ve tepkilerinde olumlu bir teklif ve ötekini teşvik eden sıcak bir yaklaşım vardır.

“Düşüncelerinin şiddeti” olanlar, şiddeti tek çare olarak görürler. Önceden düşünemeyen, fark edemeyen, tedbirini alamayan ve büyük düşünemeyen her kafanın ve baskının ceremesini başta kendisi olmak üzere çevresi ve toplum çeker.

13.02.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.02.2007) - Genel vaziyet

  (11.02.2007) - Geçmişten geleceğe beraberlik

  (08.02.2007) - Derinlik meselesi

  (07.02.2007) - Stratejik ortaklıklarımız

  (06.02.2007) - Bağdat can pazarı

  (05.02.2007) - Görüntü fazla, arka plan karanlık

  (04.02.2007) - Hizmetlerde resmiyet ve gönüllülük

  (31.01.2007) - Kamuoyunu yanıltma girişimleri

  (30.01.2007) - İnovasyona ilham olan tecdit

  (29.01.2007) - Çeşitleme

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004