Herkesin muhasebesi şüphesiz kendine. Ancak genel anlamıyla 2007'nin muhasebesine bakınca, ilk olarak karşımıza topyekûn ahlâkî aşınma çıkıyor. Ve buna karşı, din ve ahlâk eğitimi ve manevî değerlerin tahkiminde ciddî bir tedbirin alınmadığı görülüyor.
Ne yazık ki müstehcenliği ve ahlâksızlığı terviç eden "magazin kadın programları" bütün şamatasıyla canlı yayında; âileyi, gençliği, çocukları zehirliyor. Kapkaç terörü, hırsızlık, sokak çeteleri had safhaya ulaştı. En son buna "neron"un gittikçe ülkeye yaydırılan "terör"ün uzantısı araba yakma çeteleri eklendi.
Madde bağımlılığı ve uyuşturucu kullanma yaşı, 2007'de ilkokul seviyesine kadar indi. Keyif verici hapların yanı sıra sanal kumar daha da yaygınlaştı; çocukları, gençleri esir almaya devam etti.
Son yıllarda ortaöğrenimde tehlikeli bir biçimde tırmanan yaralanma ve hatta ölümle sonuçlanan şiddet olayları, geçtiğimiz yıl da hız kesmedi. Talih oyunları, Millî Piyango benzeri resmî kurumlarla bizzat devlet eliyle teşvik edildi. Eğitim yuvalarını, aileleri kuşatan ve eğitim sistemini tehdit eden bu dejenarasyon için "polisiye tedbirler"in ötesinde bir tedbir alınmadı.
* * *
İstanbul polisinin son 5 yılda 34 ton 327 kilogram uyuşturucu, 22 ton 498 kilogram uyuşturucu elde etmek için kullanılan ara madde ele geçirmesi, tehlikenin boyutlarını gösteriyor. Bir hafta içinde ve yalnız İstanbul'da 350 kilogram uyuşturucu maddenin yakalanması, yakalanmayanla kıyas edildiğinde, gençliğin zehirlenmesinin ne denli korkunç bir raddeye geldiğinin bir örneği.
İstanbul Emniyetinin son 5 yılda gerçekleştirilen narkotik operasyonlarda uyuşturucu madde elde etmek için kullanılan ara maddeler ile birlikte 5 yılda 57 ton madde yakalandığını duyurması, "imdat" işaretlerini veriyor. Ve en çarpıcısı, sadece İstanbul'da son bir yılda 4 ton 347 kilogram uyuşturucu maddenin yakalandığı bizzat İstanbul valisi tarafından açıklanıyor.
Zira bu rakam, ülke çapında ele geçirilen eroin, baz morfin ve afyon sakızının yüzde 50'sini, ecstasyın yüzde 80'ini, captagonun yüzde 20'sini ve esrarın ancak yüzde 15'ini teşkil ediyor.
Bu manzara, ülke çapında düşünüldüğünde manevî çöküşün tehlike zilleri çaldırıyor. Şiddet, sefâhet, eğlence kültürü enjektesine karşı, iman ve manevî terbiye eksikliği ve çocukları, gençliği ve toplumu korkunç bir uçuruma sürüklüyor.
Ve ortalığı boş bulan ifsat şebekeleri, özellikle kalabalık şehirlerde, okul ve sokak çocuklarını "suç unsuru" ve "âleti" olarak istismar ve istimal ediyor.
Görünen o ki âilenin tek başına verdiği terbiye, televizyon, sokak ve okuldaki tahribatla baş edemiyor. Millî Eğitim'in "tavsiyeleri"yle İçişleri Bakanlığı'nın "çocukları şiddet ve kötü alışkanlıktan vazgeçirme," "okullar ve çevresinde alınacak tedbirler" benzeri genelgelerden bir netice alınamıyor.
Oysa gelen büyük ve kuşatıcı tehlike ve tahribat, topyekûn bir mücadeleyi gerektiriyor.
Ancak geçtiğimiz dönemde "sokak çocukları araştırması"yla konu Meclis'in gündemine getirilmesine rağmen, bu hususta bir gelişme kaydedilemedi. En son "yılbaşı eğlenceleri" furyasına, bu yıl TRT de bütün gücüyle katıldı.
Yılbaşı eğlenceleri bizzat devlet kurumlarınca özendirildi. Bir yandan yeni yılın zam furyasında fakir fukaranın kullandığı elektriğe zam yapılırken, milletin ödediği vergi ve zamlarla bir devlet kurumu olan TRT, yılbaşı gecesinde birkaç şarkısı için şarkıcılara 750 bin, 250 bin dolara kadar para dağıttı.
* * *
Yeni TRT yönetimi, milletin değerlerine hizmet etmek yerine, halkın cebinden ödediği bu vâhim rakamlarla mâlum mihraklar nezdinde "meşrûlaştırma" arayışı peşinde koştu. Aynen işçilerinin maaşını veremediği halde, asıl işini bırakıp her vesileyle eğlence ve şölen organize edip şarkıcı ve türkücülere bir gecede onlarca, yüzlerce milyarı veren iktidar partisine mensup bazı belediyeler gibi.
Trafik sorunundan su sorununa kadar yapılması gereken onca iş varken, şenlikler tertipleyip, plaj düzenlemesi yaparak mayoyla denize girmeyi şart koşan, şortu bile yasaklayan İstanbul Belediyesi gibi.
Ne var ki bütün bunlara karşı, 2007 yılında hiçbir ciddî tedbir alınmadığı gibi, anayasa gereği eksik aksak da olsa okullarda din ve ahlâka dair tek ders olan "Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi" dersleri bile yeni anayasa taslağıyla tartışma konusu ediliyor. Kimi iktidar partisi sözcüleri, zaten yetersiz olan bu derslerin seçmeli hale getirilebileceğini söylüyorlar; hatta bazıları "din dersleri"nin toptan kaldırılmasını öneriyor.
Oysa çocukları ve gençleri, sokaktaki tehlikelerden, uyuşturucu ve kötü madde bağımlılığından kurtaracak yalnız inanç esasları üzerinde alınacak ahlâkî ve mânevî tedbirlerdir. Siyasî iktidar bunun muhasebesini yapmalıdır.
Kalıcı tedbir ve çare budur; yeni yılda millet bunları bekliyor.
01.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|