Hıristiyan dünyası yılbaşına kutsiyet vermiştir. Yılbaşını dostlarla birlikte geçirmek, onlara hediye vermek önemli bir ibadet sayılmaktadır. Her ne kadar çam ağaçlarına zarar vermek pahasına da olsa yaz-kış yeşilliğini koruyan bu ağaçları kesip süsleyerek aileleri ile birlikte eğlenmek, önemli bir dindarlık ölçüsüdür.
Hangi limanda olduğunu unuttum, her halde Güney Afrika Cumhuriyetiydi, burada gemimizdeki bütün denizcilere bir hediye paketi gönderilmişti. Benim hesabıma düşen pakette de özenle hazırlanmış hediyelere rastladım. Maddî değerleri küçük olmakla birlikte verilen emek bir hayli fazlaydı. Hele hele bir çocuğun hazırlamış olduğu ve boyanmış elleri ile kâğıt üzerine izler bırakarak süslediği mektup çok ilgimi çekmişti. Kısaca "mutlu yıllar" temennî ediliyor, Hıristiyanlara karşı sempati ile bakılması amaçlanıyordu.
Hıristiyanların kutsallık atfettiği yılbaşı eğlenceleri günümüzde değişmiş, kutsallık bir yana ahlâksızlığı teşvik eden bir yapıya dönüşmüştür. Bundan Hıristiyanların dindar ruhânîleri dahi rahatsızlık duymaktadır. Fakat materyalizm yani maddeye tapınmanın getirdiği deformasyon en çok bu dine mensup insanları etkilemiştir. Üstüne üstlük diyalektik materyalizm (komünizm), Hıristiyanlığa öyle şiddetli bir darbe vurmuştur ki, Avrupa'nın hem doğusunda hem de batısında boş kalan kiliselere artık kilit asmak gerekmiştir.
Tahrif edilmiş bir dini yıpratmak dinsizler için çok zor olmasa gerek. Lâkin zaman ilerledikçe adeta gençleşen İslâmiyet her geçen gün insanların kalplerini ısıtmakta, din düşmanlarının hilelerini boşa çıkarmaktadır. İnşaallah, bu inkişaf kıyamete kadar gelişerek devam edecektir.
Yılbaşı kutlamalarına "Hıristiyanlara benziyoruz" diyerek tepki vermek normal olsa da bu tepkiyi aşırılıklara vardırmak, hiç de doğru bir davranış değildir. Zira ister hicrî, ister milâdî olsun yılbaşının bize vereceği çok önemli mesajlar vardır.
Aslında yılbaşı insanın gözünün bir parça açılmasına yol açmaktadır. Özellikle maîşet derdi yüzünden kendini kaybetmiş ve hayatın anlamını yitirmiş insanlara kısa bir süre için dahi olsa durup düşünme fırsatı sunmaktadır.
Evet, yılbaşı sayesinde zamanın su gibi akıp gittiğini ve bir daha geri gelmediğini anlayabiliyoruz. Her geçen yıl, adeta yaprağı dökülen bir ağaç gibi fanî vücudumuzun yıkıldığını bize hatırlatır. Dünyanın ebedî olmadığını aksine gelip geçici olduğunu gözümüze, akıl ve duygularımıza sokar.
Yılbaşı sayesinde ömür binamızın bir taşının yıkıldığının farkına varırız.
Artık onu yerine koymanın hiçbir imkânı yoktur. Ölen hücrelerimiz her geçen gün artmakta, yenile
nen hücrelerin sayısı ile daha da azalmaktadır. Bu gidişât dünyanın dahi fani olduğunu anlamamıza bir vesiledir.
O halde yılbaşından dahi ibret almamız gerekiyor. Keşke her başlayan bir günü, hatta saati yılbaşı gibi idrak edebilsek. O zaman hayat, daha da anlamlı olacaktır. 'Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen de hayatından lezzet alır.'
Biz de her şeye güzel ve anlamlı olacak şekilde bakalım. Kavgaya, kin ve düşmanlığa ne gerek var. Eğer mücadele etmek istiyor isek başta nefis ve hevâ pek de kuvvetli şekilde karşımızda duruyor. Asıl başarı onları kontrol altına almaktır. Bunu yapabilmek için size müthiş bir silâh vereyim. İşte size Risâle-i Nur eserleri. Bakınız bunları telif eden Bediüzzaman, dünya, hayat ve ömür için ne diyor:
"Eyvah! Aldandık.
"Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik.
"O zan sebebi ile bütün bütün zayi ettik.
"Evet, şu güzerân-ı hayat bir uykudur, rüya gibi geçti.
"Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider."
01.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|