Risâle-i Nur'un en büyük öğretisi, keşfederek öğretmesi olsa gerek. Maddî ilimlerdeki keşifler ise, kesif bir keşif öğretisi. Biri maddenin derinliklerine zerreye inerken, diğeri mânânın enginliğinde hakikat semalarına uruc ediyor.
Bir kanadında zerre diğer kanadında acz; lazerden daha keskin bir nazar, ışık hızından daha hızlı bir hareketle kâinatı kanatlarının altında bırakıyor.
Sarıçiçeği tuttuğu anda, yıldızı da kucaklıyor; atomun içini gezdiği gibi galaksilerin içinde de dolaşıyor. Yerin yedi kat derinliğine, semanın yedi kat enginliğine nurânî bir yolla inip çıkıyor. Hep yollarda, hep hikmet devşiriyor.
Berzahlardan hakikate hakikî pencereler açıyor. Yalnız ve yolda bırakmıyor hakikat âşıklarını; âlem-i misâlin kapısına kadar götürüyor, arşın kapısını aşındırıyor. Vefa elle tuttu mu, muhabbet ve uhuvvet kavisleriyle sımsıkı sarıyor; ne yalnızlık, ne de gurbet hissettiriyor.
Rüzgâra bindiriyor, bulutla gezdiriyor, dağları aştırıyor, denizlerden geçirtip ırmak ırmak akıtıyor. Çekirdekten ağaca, ağaçtan meyveye, meyveden tekrar çekirdeğe; parçadan bütüne bütünden parçaya, gidiş gelişlerle geniş idrak yolları açıyor. Akıldan kalbe, kalpten akla açtığı menfezlerle şeytânî nefis hücumlarını imha ediyor.
O okunurken düşünce dünyası dalgalanmalar yaşıyor, latifeler yerinde duramıyorsa yeni keşif yolculukları başlamıştır. Dört duvar arasında sessiz durulsa da içteki âlemle, dıştaki âlemin sesli ve renkli buluşmasıyla yeni kâinatlar kurulur. Her an yeniden yaratılan âlemlerde bitmeyen yolculuklara çıkılır. Mekânın ve zamanın hapsediciliğinden kurtulup uzak ve yakını bir eden ufuklara taşınır.
Öyle ki Kur'ân her gün yeni nazil oluyor gibi muhatap olmayı öğretir Risâle rehberliği. Her doğan gün bir âlemse, o âlemin güneşi Kur'ân'dır; sorularının, sorunlarının cevabını o kitapta bulmayı bilmektir hakikatin kısa yolu. Risâle, yolcularını o yola taşır; ona muhatap olan onun için onu seçmiştir.
Az mı okunmalıdır, çok mu okunmalıdır Risâleler? Keşfedici ruhuyla okuyup yeni beden elbiselerle zamanın idrakine taşımaktır onu anlamak. Anlayarak okumanın azı çoğu olmaz; çünkü her bir cümlesi bütünün bir nevî özetidir. Risâle bir cümledir: "Bismillah her hayrın başıdır." Bin cümle okunup, bir cümle anlaşılıp yaşanmıyorsa; okumak ya nice okumaktır?
Satırlarda gezmek değil, sadra harfî irfanı nakşetmektir; onun keşif kafilesine katılmak. Kuşatıcı kimliğiyle açtığı idrak yollarda yürümek; sabit hakikati değişen renkleriyle tanımayı bilmektir onu okumak.
Risâle yeniden keşfedilmeyi bekliyor. Onun irfan öğretisini idrak etmek ve yaşantıyla hayata taşımak; ona gidecek keşif yolcularını çoğaltır. Yarım anlayışlar, yavan yaşantılar yarı yolda bırakır; ona olan yönelişi yavaşlatır.
Risâle kıyamete kadar nurunu neşredecek bir eserse onu okuyan hakîkî okuyucu; geleceği geçmişle buluşturup bugünde görür. Risâle kılavuzluğuyla kâinatın uzak köşelerinden, kalbinin kuytularına açtığı idrak yollarla harfî irfan mektebine ulaşır; acz ve zerreyi okunmakla tükenmez Rabbânî mektup olarak görür.
Kelâmın kısası; Risâle, keşfederek yazılmış bir eser. Ondan hakikî istifade de, yine keşfederek okumakla olacaktır.
01.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|