Pakistan Halk Partisi lideri Benazir Butto'nun zalimâne ve çok vahşiyane bir sûrette vurularak bertaraf edilmesi bir kez daha gösterdi ki, demokrasilerde aile ve hanedan siyaseti yürümüyor.
İnsanların zulmü, baskısı, tahakkümü ayrı mesele...
Ancak, beşerin zulmü dışında zahirde görülen hastalık, intihar, kaza gibi daha başka sebepler de gösteriyor ki, İlâhî takdir demokratik sistemlerde "hanedan siyaseti"nin devamına müsaade etmiyor, buna cevaz vermiyor.
Yani, temelde yatan esas hüküm budur; gerisi zahirî sebeplerden ibarettir.
Monarşik, otokratik veya mutlakıyet gibi sistemlerde, liderliğin babadan oğula veya ailenin bir başka ferdine intikal etmesi gayet normaldir.
Emevî, Abbasî, Selçuklu ve Osmanlı gibi saltanat idarelerinde, yahut Hun, Roma, Bizans gibi imparatorluk yönetimlerinde, hatta halen devam eden birçok Arap kralıkları ile İngiltere, İsveç, Norveç, İspanya gibi sembolik statüdeki kraliyet sistemlerinde, liderlik (kral ve kraliçeler) aile içinde adeta veraset yoluyla devam edip gider.
Ancak, bu tarz bir yapılanmayı "demokratik cumhuriyet sistemi" içinde sürdürmenin ne bir mantığı var, ne haklı bir gerekçesi olabilir.
Kaldı ki, en başta ifade ettiğimiz gibi, kader-i İlâhî de "hanedan demokrasisi"nin yeşermesine, bir ülkede hayat bulup devam etmesine fetvâ vermiyor, müsaade etmiyor...
Tıpkı, Âl-i Beyt'ten olan Seyyitlerin de siyasetin başına geçmesine ve hasseten dünyevî saltanat sürmesine kaderin müsaade etmediği gibi. (Başta Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin olmak üzere, Afrika'da Muvahhidler, Mısır'da Fatımîler ve İran'da Safevîler, iktidara asıldıkları ölçüde fecî âkıbetlere düçâr olmuşlardır.)
Menderes ve Butto ailesi
İkisi de "demokrasi şehidi" olan ve zulmen idam edilen Türkiye Başbakanı Adnan Menderes ile Pakistan Başbakanı Zülfikâr Ali Butto arasında çok önemli benzerlikler, paralellikler var.
Bu iki siyasî lider hakkında geçerli olan aynı durum, ne gariptir ki, onların çocukları ve sair aile fertleri için de geçerli.
Ülkelerinin hürriyeti, demokratikleşmesi ve kalkınması yolunda hayatlarını feda eden Menderes ve Butto, aynı âkıbete uğrayarak, askerî cuntalar tarafından önce iktidardan düşürüldüler ve bir sene sonra da idam edildiler.
Menderes'i 1961'de ve Butto'yu da 1979'da darağacına gönderenler, hiç utanmadan onları bir "uyduruk mahkemeden" geçirerek, ayrıca hukuk ve adâleti de hançerleyip ayaklar altına aldılar.
Bâriz örnekler
Menderes'den sonra, oğulları Mutlu, Yüksel ve Aydın Beyler de siyasete atıldılar.
Aynı şekilde, Butto'dan sonra üç evlâdı, yani oğulları Murtaza ve Şahnava ile kızı Benazir Hanım da siyasete atıldı.
Ancak, bu mazlum ve mağdurlardan hiçbiri siyasette tam muvaffak olamadığı gibi, başlarına gelmeyen de kalmadı.
Trajik âkibetler çeşitlilik arz etse bile, başarısızlık açıktı, kesindi ve daha pekçok örneği vardı: Meselâ, İsmet Paşanın oğlu Erdal İnönü, Turgut Özal'ın kardeşi Yusuf Bozkurt ile oğlu Ahmet, Celal Bayar'ın kızı Nilüfer Hanım, Türkeş'in oğlu Tuğrul, Erbakan'ın oğlu Fatih, vesaire...
Bunların hemen hepsi "babasının yolundan gitmek" üzere siyasete girdi; hatta liderliğe soyunanlar veya yeni kurulan partilerin başına geçenler bile oldu.
Ne var ki, bütün bu değerli zevattan hiçbiri selefinin yerini tutmadı, başarılı olamadı; neticede geri adım atmak zorunda kaldılar.
Zira, ortada çok önemli iki sebep vardı: Biri zahirî, diğeri ise mânevî.
Bir sonraki yazıda, hem bu iki sebebi, hem de yukarıdaki misalleri biraz daha detaylandırmaya çalışalım.
Lider babaların idealist çocukları
Adnan Menderes ve Zülfikâr Ali Butto.
Biri Türkiye'nin, diğeri kardeş Pakistan'ın halk oyu ile seçilmiş, iktidar olmuş en çok sevilen siyasî lideri.
İkisi de başbakan iken cuntalar tarafından devrildiler, sonra da idam edildiler. "Demokrasi şehidi" oldular.
Darbeye ve idama kadar varan vahşî baskılara rağmen, onlar yine de büyük başarılara imza atan birer "siyasî lider" oldular.
Onların ardından, çocukları da siyasete atıldılar. "Babalarının yolundan" gitme havasına girdiler. Büyük iddialarda bulundular. Liderliğe soyundular.
Ancak, hem fena halde yanıldılar, hem de başlarına gelmeyen kalmadı.
Çok şey biliyoruz zannettiler, fakat çok önemli bir hususu bilmediklerini zaman gösterdi: Demokrasilerde "hanedan siyaseti" yürütülemezdi. Yürütülmesine de imkân ve ihtimal görünmüyor. Ortada pekçok örnek var ki, bu acı gerçeğe şahitlik ediyor.
Eyvah, eyvahlar ki, geçen hafta öldürülen Benazir Butto'nun oğlu da annesinin, dolayısıyla dedesinin yolundan gitmeye ve makamlarına gelmeye niyetlenmiş görünüyor. Oğul Bilavel, annesinin "En iyi intikamın demokrasi olduğu" şeklindeki sözünü hatırlatarak başlangıç yapıyor.
Sevgili Bilavel! O söz, aslında doğrudur. Fakat, annen gibi senin de takip ettiğin usûl, metod rasyonel değil; gittiğiniz yol, reel politik olarak "çıkmaz sokak"tır. Karşınızda aşılmaz derecede birikmiş kin, husûmet ve intikam ateşi var. Farkında değilsiniz.
Şayet, siyasette kalsan da, sakın ha liderliğe oynama, o işe soyunma. Aksi halde, hem üzülür, hem de sevdiklerini üzersin.
Aynen, Menderes'in çocukları Mutlu, Yüksel ve Aydın Beylerin üzüldüğü ve bizi de üzdükleri gibi...
01.01.2008
E-Posta:
[email protected]
|