Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 22 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Nimetullah AKAY

Yepyeni hayatlar



İnsan canavar olabilir mi? Cennet için yaratılan duygular, cehennem için çalıştırılabilir mi? Bu nasıl insanlık ki, bozgunculuğu kendine meslek edinmiştir? Ne bakar körler var bu dünyada ya Rabbim... Ne kendini bilmezler vardır ki, hayat denen hazineyi şeytanların yönlendirmeleriyle harcamaktadırlar. Ne sersemler vardır ki, düşünmek için verilen kafayı boş ve mânâsız bilgiler ve hezeyanlarla doldurmaktadırlar...

Değerlerin kıymetten düşürüldüğü bir dünyada insan olarak yaşamak ne kadar da zordur Allah'ım. Yaratma fiilinden ve Yaratıcıdan bîhaber insanların düştüğü karanlık çukurlardan yükselen çığlıklar, insânî değerlerini kaybetmeyenlerin yüreğini adeta dağlamaktadır. Bîçâre insanlar kendilerini sahipsiz zannederek başıboş bir hayatı arzulamaktadır. Başıboş bir hayat yaşayanlar ise insanlığın adını kirletmektedir.

Ne hazin ki Kâinatın Rabbini bilmeyene de insan denmektedir. Rahîm ve Kerîm olan Rabbimiz, bu dünyada asileri de barındırmakta, nimetlendirmektedir. Şükür duygularının yok olmaya yüz tuttuğu dünyamızda nankörlüğün de, had safhada olduğu her yerde ve her zaman gözlemlenebilmektedir ne yazık ki.

İnsan sadece yiyip içmek için bu dünyaya gönderilmiş olamaz. Verilen akıl ve şuur nimetleri görmezlikten gelinemez. Bütün güzelliklerin, tatlı ve temiz duyguların merkezi olması gereken insan kalbini günah kirleriyle kirletenler elbette gerçek insan olamaz.

Rabb-i Rahîm'den gâfil olanlar ebedî saadetten mahrum kalırsa kim ne diyebilecek? Hâlık-ı Kerîme ibadet etmeyenler hangi yüzle Cennet hayatına talip olacak? Küfür ve şirk vadilerinde at koşturanları kim kurtarabilecek yakıcı, kül edici cehennem ateşinden?..

Rabbimiz biz insanları bu dünyaya gayesiz bir hayat için hiç göndermiş olabilir mi? Akılları hayrette bırakan güzellikler boşu boşuna yaratılmış olabilir mi? Elbette her şey hikmet dairesinde yaratılmıştır. İnsanlar düşünsün ve imtihanı kazanarak mahlukatın en şereflisi unvanını hak etsin diye imtihana tâbî tutulmuştur.

Aklı olan bir insan bu dünyadaki gidişâtı mânâsız görebilir mi? Şuuru bulunan insan kendini hayvandan farklı görmeli, bir kul olarak yaşaması gerektiğini düşünmeli, Allah'ın emirlerine boyun eğip, yasaklarından kaçınmalı değil mi?

Mahlukatın dünyaya gelişinden bir şeyler çıkaramayan; insanların çocukluğundan, gençliğinden ve ihtiyarlığından bir ders alamayan, ölümle bu dünyadan ayrılışlardan ibretli dersler çıkaramayan nasıl kendine insan diyebilir?

Hiçbir kusur çıkarılamayan, bütün âyetleri hikmetlerle yoğrulmuş bir hazine olan ve bütün muarızlarını ilzam eden Kur'ân gibi bir kitap nasıl görmezden gelinir? "Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla" başlayan bir kitabın içindeki huzur anahtarlarını bulamayanlar cahilliklerine yanmalı, kendilerine nasip edilmeyen hidayetten dolayı üzülmeli, kahrolmalıdırlar.

Gelmiş geçmiş en yüce insan olan Muhammed-i Arabî'ye (asm) ümmet olmayan, görünürde ümmet olup sünnetini önemsemeyenler insan olarak yaratıldıklarına sevinebilirler mi? İslâm'ın, insanı gerçek insan eden aydınlığından kaçanlar, benzedikleri yarasa gibi bir hayvan olmadıklarına yanacaklar, "Keşke toprak olsaydık" diye dövünecekler, hiç kâr etmeyen pişmanlıklarla etrafı velveleye vereceklerdir.

Kimse demesin, yaptığım yanıma kâr kalacak. Kimse demesin, dünya sevgisi ve lezzetleri bana yâr olacak. Kimse demesin, çok sevdiğim mallarım kabirde benimle olacak. Kimse demesin, kalbim temiz, günahlar defterimden silinecek. Şüphesiz zerre kadar dahi olsa bütün ameller önümüze konulacak... Hesap günü çetin olacak, insanlar ya ebedî saadeti kazanacak, ya da ebedî şekavetle cezalandırılacaklardır.

Hiç şüphesiz dünya kimseye kalmamış ve kalmayacak. İnsanlar bir bir ölecek, arkasından da dünyanın ölümü gerçekleşecek ve yepyeni bir âlemde yepyeni hayatlar amellere göre dağıtılacaktır... Ne mutlu kurtulanlara, payına "Cennet" düşenlere...

22.01.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.01.2008) - Yaratılış aydınlığı

  (15.01.2008) - İman, Rabbimizin ikramıdır

  (14.01.2008) - Duygularımın düşmanları

  (08.01.2008) - Kendimizle yüzleşmek

  (07.01.2008) - Ömürler heba edilmemeli

  (01.01.2008) - Üç çeşit zulüm

  (31.12.2007) - Dünyada da huzur bulabilmek

  (25.12.2007) - Mühür denilince

  (24.12.2007) - Gerçek hürriyeti düşünürken

  (18.12.2007) - Sonbahar ve ölümler

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri