Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 20 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mehmet C. GÖKÇE

Gazetecilik ve gazeteciler



Her mesleğin toplumsal bir işlevi olduğu bilinen bir gerçektir; ancak gazetecilik mesleğinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Adeta, toplumun gözü, kulağı ve dili mesabesinde; toplum adına sorgulayıcı ve murakabe edici bir fonksiyon icrâ eden gazetecilerin değerinin iyi bilinmesi gerekir. Bu yüzden, hizmetlerini rahat icrâ edecekleri ortam ve şartların oluşturulması, yapılması gereken ödevlerin başında gelir.

Gazetecisi olmayan bir toplumun, içerisinde bulunacağı vahim durumu tasavvur etmek bile son derece zordur. Hiçbir iletişimin sağlanmadığı, herhangi bir icraatın kamuyla paylaşılmadığı ve hiçbir faaliyetin tenkit edilmediği bir toplumun, yöneticilerinin, halka rağmen takınacakları despotça uygulamaları düşünmek bile mümkün değildir.

Elbette ki, her mesleğin çürük elmaları olabileceği gibi; güzelim gazetecilik mesleğinin de defolu ürünleri olabilir. Bu güzel mesleği kötü emel ve arzularına âlet etmek isteyen bedbahtlar çıkabilir. Onlar, bizim konumuz dışında yer alan istisnalardır.

Asıl meslek erbâbı ise, toplum bireyleri adına sıkıntıya giren; bazen de hayatını tehlikeye atan kahramanlardır.

Toplumun doğru bilgilendirilmesi, ihtiyaç duyulan konularda araştırmalar yapılarak halkın aydınlatılması, cemiyetin yanlışlardan arındırılması küçümsenmeyecek büyüklükte önemli bir görevdir. İşte bu görevi kahraman gazeteciler yerine getirir.

Ayrıca gazeteci, toplumsal huzuru sağlama ve temel doğruların halka arz etme konusunda da önemli görevler icra eder. Moral bozucu veya toplumu ümitsizliğe sevk edici olumsuzlukların ya da olumsuz örneklerin gündemde tutulması, fayda yerine zarar getireceğini bilen bilinçli gazeteci, yara yapmadan tedavi etme yöntemini esas alır ve mesleğinin gereğini yerine getirir.

Genelin kabul etmediği veya hoş karşılamadığı bir takım uç davranışları yazıp yaymakla toplum ve bireylerin rahatsız edilmesi, kabul edilebilir bir husus değildir. Bu bakımdan gazeteci, bu noktada da olumlu fonksiyon icrâ ederek kendi çapında bir görev sergiler.

Demokrasi ve insan hakları herkese lâzım olan evrensel değerlerdir. Bu değerlerin korunup işletilmesine katkıda bulunmak, sağlıklı vicdan ve sağduyu sahibi herkesin görevidir. Çünkü bu evrensel değerlerin tekel altına alınması doğru olmadığı gibi; gözden çıkarılması da düşünülemez. İşte gazeteci, bu anlayışı yayma ve yaygınlaştırma adına önemli hizmetlerde bulunur.

Barış ve huzur ortamını ortadan kaldırmaya çalışmanın geçerli bir gerekçesi olmadığı gibi, farklılıklara karşı tahammülsüzlüğün açıklamasını yapmak da mümkün değildir. Yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevmek ve ona değer vermek ana ilkedir. Öyle ya, hiç kimsenin kendi rengini, ırkını, dilini belirleme gibi bir fonksiyonu yoktur ki o özelliğiyle kınansın ya da suçlansın. Bu yüzden, her renge, dile, ırka ve coğrafyaya saygı gösterme zorunluluğu vardır. Ayrıca, toplumda farklı din ve milletlere mensup insanların varlığı bir vakıadır. Hepsi de aynı gök kubbeyi paylaşmakta ve aynı havayı teneffüs etmektedir. Asıl olan barış içerisinde bunların beraberliğini sağlayabilmektir. Bilinçli gazeteci bu dâvânın bayraktarlığını yapar ve bu anlayışın gönüllü tanıtıcılığını üstlenir.

Beraber yaşamak durumunda olan aynı toplumun fertleri; inananı, inanmayanı, şu rengi ya da bu rengi taşıyanı ile topyekûn, birbirini kabullenmek ve karşılıklı anlayış içerisinde yaşamak zorundadır. Yani, uzlaşı ve hoşgörüden uzak ilişkiler toplumda düşmanlık tohumlarının yeşermesine neden olur. Toplumsal uzlaşıyı sağlayan kişi ve kurumların başında gazeteci ve gazetecilik gelir.

Gazeteci, farklılıkları düşmanca ifadelerle işlemez; toplumsal gerginliklere sebebiyet vermez ve kişilerin özel hayatının gizliliğine saygı gösterir. Çünkü o da bilmektedir ki, yaşama hakkına sahip olan insanların elbette özel hayatları olacaktır. Mahrem olan bu hayattaki sırların ifşasına çalışılması kişisel hukuka tecavüz anlamını taşır. Başka bir deyimle, hiçbir maslahata dayanmayan ve keyfîlilikten kaynaklanan gizli hayatları araştırma merakı affedilebilecek bir nokta değildir.

Gazeteci, eleştiri yaparken, kişi ve kuruluşları aşağılayıcı ifadeler kullanmaz. Lekeleme, saptırma, iftira, söylenti, dedikodu ve dayanaksız suçlamalardan kesinlikle uzak durur, çözümü barış, demokrasi ve hukuk ortamında arar ve bunu savunur.

Barış ve huzur dolu günler dileğiyle…

20.02.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (06.02.2008) - Her şeye rağmen kardeşlik!

  (12.01.2008) - Beli bükülmüş yaşlılarımız

  (20.12.2007) - “Et bayramı” değil; Kurban Bayramı...

  (18.12.2007) - Seyda'nın ardından

  (17.12.2007) - Zekâtta “Fîsebilillâh” kavramı

  (19.11.2007) - Aile içi diyalog

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri