Türkiye’deki “laiklik vurgusu” modasının dalgaları okyanuslar ötesini de vurdu. Yalnız iktidar partisini “kapatma dâvâsı iddianâmesi”nde ve buna karşı hazırlanan “AKP savunması”ndaki “laiklik vurgusu”nun ardından Amerikan Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’in “dâvâ” ile ilgili “laiklik” vurgusu, çeşitli spekülasyonlara sebebiyet verdi.
Türk-Amerikan Konseyi toplantısında, “kapatma dâvâsı”nı yakından izlediklerini belirten Rice’nin, “Karar laik konteks ve laik prensiplere göre verilmeli” diye konuşması, dikkat çekici oldu. Ve Washington’dan Ankara’ya iletilen “en üst düzey laiklik mesajı”, siyasî mahfillerde “Neler oluyor?” sorusunu sordurdu.
George W. Bush ekibinin önde gelen zenci isimlerden olan Rice, aralarında “kadın hakları”ndan “Fener Rum Patriği’nin ekümenik statüsü tanınması”na, “Heybeliada Ruhban okulu açılması”ndan Amerika’daki zenci atalarına atıfta bulunarak Türkiye’deki “etnik grupların insan haklarının güvence altına alınması”na kadar bir dizi “demokratikleşme için yapılacaklar listesi” önerisiyle kalmadı.
“Stratejik müttefik” Türkiye’nin ABD’nin işgal ettiği Irak’ta “aynı amaçları paylaştığını” ve Afganistan’da kukla “Karzai hükümetinin güçlendirilmesi” gerektiğini bildirdi. Amerika’nın işgal ettiği bu her iki ülkede tıpkı Bush’un yardımcısı Dick Cheney gibi petrol şirketlerinin ortağı olarak, Türkiye’nin işbirliğinin devamını diledi. Satır aralarında Afganistan’a “ek muharip asker” gönderilmesi talebini yineledi…
* * *
Rice’in alışılmışın dışında birkaç defa “laiklik” vurgusu yapması, ilk etapta Washington-Ankara hattında “ABD’nin artık AKP’yi gözden çıkardığı” spekülasyonlarına yol açtı. “Kapatma dâvâsı”nın açılmasından hemen sonra “Ortadoğu turu”nun son durağı Ankara’ya uğrayan Afganistan ve Irak’taki işgal ve savaşların mimarı Cheney’in—Erdoğan’ın görüşmesinde konuyu açtığı söylentilerine karşı—bu hususa hiç değinmemesi, bu konudaki istifhamları arttırdı.
Çünkü bütün zalim ve çıkarcı küresel güçler gibi ABD de sık sık “kullan at” vefâsızlığında bulunur. Dünyada en yakın “dostları”nı, çıkarlarına âlet ettiği en gözde “ortakları”nı “işi bittikten” ve “kullanma miâdı dolduktan” sonra fütursuzca satar, satabilir.
Ne var ki ABD’nin AKP’yi gözden çıkardığı yorumlarının en azından bu safhada zorlama bir te’vil olduğu, Amerikalı yetkililerin peşpeşe demeçleriyle ortaya konuldu.
“Kapatma dâvâsı” haberinin Washington’a ulaşmasından altı saat sonra ilk tepki Amerikan Dışişleri Bakanlığı Avrupa İşleri Dairesinden Matt Bryza’nın beş cümlelik kısa bir açıklaması gelmişti. Ardından Beyaz Saray devreye girdi. Ankara eski Büyükelçisi Marc Grossman ile Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Sean Mc Cormack, önce bu dâvânın siyasî etkilerden uzak biçimde yorumlanması gerektiğini söylediler.
Peşinden de Amerikalı yetkililerden “Türkiye’de ABD’nin küresel çıkarlarına en uygun bir iktidarın işbaşında olduğu, AKP’nin kapatılmasının Amerika’nın bölgedeki çıkarlarını zora sokacağını” belirten açıklamalar geldi. ABD’nin AKP’yi kapatmasına engel olması gerektiği hususunda uyarıları yapıldı…
* * *
Aslında ABD’nin AKP’yi gözden çıkardığı bir “şaşırtma”dan ibâret. Rice’in şaşırtıcı bir şekilde Türkiye’deki “laikçi” mahfillere ve kendilerini “rejimin sahibi” gören mihraklara “laiklik vurgu”suyla göz kırpması, Ankara’nın gazını almanın ötesine geçmiyor. Bir bakıma her ihtimale karşı AKP’nin kapatılması halinde yeni dönemde Türk siyasetinde “laik kulvar”da işbirliği yapacak “yeni ortaklar”a zemin hazırlama amacını taşıyor.
Zira 12 Eylül ihtilâlinin ilk saatlerinde gece yarısı tiyatro seyreden dönemin Amerikan Başkanı’na “Bizim çocuklar Türkiye’de işi bitirmiş” diye kulağına fısıldandığı hâlâ hâfızalarda. Anayasayı ilga edip demokrasiyi tahrip eden, siyasî partileri re’sen kapatan darbeye ve darbecilere ABD hep arka çıkmış…
Doğrusu “ABD’nin AKP’yi gözden çıkardığı” iddiası hâlâ muğlak ve muhataralı. Ancak, “ABD’nin Türkiye’yi gözden çıkardığı” bir gerçek.
ABD, Irak’ta Türkiye’nin bütün “kırmızı çizgileri”ni sildi. Ne terörist elebaşları teslim etti, ne de ülkedeki faaliyetlerine son verdi. Terörist başı Öcalan’ın kardeşinin, “ABD, baştan beri PKK ve PEJAK’a he türlü ekonomik, askerî, sağlık, para, gıda ve silâh yardımı yapıyor ve desteğini sürdürüyor” ifşası, bunun son belgesi…
Keza Başbakan ve Cumhurbaşkanının defalarca Bush’a aktardığı ve Talabani’nin son ziyaretinde Gül’ün başbaşa görüşmede bizzat ilettiği “Irak’ın petrol ihâlelerinden pay ve işbirliği” talebine rağmen Washington, Ankara’nın bu beklentisini de boşa çıkardı.
İşgalindeki Irak’ta Amerikan ve İngiliz şirketlerinin yanısıra Danimarka’dan Güney Kore’ye kadar birçok ülkenin petrol şirketlerine ihâlelerinde pay verdikleri halde, Irak işgalinden en çok zarar gören ve kayıp veren Türkiye’nin bu defa da unutulması, bunun göstergesi…
Anlaşılan ABD, Türkiye’yi gözden çıkarmış; ama AKP dış politikada hâlâ ABD ekseninde ısrar ediyor. Peki neden?
30.04.2008
E-Posta:
[email protected]
|