Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 25 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Cevher İLHAN

Ermenilerle dostluk ve diaspora ile mücadele



Osmanlı himâyesinde aynı ya da komşu coğrafyayı paylaşan Ermeniler, kültür ve medeniyetleriyle Müslümanlarla âdeta bütünleştiler. Gayr-ı müslim bir kavim olmalarına rağmen hep sulh ve huzur içinde yaşamaları, kaderleri Osmanlılarla âdeta özleşti.

Bundandır ki Bediüzzaman, daha geçen asrın başlarında Osmanlının birlik ve bütünlüğünün, Osmanlı ülkesindeki Müslümanların ve gayr-ı müslimlerin barış ve refahlarıyla doğrudan ilgili olduğunu kaydeder. Meşrutiyetin başında Kürtlere hitaben, “Komşularımız ve bizi teyakkuz ve terakkiye sevk eden Ermenilerle kemâl-i memnuniyetle dost olup hakikî kardeşlerimiz olan Türklerle el ele vereceğiz. Zira husûmette fenâlık var, husûmete vaktimiz yok” diye ikaz eder.

Çoğu san’atkâr olan Ermenileri örnek gösterir; “bizim düşmanımız cehâlet, zarûret ve ihtilâftır; bu üç düşmana karşı san’at (sanayi), mârifet ve ittifak silâhıyla cihâd edeceğiz” diye birlik ve beraberlik dersini verir. (Divân-ı Harb-i Örfî, 23)

Bu açıdan Bediüzzaman’ın, “şu milletin saadeti ve selâmeti Ermenilerle ittifak ve dost olmaya vâbestedir (bağlıdır)” ifâdesi oldukça mânidardır. Çünkü Ermeniler’le dostluk, yalnız yanyana ve birlikte bulundukları Kürtlerin değil, halen onbinlerin yaşadığı İstanbul’da, yüzbinlerin komşu olduğu diğer Anadolu ve Osmanlı şehir, kasaba ve köylerinde, “bu millet” dediği umum Müslümanların emniyet ve selâmeti için oldukça ehemmiyetlidir.

Ne var ki Osmanlının bütün iyi niyetine rağmen, geçen asrın başlarında Ermeni diasporasının Fransa merkezli kışkırtmalarının ardı arkası kesilmez. Bediüzzaman’ın tesbitiyle, “vilâyat-ı Şarkiyede (Doğu illerinde) ekall-i- kalil (azın azı) derecesinde bulundukları için; asla bir ekseriyet teminine ne kemiyyeten (sayıca) ne de keyfiyyeten (kuvvet itibarıyla) Şarkî Anadolu’da iddia-yı temellüke (topraklara sahip olmaya) muvaffak olamayacaklarını anlayan” Ermeni tahrikçileri, Paris’te bir “muhtıra” hazırlayıp Ermeni konferansına sunarlar.

Ermeni Boğus Nubar Paşa ile Kürdler nâmına hareket ettiğini iddia eden Şerif Paşa’nın amacı, bu iki unsuru Osmanlıdan ve Müslümanlardan ayırmakla “Kürd ve Ermeni dâvâsıyla Şarkî Anadolu’daki iftirak âmâlini (ayrılıkçı emellerini) mevki-i fiile çıkarmak (gerçekleştirmek.)”

Bunun Ermenilerin Kürtleri aldatmaktan başka bir şey olmadığını belirten Bediüzzaman, dönemin gazetelerine yazdığı cevaplar, bugün yine ecnebî ifsadlarıyla Türkiye ve bölgedeki İslâm ülkeleri aleyhine bölücü terör örgütü ile Ermeni komitelerinin işbirliğinin ardındaki menhus maksadı ifşa eder.

Bunun içindir ki Ermeni ahâliye karşı mutlaka merhametli olunmasını isteyen Bediüzzaman’ın, 1935’teki Eskişehir Mahkemesinde, “Hem acaba, eskiden beri bu vatan ve millete zarar niyetiyle, Avrupa’nın dinsiz komiteleri hesabına ve Rum, Ermeniler cemiyeti vasıtasiyle dinsizlik ve ihtilâf ve fesad tohumlarını saçan mülhidlere karşı müdafaat-ı ilmiyem, hangi suretle hükûmet aleyhine alınıyor?” diye sorar. “Avrupa’nın Rum ve Ermeni dinsiz komiteleri”ni, Rum ve Ermeni vatandaşlardan ayırır. (Tarihçe-i Hayat, 221)

Pasinler Cephesinde Ordu kumandanı Enver Paşa’nın ve diğer kumandanların hayranlıkla takdir ettikleri cihad hizmetini yapan, Van’dan hicret eden ahalinin mal ve çocuklarının Rus ve Ermenilerin eline geçmemesi için, otuz-kırk kadar asker ve talebeleriyle Ruslara ve Kazaklara cansiperâne karşı koyup ahâlinin kurtulmasını sağlayan Bediüzzaman’ın, 90 yıl önce deşifre ettiği “Ermeniler üzerindeki fitne”, ne garip ki bugün hâlâ Türkiye ve bölgenin başına belâ…

Bir yandan, “keçe külâhlılar” diye nâm salan talebeleriyle ve fedâileriyle kanları pahasına mücâdele edip kanlarıyla zafer destanı yazarak vatanperverlik ve kahramanlık örneğini göstermek…

“Kürdler, İslâmiyet nâm ve şerefini i’la (yükseltmek) için beşyüzbin kişi fedâ etmişler ve makam-ı Hilâfete olan sadâkatlerini îsar ettikleri (bağışladıkları) kan ile bir kat daha te’yid eylemişlerdir” deyip, Paris’teki komploya karşı ikaz etmek. “Kürdlük dâvâsı pek mânâsız bir iddiadır; çünkü her şeyden evvel Müslümandırlar; ecnebî himâyesinde bir muhtariyeti kabul etmektense, ölümü tercih ederler” ifâdesiyle, oyunu bozmak. (Asâr-ı Bedîiye, 519-521)

Diğer yandan, Gönüllü Alay Kumandanı olarak Birinci Dünya Harbinde Doğu Anadolu’yu işgal ederek geçtikleri yerleri harabeye çevirip cesedlerle dolduran, yakıp yıkan Ermeni çeteleriyle çatışmalarda ele geçen Ermeni kadın ve çocuklar için, “Dokunmayın bu mâsumlara! Hepsini bir tarafa toplayın, emniyet içinde sahiplerine teslim edin!” diye emir vermek. “Onlar yaptı; ama mâsum çocuklara ve kadınlara zarar vermek bizim kitabımızda yazmaz, dinimiz izin vermez!” diyebilmek…

Ermeni kadın ve çocuklarının sahiplerine teslimi üzerine, akıl almaz hunharca cinâyetler işleyen, çoluk çocuk, kadın erkek demeden Müslümanları katleden Ermenileri hayretler içinde bıraktırıp, “Madem Molla Said bizim çocuklarımıza dokunmadı; biz de bundan sonra onların çoluk çocuğuna dokunmayacağız” dedirtmek… (Sadık Albayrak. Son Devrin İslâm Akademisi, Yeni Asya Yayınları, 1973, 186, 193, 194)

Gerçek şu ki tarihî süreçte, bu ülkedeki “gayr-ı müslimlerle ve Ermenilerle dostluğun” ve “hürriyetleri”nin gerekleri ve topyekûn millete faydalarını nazara veren Bediüzzaman’ın, “vatan ve millete zarar desîsesi” taşıyan “komiteler”e şiddetle mukabele edişi arasındaki asil tavrı, olayların üstündeki istikâmeti belirler. Doğru yol budur; Ankara’nın akılcı ve usta diplomasisi bu olmalıdır. (Münâzarât, 56-102)

Ermenilerle dostluk, ve eli kanlı Ermeni diasporasıyla mücadele…

25.04.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (24.04.2008) - Yine “Ermeni meselesi”

  (23.04.2008) - 23 Nisan düşünceleri ve İstanbul siyaseti

  (22.04.2008) - Ankara’da olup bitenler…

  (21.04.2008) - Küresel gıda krizinin sorumluları

  (19.04.2008) - Gündemin satır araları

  (18.04.2008) - Bilmece…

  (17.04.2008) - Siyasî savrulma ve yanlışlar zinciri

  (16.04.2008) - “Kırılma noktası” ve “dram”

  (15.04.2008) - Kararsızlık kaybettirir…

  (13.04.2008) - Film başa sardırılıyor

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri